Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Mehmet Haberal'ı havaalanından uğurlaması yeterince manidardı.
Demirel, bu "destek" resmini verene kadar 'Ergenekon operasyonundan rahatsızlığını ortaya koyan kimi açıklamalar' da yapmıştı.
Bununla birlikte, daha önce gözaltına alınan herhangi bir kimse için uğurlamaya gitmemişti.
Haberal'ı uğurlaması "fevkalade" bir durumdu.
"Vaktiyle Mehmet Haberal da Demirel'i Zincirbozan'a uğurlamıştı" hatırlatmaları yapıldı.
Ne var ki…
Demirel'in Haberal'a özel "en baba desteği"ni sadece vefa duygusuyla izah etmek yüzeysel kalacaktır.
Eski Cumhurbaşkanı, Haberal'ın gözaltına alınmasıyla ilgili olarak "Siyasi gücüm olsaydı, daha farklı davranırdım" diye konuştu.
Süleyman Bey'in bu sözlerini kızgınlığının yanı sıra çaresizliğinin ifadesi olarak da not edebiliriz.
*
Süleyman Demirel yıllar yılı "12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin mağdur ettiği Başbakan" fotoğrafının "siyasi ekmeği"ni yedi.
Buna mukabil, 'Darbeci Ergenekon yapılanmasının üzerine gidilmesi' Süleyman Bey'i acayip tedirgin ediyor!
Fazla belli etmemeye çalışsa da ciddi rahatsızlık duyuyor.
Nitekim…
Mehmet Haberal'ı uğurlamaya gitmesi, Demirel'in içinde bulunduğu psikolojiyi göstermiş oldu.
*
Derinlemesine düşünelim…
Süleyman Demirel, gerçekten darbelere karşı mıdır?
Türkiye'nin darbe süreçleriyle yüzleşmesini ister mi?
Süleyman Bey, bu hayati konuda samimi olsaydı en başta Ergenekon örgütünün deşifre edilmesi hadisesini desteklemesi gerekirdi.
Süleyman Bey, Ergenekon sürecinin sonunda Türkiye'nin darbelerin arka planıyla yüzleşecek olmasından korkuyor mu?
*
Ergenekon destekçisi Cumhuriyet gazetesinde kendisine yöneltilen "Türkiye'de hiçbir darbe ABD'nin desteği olmadan yapılmamıştır deniliyor. Ne diyeceksiniz?" sorusuna şu cevabı veriyor, Demirel:
"-Bu iddialarda bulunmak kolay da bu iddiaları tevsik etmek (belgelemek) lazım. Darbeyi yapan Türkiye'nin ordusu.
Bunu kabul eden Türkiye'nin halkı, parlamentosu. ABD bunun neresinde? Birtakım kayıp mevhum gölge güçler aramanın anlamı yok…"
*
Bu sözleri, o denli açıklayıcı ve göz açıcı ki Demirel'in; kendisine teşekkürü borç biliyorum…
Süleyman Bey, ABD'nin Türkiye'deki bütün darbelerin can damarlarında dolaşmış olduğu gerçeğini çok iyi bilen isimlerdendir…
Hal böyleyken ne yapıyor?
ABD-NATO gerçeğini gizlemek için adeta çırpınıyor…
Bu örtbas çabası, bir zamanların "Morrison Süleyman"ı Demirel'in filmin başından beri hangi rolde oynatıldığının çarpıcı kanıtlarından birisidir.
Demirel, Statüko'nun uzun yıllar boyu sahnede tuttuğu; "sekiz kere ileri yedi kere geri" istihdam ettiği bir sima idi.
Süleyman Bey'e geçmişte iki darbe isabet etmesinin temel nedeni, onun "darbeleri çok iyi alan bir aktör" olmasıyla yakından ilgiliydi.
"Darbeler kapıyı çaldığında tek kelime itiraz etmeden, şapkasını alıp arkasına bakmadan gidebilen bir siyasi lider" olmak "Statüko" nezdinde fevkalade elverişli bir özellikti.
*
Demirel'in 28 Şubat'taki rolü, yıllarca narkozladığı sağ-muhafazakar kitleyi Efsuncu Baba'nın aslında ne olduğunu konusunda "öğleden sonra günaydın" babında uyandırmıştı.
Ezcümle, Süleyman Bey'in Ergenekon kapsamında gözaltına alınan kadim dostu Mehmet Haberal'ı aprondan uğurlaması da "fevkalade aydınlatıcı olmuştur."
YENİ ŞAFAK