Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden ve HSYKBaşkanvekili Kadir Özbek, bugün Ankara Adliyesi’ne gelip, hakim ve savcılarla sohbet edecek ve onların sorunlarını dinleyeceklermiş!
Hayrola diyeceğim ama, dememe gerek yok.
Niye hayrola diyeceğim? Niye gerek yok?
Önce niye hayrola diyeceğim, oradan başlayalım..
Çünkü, ne Yargıtay Başkanı, ne Danıştay Başkanı ne de HSYKBaşkanvekili’nin, bugüne kadar yerel yargı mensuplarını ziyaret ettikleri görülmüş şey değildir. Ziyaret etmeyi bırakın, biraraya gelip; bir sohbetleri bile olmamıştır, bugüne kadar..
Onun için hayrola diyorum..
Bugüne kadar yerel yargı mensuplarını muhatap bile almayanlar, onların sorunları nedir sormayanlar, niye böyle bir toplantıya ihtiyaç hissetmişlerdir acaba?
Bu sorunun cevabı da, “Niçin hayrola demeyeceğim”in gerekçesini oluşturuyor.
Niye hayrola demeyeceğim?
Çünkü, böyle bir toplantının sebebini hepimiz biliyoruz.
Nedir o sebep?
Anayasa’da yapılmak istenen değişiklik..
Hani, düne kadar hiçbir görüşlerine itibar edilmeyen, karşılarına alınıp konuşulmayan.. HSYK’ya üye seçilemeyen.. Bırakın üye seçilmeyi, üye seçmeye bile hakkı olmayan hakim ve savcılar var ya..
Hani yargının esas ağır yükünü taşıyan..
11 bin kişilik yargı mensupları var..
İşte onlara, yeni anayasa ile HSYK’ya seçme ve seçilme hakkı veriliyor artık..
Kimden alınarak veriliyor bu yetki?
250 kişilik Yargıtay.. 80 kişilik Danıştay’dan.
Evet.. Evet yanlış okumuyorsunuz. Bugüne kadar, HSYK’ya üye seçimi, 250 kişilik Yargıtay ile 80 kişilik Danıştay’ın tekelinde idi..
Toplam 330 kişilik yüksek yargı mensupları, oturup 11 bin kişilik hakim ve savcı camiası adına karar veriyorlardı..
Hani, o 330 kişiyi, 11 bin kişilik hakim ve savcılar topluluğu seçseler!?
Ortaya sandık konulup, 11 bin kişinin oyu ile 330 kişi belirlenmiş olsa!?
O zaman diyeceğim ki, “İki aşamalı bir seçim sistemi düşünülmüş. 11 bin kişi, 330 kişiyi seçiyor. 330 kişi de, HSYK’yı seçiyor! Burada çok anormal bir durum yok..”
Ama öyle değil.
11 bin kişinin, hiçbir konuda söz hakkı yok. Seçimde de yok. Seçilmede de yok. Herhangi bir konuda da yok..
330 kişi HSYK’yı seçiyor. HSYK da, yeni 330 kişiyi seçiyor!
Sonra o yeni 330 kişi, tekrar HSYK üyelerini seçiyor. Yeni HSYKüyeleri de, tekrar 330 kişiden eksilenleri seçiyor..
Hayat böyle devam edip gidiyor.
Ne güzel değil mi?
Ohhh ne ala kebap böyle..
Evet, hiç abartmıyorum.. Yanlış ise, çıksın YARSAV’cılar söylesin. Çıksın Yargıtay başkanı söylesin.Çıksın Danıştay başkanı, HSYKBaşkanvekili söylesin..
Orada kısır döngü, aynen böyle dönüp duruyor işte..
Konuşmaya gelince, 11 bin kişilik hakim ve savcılar adına konuşuyorlar. En azından öyle görüntü vermeye çalışıyorlar.
Ama bugüne kadar, o 11 bin kişilik topluluğa bir tek şey sormuş değiller.
Onlara, HSYK’da temsil edilmeleri için bir hak verilmesini bile istemiş değiller..
Şimdi koltuklar altlarından kayıyor..
11 bin kişi adına, tek başına kullandıkları yetkiler, altlarından kayıp gidiyor..
Bu işi biraz hafifletmek için, yerel mahkemelerdeki hakim ve savcılardan destek arayışına giriyorlar..
İyi de, düne kadar siz bu yargı mensuplarını tanımıyordunuz ki?
Onlara, “HSYK’ya üye seçmek, sizin de hakkınız. Sizin de içinizde, bizim gibi 30-40 yıl yargı camiası içinde bulunmuş değerli hakimler var. Savcılar var.Onların da HSYK’da temsil edilmeleri gerekir. En azından sizin seçme hakkınız olması gerekir. Ne yani; 2010 yılında, demokrasiyi yeni mi keşfedeceğiz.Tabiî ki sizin seçme hakkınız mutlaka olması gerekir” demiyordunuz ki..
Şimdi ne diye onlara gidip, “Sorunlarınız nedir” diye soruyorsunuz ki?
Veya soruyor gibi yapıyorsunuz ki? Değil mi ama?
VAKİT