Önemli olan, değişmesi gerekenleri değiştirmek.. Yoksa Milli Eğitim Bakanlığı koltuğundaki Hüseyin Çelik’i alıp, yerine Nimet Çubukçu’yu oturtmuşsunuz.. Ne değişir?
Erkan Mumcu’yu alıp, Hüseyin Çelik’i oturttuğunuzda ne değişti ki, şimdi de bir şeyler değişsin?
Dışişleri Bakanlığı koltuğuna, Ali Babacan’ı alıp, Ahmet Davutoğlu’nu oturttunuz..
Eeeee?
Ne olacak yani?
Ne değişecek?
Önceki hükümetlerde bir olan kadın bakan sayısı, şimdi ikiye çıkmış.. İki olsa ne olur, 22 olsa ne olur?
Ne değişir yani?
Dünkü değişiklikler ile, bakan odalarının kapısındaki isimlerden başka ne değişecek?
Televizyonlarda haberler okunurken, gazetelerde haberler yazılırken, ilgili bakanlığın ismi verildikten sonra, “şu şahsın” veya “bu şahsın” adının yazılmış olmasından başka ne değişecek?
Siz YAŞ kararlarını yargıya açamıyorsanız, Milli Savunma Bakanı değişse ne olur, Vecdi Gönül o koltuğa yapışıp 7 senedir oturduğu gibi, oturmaya devam etse ne olur?
HSYK ile ilgili Anayasal düzenlemeler orada aynen duruyorken, kanunda ufacık bir değişiklik sinyali çakıldığında, YARSAV Başkanı’nın kafasını kaldırıp, “Değiştirtmeyiz” açıklamalarını öylece seyredecekseniz, Bakanlar Kurulu’nun tamamını değiştirseniz ne olur?
Birilerine şirinlik yapılacak zaman, her şey çok güzel..
Nazım Hikmet’e itibar mı iade edilecek?
Nazım Hikmet’i yargısız infazla mahkum eden Cumhuriyet ile birlikte, gerekenler azami gayretle yapılıp, bitiriliyor!
1 Mayıs’ın bayram ilan edilmesi mi isteniyor.. Hiç sorun değil(!?)
Azınlık iktidarı da olsa, solcu bir parti olan DSP’nin tek başına iktidar olduğu dönemde dahi gerçekleştirilemeyen “1 Mayıs’ın bayram ilan edilmesi”, AK Parti iktidarında bir çırpıda başarılıyor!
Üç tane solcu sendikanın ağababası ile, devlete günlerce pazarlık yaptırılıyor! “1 Mayıs’ı orada mı, burada mı kutlayacağız?” tartışması ile günler geçiriliyor!
Ama gelin görün ki, tartışılması gereken esas sorunlar gözardı ediliyor.. Değiştirilmesi gereken yanlış düzenlemeler yerinde bırakılıyor!
Sahi, bakanlık koltuğuna oturmayan AK Parti milletvekili kalmayacak neredeyse.. Ya onların şu an bulundukları makama gelmelerini sağlayan insanların sorunları ne oldu?
Hani şu, meslek lisesi mezunlarının katsayı problemi ne oldu, unutuldu mu?
Nazım Hikmet hallediliyor, 1 Mayıs hallediliyor da, “katsayı sorunu” niye hep başka baharlara bırakılıyor?
İlk vade; “önümüzdeki ilkbahar” idi..
Sonra, “önümüzdeki sonbahar” oldu..
Daha sonra, “ileriki baharlardan birisinde işte canım!”
Çocuklarımız mı, yoksa torunlarımız mı görecek?
Ya “başörtü” sorunu?
Öyle bir alıştırdılar ki, adını bile ağzımıza alamıyoruz artık.. Alıştırdılar bizi de..
En tabii bir özgürlüğü, bu ülke çocuklarına çok görüyor, sonra da çıkıp, tek sorunumuz “İşçi Bayramı” imiş gibi, özel kanunlar çıkarıyoruz!
Lütfen artık, hiç kimse “Yaptırmıyorlar işte” savunmasına girişmesin!
Bakanları da değiştiriyorsunuz, ihaleleri de yapıyorsunuz.. Anayasa Mahkemesi’ni niye değiştirmiyorsunuz?
Adamlar batıl iddialarında, hukuka aykırı taleplerinde bile “Çankaya yoluna oturur, cumhurbaşkanı seçtirmeyiz” diye tehditler savuruyorlar!
Milletin seçip, TBMM’ye gönderdiği milletvekilleri, “Almanya’da nasıl ise, Fransa’da nasıl ise, Hollanda’da nasıl ise, ABD’de nasıl ise, öyle düzenleme yapıyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin yapısını, batı ülkelerindeki düzenlemeler nasıl ise, onlara aynen uygun hale getiriyoruz.. Buna kim karşı çıkarsa, tutar kolundan, atarız kenara” diyemiyorlar!
Şu bakan gitti.. Bu bakan geldi..
Sonra?
Başörtülü kızlar hâlâ üniversite kapılarından geri çevrilecekse, 2 sene önce Çankaya’dan evine yolcu edilen zatın atadığı üyeler bu ülkede hâlâ TBMM’nin üstünde oturuyormuş gibi kararlar alacaklarsa, şu bakanlıkta sen otursan ne olur, ben otursam ne olur?
Başörtülü anneler, çocuklarını askere uğurlayıp, şehid olarak cenazelerini almaya devam edecekler, ama kışladan içeriye, “yemin töreni”nde bile giremeyeceklerse, bana ne o bakandan, sana ne diğer bakandan?
VAKİT