Ortadoğu'nun adını beğenmedik önce. 'İsim babası İngilizler' dedik. 'Kendi konumlarına göre isim vermişler.'
Biz, daha doğru, daha kullanışlı bir isim bulamadığımız için, 'Ortadoğu' demeye devam ettik.
Haritasını Sykes ve Picot, yani İngilizlerle Fransızlar, cetvelle çizmişti.
Liderlerinin hiçbirini beğenmiyorduk. Ya sözümona komünisttiler, ya faşist.
Suriye'de Sünni çoğunluğa Şii azınlık, Irak'ta Şii çoğunluğa Sünni azınlık hükmediyordu. Her tarafta bir sorun vardı yani.
Mağrip'ten Hint Okyanusu'na kadar, zulüm kol geziyordu.
Batılılar durumdan şikayetçi görünmüyordu. Saddam'la da çalışıyorlardı, Sedat'la da, Burgiba'yla da...
Sonra ortalık karıştı. Birinci Körfez Savaşı, İkinci Körfez Savaşı derken, 'Ortadoğu'nun haritası değişecek, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak' lafları dolaşmaya başladı.
İyi de, ne değişecekti Ortadoğu'da ve nasıl değişecekti?
Amerika, yıllardır birlikte çalıştığı diktatörleri nasıl harcayacaktı?
Biz, mevcut liderleri beğenmiyorduk. Yenileri nasıl olacaktı?
Buralara 'sureta' da olsa, bir demokrasi getirilmesi, Amerika'nın işine ne kadar yarayacaktı?
Hazır, emre amade liderler varken, böyle bir riski kim göze alacaktı?
Amerika, bölgedeki potansiyel muhalifleri bir süre yokladı. O yoklamaların da etkisi oldu, 'değişim virüsü'nün serpilmesinde. Ama o kadar. İhale, başlamadan bitti.
Dünya durmuyordu. İnternet çağının iyi ve kötü meyveleri ortaya çıkıyordu bir yandan. Herkesin artık birbirinden haberi vardı.
San'a'daki adam, New York'taki adamın ne yiyip ne içtiğini biliyordu.
Diktatörlerinden utanıyordu, Tunuslular, Mısırlılar, Libyalılar ve diğerleri. Bu, Arap âleminin en büyük gerçeğiydi.
Tamam, Kaddafi Kaddafi'ydi, Zeynel Abidin, Zeynel Abidin. Peki Libyalı kimdi, Tunuslu kimdi? Diktatörle aralarında, korkudan ve nefretten başka bir bağ var mıydı bu insanların?
Bardak çoktan taşmıştı. Merhum Erbakan'ın dediği gibi, 'kadayıfın altı da üstü de çoktan kızarmıştı'.
Diktatörlerin asalarını kurtlar içeriden kemirmiş, tüketmişti; zayıf bir kabuk taşıyordu milletin hakkını yiye yiye ağırlaşmış gövdelerini.
Hafif bir rüzgar yetecekti adamların kütük gibi devrilmesine.
Önce Tunus'ta esti o rüzgar. Sonra Mısır'da. Sonra Yemen'de, Bahreyn'de, Suriye'de, Libya'da...
Lideri yoktu 'nadha'ların. İdeolojisi de 'çıplak gözle' görülmüyordu.
Tunus'ta net bir seçim zaferi kazandıktan sonra idama mahkum edilen, sonra bir fırsatını bulup Londra'ya hicret eden Gannuşi olan bitenle ilgileniyordu ama galiba işin ortasında değildi.
Mısır'daki İhvan da, sahnede görünmemeyi daha sağlıklı buluyordu.
Libya'da rüzgarın nereden estiğini kimse tam anlayamadı.
Ama iyi bir şeydi. Değişecekti. Bugünkünden kötüsü olamazdı.
Sevdik bu rüzgarları. Sevdik de...
Bir koku getirdi bu rüzgarlar.
Derinden derine hissedilen sevimsiz bir koku.
Devrim güzel şey, rüzgarlar da. Ama neden, Tunus'ta adını sanını bildiğimiz bir hareket yok hâlâ. Neden Mısır'da, askerin hazırladığı 'sera'nın içinde kaldı devrim?
Ve neden Libya'ya 'haçlı seferi' yapıyor Avrupa?
Batı'ya tövbekar olmuştu Kaddafi. Yumuşamıştı. Ambargo bitmişti, petrol satıp kamyonla dolar kazanıyordu üç dört yıldır. Ülke şantiyeye dönmüştü. Seyfülislam ha getirdi ha getirecekti demokrasiyi.
Petrol var diye mi Libya'yı kendi haline bırakmıyordu Batılılar? Dolarları Kaddafi'nin inisiyatifinde paylaşmayı yeterli bulmamışlar mıydı? 'Ne kadar bomba o kadar dolar' diye mi Sarkozy hemen uçtu BM kararının üstüne?
Devrim doğru. Devrim gerçek. Sokakları özgürlük sloganlarıyla dolduran devrimciler temiz.
Ama devrimlerin nihai şeklini sokaklar vermiyor. Başka unsurlar var. BOP kalıntısı unsurlar.
O sevimsiz koku, bu unsurlardan geliyor.
Türkiye, çok hassas bir yerde duruyor. Dışarıda kalmak yerine, olayların gidişatını etkileyebilecek kadar içeride. Ne kadar etkileyebilirse o kadar iyi.
Ve doğru mesajlar veriyor Arap dünyasına. "Libya Libyalılarındır, Mısır Mısırlıların. Biz, petrol kuyularının değil, halkın yanındayız."
Belli ki değişecek, Mağrip'ten Hint Okyanusu'na kadar bütün Ortadoğu coğrafyasında çok şey değişecek.
Kimi dolar, kimi özgürlük hesabı yapıyor. Yapsınlar.
Yanlış hesaplar Bağdat'tan veya başka bir yerden dönecek.
İnanıyorum, 10 yıl sonraki Ortadoğu, 10 yıl önceki Ortadoğu'dan daha iyi olacak.
YENİ ŞAFAK