Demirel hâlâ gazete okuyor mu acaba?

Ali Bayramoğlu

28 Şubat'ın Genelkurmay Başkanı Karadayı'nın Taha Akyol'a gönderdiği mektupla dün Demirel'in Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Bila'ya yaptığı açıklamayla ilginç bir tartışma başladı…

Yapanlar ya haberi olmadıklarını söylüyor ya da yaptıklarının demokrasinin kurallarına uygun olduğunu…

Demirel bakın ne demiş Bila'ya:

"28 Şubat olayına postmodern darbe diyenler var. Bu yanlıştır. Türkiye, darbenin ne olduğunu biliyor. Birçok kez yaşadım. Darbe dediğiniz şey, hükümeti götürür, parlamentoyu kapatır hatta cumhurbaşkanını da götürür. 28 Şubat'ta bunlardan hiçbiri olmadı. 28 Şubat, Anayasa ve yasalara uygun, demokratik yöntemlerin uygulandığı bir olaydır…"

Darbeleri "dar bir hayat bilgisi"yle tanımlamaya kalkan, kendi maruz kaldıklarına darbe diyen, alet olduklarına demokrasi adı veren bir geleneğimiz olduğunu biliyoruz, ama bu kadarı, bunca zaman sonra biraz fazla kaçmıyor mu?

Demirel bu tür sözleri 28 Şubat günlerinde, Cumhurbaşkanlığı sırasında sık söylerdi, 28 Şubat'ın sıcaklığı içinde, aşırı kutuplaşma halinde bu sözler belli işlevler görürdü.

Ama bugün gerçekten anlam taşımıyorlar.

Taha Akyol birkaç gün önce Çevik Bir'in patronu ve gazete yazarlarıyla yaptığı toplantıyı hatırlatıyordu, askerin basın ve toplum üzerindeki baskısının örneklerini vererek.

Taraf Gazetesi Çevik Bir imzalı belgeler yayınlıyordu…

"70 Milyon Adım Koalisyonu" 28 Şubat'ın 12. yıldönümünde bir "vicdan mahkeme"si kurmuşlardı. Beni de çağırdılar, o günlerin "hasar raporunu" sunmam için. Cengiz Çandar da vardı, tanık olarak, ünlü andıçta başına geleni anlatmak üzere.

28 Şubat'ın hasar raporu öylesine ağırdır ki…

Devlet içinde binlerce insan, devlet memuru fişlenmiştir, ücra köşelerdeki sağlık ocaklarından valilere değin insanlar inançlarına, yaşam biçimlerine göre tasnif edilmişlerdir.

Fişlemeyi sadece istihbarat örgütleri yapmamıştır. Siviller, asker aileleri, o dönem kurulan sivil toplum örgütleri, askerin doğrudan ilişki kurduğu muhtarlıklar, kaymakamlıklar, jandarma teşkilatı yapmıştır.

Toplumun bir kısmı haber elemanı haline getirilerek toplumun diğer kısmını fişlemiştir.

Belgeli örnek pek çok…

En çarpıcı örneklerden birisi 8. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'nın, 2. Kolordu'dan gelen İKK.KB (63) sayılı bir emri dağıtıma soktuğu, Kurmay Başkanı K. Albay Mahmut Sancar imzalı, 19 Şubat 1997 tarihli yazısıdır.

Bu yazıda şöyle denmektedir:

"Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Silâhlı Kuvvetleri iç ve dış tehditlere karşı koruma ve kollama, her Türk vatandaşının olduğu kadar T.S.K. personeli ve onlarının eş ve çocuklarının en büyük millî görevidir. Bu bakımdan Kara Kuvvetleri'nin tüm personeli ve aileleri birer haber toplama vasıtasıdır. Tüm Kara Kuvvetleri personeli ve ailelerinin elde edeceği her türlü belge, bilgi ve haberi bu konunun üst komutanlık tarafından bilinip bilinmediği yorumunu yapmadan silsileler yoluyla üst komutanlığa ulaştırması ve personelin bu hususta bilgilendirilmesi ilgi ile emredilmiştir."

Karadayı'yı geçelim...

Buna ne der Sayın Demirel?

El insaf değil mi?

Bu konuda binlerce sayfalık fişler tutulmuştur ve bunlar devlet hafıza merkezinin önemli kayıtları haline gelmiştir. İsterse ve elinde yoksa Demirel, benden ya da bir başka gazeteciden binlerce sayfalık Batı Çalışma Grubu fişlerini edinebilir.

Ergenekon soruşturmasında izlerine rastladığımız para militer sivil toplum örgütleri bize 28 Şubat'ın armağanıdır…

Asayiş alanını askerileştiren, mülki amir askeri otorite ilişkisini alt üst eden, hâlâ geçerli olan, hatta ordunun iç güvenlik doktrinini oluşturan EMASYA Protokolü 28 Şubat'ın kalıntısıdır…

Garnizon üniversiteler, rejim koruyucu rektörler düzeni 28 Şubat'ın ürünüdür…

Militan demokrasi kavramı, "sokaktaki insanın milli güvenlik fikriyle pişirilmesi" 28 Şubat patentlidir…

Bunların hepsinin kalıcı etkileri olmuştur, birçoğu hâlâ hüküm sürmektedir…

En önemlisi bunların hepsi Demirel'in doğrudan ve dolaylı katkısıyla gerçekleşmiştir…

Tarih darbecileri, yaptıkları hasarı unutmaz…

YENİ ŞAFAK