Demirel’in örneğindeki öküz kim, buzağı kim?..

Ali İhsan Karahasanoğlu

Turgut Özal’ın şaibeli bir şekilde ölümü sonrasında Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Süleyman Demirel, o tarihte kendisini destekleyen ve önünü açan MHP’ningenel merkezinde “siyaset dersi” vermiş!

Dersin hemen girişinde, Demirel şu cümleyi kullanmış: “Davet üzerine siyaset ile ilgili ders anlatmak için geldim. Kimse öküzün altında buzağı aramasın!”

Doğrusu merak ettim, Süleyman Demirel’in örneğinde “öküz” kim, “buzağı kim” diye..

Kimin altında buzağı aramamıza gerek yok, tam anlaşılmıyor.

Mecburen haberin tamamını okumak zorunda kaldım.

Haberin tamamını okuyunca, durum benim açımdan biraz netleşti ama.. Bakalım, Demirel’in “siyaset dersleri”ni aktarınca, siz de bir fikir sahibi olacak mısınız?

Ne demiş Demirel, siyaset dersinde?

Adı üstünde, “siyaset dersi” ama.. Siyasetin üstünlüğüne bir şey beklemeyin siz..

Siyasetin dışında her şey kutsanıyor, siyaset ise yerlerde süründürülüyor.

Ne diyor Demirel, birlikte okuyalım: “Kurumları birbirine girmiş, yargısı siyasi etki altında kaldığından şikâyetçi, askeri rahatsızlığını aynen beyan etmekte, halkı her gün taciz edilmekte... Bu, iç açıcı bir manzara değil.”

Tablo nasıl?

Demirel’in tasvir ettiği tablo, kendisinin Başbakan olduğu yılları mı daha iyi anlatıyor, yoksa bugünü mü?

Sokaklarda her gün 3-5 kişinin öldürüldüğü Demirel dönemi mi bu cümleye daha lâyık, yoksa bugünkü sıradan gösterilere sahne olan sokaklarımızın hali mi?..

Daha da önemlisi, iki defa darbeye maruz kalmış bir siyasetçinin, söyleyeceği söz mü bu: “Askeri rahatsızlığını aynen beyan etmekte..”

Askerin sözcülüğü, yılların siyasetçisi Demirel’e mi kalmış.. Askerin rahatsızlığının dillendirilmesi, “Siyaset dersi” vermek için MHP’ye geldiğini açıklayan Demirel’e mi kalmış?

Asker, rahatsızlığını beyan ediyormuş!

Buyursun etsin.. Ama bir de izah etsin..

Asker neden rahatsızmış?

Yeraltına gömülen bombaların bulunmasından mı?

Sahip çıkamadığı, hesabını veremediği envanterindeki el bombalarının deşifre olmasından mı?

Kendi bünyesindeki astsubaylarının kitabevi bombalamalarına karıştığının ortaya çıkmasından mı?

Nedenmiş rahatsızlık?!

Rahatsızlık nedenmiş, Demirel’in sözcülüğe soyunmasının sebebi ne imiş?..

Aynı cümledeki, “Yargı, siyasi etki altında kaldığından şikâyetçi” ifadesine de dikkat edin..

Bu cümleyi Demirel, tabiî ki Danıştay için kullanmıyor.. Tahmin edeceğiniz gibi, Ergenekon davası için söylüyor..

“Adalet Bakanı da kim” diye isyan ettirdikleri hakimin bulunduğu mahkeme için söylüyor, Demirel bunları.. O mahkemeyi, öyle bir baskı altına alma operasyonuna muhatap ettiler ki; üye hakimler, hiçbir yargılamada şahit olmadığımız şahsi açıklamaları yapmak zorunda kalıyorlar! Sanıklara, sanık avukatlarına fevri cevaplar vermek zorunda kalıyorlar!

Ama onlar yetinmiyorlar, tekrar tekrar açıklama yapıyor, hatta tehditlerde bulunuyorlar.. Her fırsatı değerlendirip, mahkemenin baskı altında olduğunu ileri sürüyorlar.. O mahkemeye yıllar önce atanmış hakimleri, savcıları değiştirmeye kalkışıyorlar. Başaramayınca da, “Yargı, siyasetin etkisi altında” diyorlar!

Ama öbür tarafta, Danıştay bir gün “katsayı YÖK’ün işi” desin. Ertesi günü, önceki kararı kendisi vermemiş gibi, “YÖK, katsayıyı değiştiremez” desin.. Danıştay’a her şey serbest. Çünkü onun kadrolarını, Demirel ve onun gibiler oluşturdu.. Dolayısı ile Demirel’in Danıştay’a bir eleştirisi olmaz.. Demirel’in derdi, darbecileri tutuklayan, cuntacıları yargılayan mahkeme ile..

İşte böyle.. Siyaset dersi böyle başlamış, böyle devam etmiş...

Askerin rahatsızlığı anlatılmış. Darbecileri yargılayan mahkemeye yönelik ithamlar yapılmış. Sokaktaki küçük olaylar abartılmış..

Peki siyaset için ne demiş Demirel?..

Siyaset için de şunu demiş: “Çabuk yerini terketmek, başkasına bırakmaktır.”

Kime bırakılacak yer?

Kendisinin bıraktığı gibi, darbecilere tabiî.. Cuntacılara!

Tüm bunları okuduktan sonra, şimdi söyler misiniz; Demirel’in verdiği örnekte; kim, kimdir?..

VAKİT