Yeni anayasa yapma sürecinin ilk büyük engeli, elimizdeki anayasanın ilk üç maddesi. Anayasa'nın dördüncü maddesi, bu üç maddenin değiştirilemeyeceğini, hatta değiştirilmesinin 'teklif dahi edilemeyeceğini' söylüyor. Aslında çözüm basit. Değiştirirsiniz olur biter. Çünkü değiştirilmesinin bir müeyyidesi yok. Uzlaşırsanız bu engel aşılır.
Sorun hukukî değil siyasî. CHP anayasa yapım sürecinde ana istihkamını bu üç maddenin üzerine kuracak. Dün Radikal'de Eyüp Can'ın haberi doğruysa, AK Parti de bu üç maddeye dokunmayacak, çalıyı dolanarak engeli aşacak. Böylece CHP ile AK Parti, anayasa konusunda önemli bir uzlaşma ile yola birlikte koyulacak.
Ancak esaslı bir sorun var. Bu üç maddenin, özellikle ikinci maddenin mutlaka değişmesi gerekiyor. Çünkü bu üç maddede siyasî görüşleri, ideolojik tercihleri, Cumhuriyet'in temel esaslarına dair farklı anlayışları fersah fersah aşan çok daha derin bir sorun var: İmkânsızlık. Anayasa'nın ikinci maddesi bizden imkânsız olan bir şeyi istiyor. Hepimizin farklı tercihlerimizden vazgeçtiğimiz, 'kayıtsız-şartsız bir ortak paydamız olsun' diye uzlaşmaya kalktığımız zaman bile ortadan kaldıramayacağımız bir imkânsızlık.
Öncelikle, ilk üç maddeyi dokunulmaz kabul etmekle iş bitmiyor. Çünkü 'değiştirilemez' ikinci madde, Anayasa'nın 'Başlangıç' kısmını referans veriyor. Bu maddeye göre 'Başlangıç kısmında belirtilen temel ilkeler' de, tıpkı bir matruşkanın içinden çıkan yeni bir oyuncak gibi 'değiştirilemez' hükümlere dahil ediliyor. İlk üç maddeyi değiştiremezsiniz. O zaman ilk üç maddeden ikincisinin dayanak aldığı 'Başlangıç' kısmını, hiç olmazsa burada belirtilen ilkeleri de değiştiremezsiniz.
Dokunmamak mümkün mü? Sorun da orada çıkıyor. Anayasa'nın ikinci maddesi de, onun dayanak aldığı 'Başlangıç' kısmı da sadece AK Parti'den ve CHP'den değil, hepimizden imkânsız olan bir şeyi istiyor. Sıralayalım. 'Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı', 'Türk varlığı', 'Türklüğün tarihî ve manevî değerleri' gibi ilkelerin değişmezliğini kabul etmek mümkün mü? Varsayalım kabul ettik. Peki ne olduğunu belirlemek mümkün mü? İlk üç maddeyi kırmızı çizgi kabul eden CHP'liler 'Türklüğün manevî değeri' olarak üzerinde uzlaşacakları bir formül üretebilirler mi? Üretsinler, kabul edelim. Hadi Kürtleri de ikna edelim. Peki bu fasılda üç cümle kurulabilir mi? İkinci maddedeki gibi, eksiksiz 74 milyonun tamamı 'Atatürk milliyetçiliğine bağlı' olsun? Olsun da neye bağlı olacaklarını bilme imkânları var mı?
'Atatürk milliyetçiliği' Atatürk'e ait değil. Hatta Atatürk'ün kendisi de 'ben dogma bırakmadım' diyerek Atatürkçü olmadığını ilan ediyor. Birinin beni Atatürk milliyetçisi yapması için, aklımı, izanımı iptal etmesi lâzım. Atatürk milliyetçiliğinden bahsedenler kendi ürettikleri formüllerle boş bir kabın içini dolduruyorlar. Tadı, kokusu ve rengi farklı çorbaları önümüze koyup içmemizi bekliyorlar. Hepsinin tadı da berbat. Neyse maraza çıkmasın diyerek önümüze konana kaşık sallayalım, ama hangisine?
Takıldığımız engel sadece ilk üç madde ve onun referans aldığı başlangıç kısmı değil. Anayasal kural haline getirilen ideolojiler belirsizliği sağlamak, belirsizlikte keyfiliği getirmek için var. Biri çıkacak ve soracak: 'Gözünün üstünde niye kaşın var?'. Zira, anayasada kaşların yasaklandığı şeklinde yorumlanabilecek hükümler var. 'Atatürk'ün gür kaşları' diye söze başlayan birileri mutlaka çıkabilir.
Anayasanız güç sahiplerinin keyfince yorumlayacağı hükümler içeriyorsa hiçbir hakkınız güvencede olmaz. Yapacağımız anayasanın bu keyfiliğe fırsat tanımaması; bunun için de ideolojisiz olması lâzım. O zaman ilk üç maddenin değişmesi ve bu ideolojik safsataların anayasadan temizlenmesi şart.
Bu şart yerine getirilmeden akıl ve mantık sınırları içine çekilmeden yeni anayasa yapılamaz.
ZAMAN