Değer temelli liderlik: Hz. Muhammed (sav) örneği

Basil Mustafa, Allah Resulü'nün (sav) liderlik özelliklerini ve ashabıyla ilişkisini akademik disiplinleri merkeze alarak inceliyor.

Basil Mustafa / İlke Analiz

Değer temelli liderlik: Hz. Muhammed (sav) rol modeli

Üniversitelerin işletme bölümleri, liderlik yetkinliklerinin öğretilmesinde ve liderlik eğitim ve öğretiminin sağlanmasında vaka çalışmalarını ve rol modelleme yöntemlerini kullanmaktadır. Konuyla ilgili literatürün çoğunda Batılı modellere aşırı vurgu yapılmaktadır. Ancak liderlik öğrencileri ve profesyonel yöneticiler, kendi kültürel mirasları ve deneyimleriyle örtüşen modeller görmek istemektedirler.

“Değer Temelli Liderlik: İslami Bir Perspektif” başlıklı makalemin birinci bölümünde, akademik liderlik eğitiminde kullanılan müfredat kaynaklarına uygun siyer anlatılarının dahil edilmesi gerektiğini savunmuştum. Siyer, Müslümanlar için saygı duyulan bir dini bilgi ve ahlaki öğreti kaynağı olmuştur. Hipotezimiz, siyer anlatılarının insan kaynakları gelişimi ve örgütsel liderlik becerilerinin öğrenilmesi için de değerli bir kaynak olabileceğidir. Dahası, Hz. Muhammed’in liderlik rol modeli, çeşitli çağdaş liderlik kavramlarına uygulanabilir liderlik yeteneklerinin bir örneğini sunmaktadır. Bu makale, değerlere dayalı kurumsal liderliğin ilerletilmesiyle ilgili siyer anlatılarından bazı örnekler sunacaktır. Bu anlatılar ahlaki muhakeme, doğruluk, dürüstlük ve diğerkâmlık değerlerine örnek teşkil edecektir.

Siyer anlatıları, Arabistan ve ötesinde bireylerin ve toplumların olumlu dönüşümlerini destekleyici bir motivasyon kaynağı olan değer merkezli liderliği aydınlatan bir bilgi bütünü sağlar. 

Medine Bedir Okulu[1]

Bu metaforik okul ve özellikle de Bedir Savaşı’nın Müslümanların ezici zaferiyle sona ermesinden kısa bir süre sonraki sahne, dürüstlük ve ahlaki muhakeme değerleri hakkında çok fazla fikir verir. Bedir’de Müslümanlar’ın Kureyş’e karşı şaşırtıcı bir zafer elde etmelerinin ardından Hz. Muhammed (sav) esirleri teftiş ediyordu. Bu esirlerin birçoğu Mekke’de Müslümanlara en acımasız şekilde zulmedenler arasındaydı. Hz. Peygamber (sav) burada ahlaki muhakemesini kanıtlayacak nitelikte bir kamuoyu açıklaması yapmıştır:

“Eğer Mut’im b. Adî hayatta olsaydı ve benden bu zavallı esirleri serbest bırakmamı isteseydi, onları onun için serbest bırakırdım.” Peygamber’in bu sözleri beklenmedikti, çünkü Mut’im, Bedir Savaşı’ndan aylar önce vefat etmişti.  Kureyş müşriklerinin reisi olan el-Mut’im b. Adî, Mekke’deki Müslüman topluluğa insani yardımlar yapmış bir kişiydi. Hz. Peygamber’in (sav) çağrısının kaba bir şekilde reddedildiği ve düşman bir kalabalık tarafından kovalanıp taşlandığı çalkantılı Tâif yolculuğunun akabinde, el-Muṭʿim, Hz. Muhammed’in (sav) Mekke’ye tekrar girmesi durumunda başına gelebilecek kötü şeylerden korkup O’nun himaye talebine olumlu yanıt verdi. Hz. Muhammed’e (sav) Mekke’ye güvenli bir şekilde yeniden girmesi için haber göndermeden önce, aile üyelerine Kâbe’nin içinde bir güç gösterisi yapmak için silahlarını sergilemelerini emretti. El-Mut’im, bu zarif davranışı ile hatırlanacaktı. Ayrıca Mekke’de Müslümanlara uygulanan ve küçük çocukların, yaşlıların; hatta Hz. Muhammed’in (sav) eşi ve amcasının acı çekmesine ve ölmesine neden olan acımasız cezalara şiddetle karşı çıkan birkaç müşrikten biriydi. Mu’im b. Adî’ye göre bu tür acılar ahlaksızca ve adaletsizdi; bu yüzden yazılı antlaşmayı yırtarak feshetti.

Hz. Muhammed (sav), el-Muṭʿim’in hürmetkarlığını takdir etmek için uygun bir an yakaladı. Bu, Müslümanların oldukça değer verdiği dürüstlük, sadakat, adalet ve asil davranışların tanınmasını ve saygı görmesini vurgulayabilmesini sağlamıştı. Aynı zamanda onun ilkesel muhakemesinin gelecek nesiller tarafından da dikkate alınması için olağanüstü bir örnek teşkil etme girişimiydi. Hz. Peygamber’in (sav) bu önemli beyanı, nesiller boyu Müslümanların değer vereceği değer temelli bir liderlik kültürü oluşmasına katkı sağladı. Sahabelerin böyle bir ahlaki muhakeme etiğinden beslenmesinin ne kadar etkili olduğu birçok olayda kendini kanıtlamıştır. Örneğin Hassân b. Sâbit, şiir yeteneğini el-Mu’temim b. Adî’nin ölümünden sonra uzunca bir süre onun asaletini övmek için kullanmıştır. Hz. Peygamber’in (sav) kayda değer miraslarından biri de ashabının ahlaki zeka kapasitesini geliştirmedeki başarısıdır.

Bedir seferi öncesinde, Hz. Muhammed’in (sav) dürüstlük ve doğruluk gibi değerlere olan bağlılığını ne ölçüde yerine getirmeye hazır olduğunu kanıtlayan bir başka anlatıya daha sahibiz. Huzeyfe b. el-Yemân, Hz. Muhammed’in kriz zamanlarında bile dürüstlüğünü gösteren dikkate değer bir rivayette bulunmuştur:

 Bedir Savaşı”na şu nedenle katılamadım ki, babam Huseyl ve ben birlikte (savaşa katılmak için) yola çıkmıştık. Kureyşli müşrikler bizi yakaladılar ve “Siz Muhammed”e katılmaya mı gidiyorsunuz?” diye sorguya çektiler. “Hayır. Ona katılmaya gitmiyoruz, biz sadece Medine”ye gidiyoruz.” dedik. Ve bizden Medine”ye gitsek bile Hz. Peygamber ile birlikte savaşa katılmayacağımıza dair Allah’ın adıyla söz ve yemin aldılar. Allah Resûlu’nün (sav) yanına gidip durumu ona anlattığımızda, “Siz geri dönün. Biz onlara verdiğimiz sözü tutarız, onlar karşısında yardımı da Allah”tan isteriz.” buyurdu.

Hz. Muhammed, tutarlı ahlaki eylemleri ve öğretileri aracılığıyla, ona iman edenler ve onun öğretisini takip etmeye özen gösteren Müslüman nesillerde güvenilirlik ve dürüstlük erdemlerini beslemiştir. Peygamber’in hizmetkârı ve uzun süreli yol arkadaşı olan Enes b. Mâlik şöyle demiştir:

Allah’ın Peygamberi (sav) bize hutbe verdiği zaman mutlaka şöyle buyururdu: “Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur; ahde vefa göstermeyenin ise dini yoktur.” 

Günümüzde değerlere dayalı bir yönetim yaklaşımının somut avantajlarını keşfetmekte olan pek çok kuruluş örneği bulunmaktadır.

Altın Cazibesini Kaybettiğinde

Altın, insanoğlu üzerinde her zaman çekici bir etkiye sahip olmuştur; hatta onun çekiciliğini büyülü olarak bile tanımlayabiliriz. Ancak Nebevi bir gelenek, altının böylesine büyüleyici bir cazibeye sahip olmadığı iki kişinin hikayesini kaydetmiştir.

Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Vaktiyle bir adam bir başkasından bir arsa satın aldı.  Arsayı alan adam orada altınla dolu bir çanak buldu. Arsayı satan adama “Altınını al! Zira ben senden altın değil arazi satın aldım,” dedi. Arsanın ilk sahibi de “Ben sana o arsayı içindekilerle beraber sattım,” dedi. Anlaşmazlıklarını halletmesi için bir adama başvurdular. Hakem olan bu adam “Çocuklarınız var mı?” diye sordu. Biri “Benim bir oğlum var,” dedi. Diğeri de “Benim de bir kızım var,” dedi. Hakem “Oğlanla kızı evlendirin. O altınların bir kısmını onlara verin, bir kısmını da siz harcayın.” dedi.[2]

Hikâye, doğası gereği günümüz insanının deneyimlerine ters düşen bir anlaşmazlığı anlatmaktadır. Liderlik eğitiminde bir masterclass olan bu öyküde kurumsal liderler, anlatının rol modelleri tarafından doğruluk ve dürüstlük değerlerini uygulamaya motive edilmektedir. Etik tutumları, imanın ruhu ve onun ahlâkî kurallarının peşinden gitmeleriyle şekillenmektedir.

Altın hazinesi, en nihayetinde iki aileye Allah’ın lütufkar bir hediyesi oldu. Arabulucu, iki aileyi evlilik yoluyla birleştirmeyi ve bulunan hazineyi aralarında paylaşmayı tavsiye etmiştir. Bu hikaye, anlaşmazlıkları veya birbiriyle rekabet eden iddiaları yönetmek için kazan-kazan yaklaşımına teşvik etmektedir. Hz. Peygamber’in, Hacerülesved’i Kabe’deki yerine yerleştirme ayrıcalığını talep eden Kureyş kabilesi reisleri arasındaki anlaşmazlığı çözmek için başarılı bir kazan-kazan durumu yarattığını biliyoruz. Kazan-kazan yaklaşımını benimsemek proje yönetiminin başarısı için çok önemlidir.

Diğerkâmlık: İlham veren bir vizyon oluşturmak   

İlham veren bir vizyon oluşturmak, ortak bir amaç belirlemeyi ve ortak hedefler için müritlerin desteğini almayı gerektirir. Hz. Muhammed, en başından beri misyonu konusunda oldukça netti: “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim,” dedi ve “Sizin bana en sevgili ve kıyamet günü bana en yakın olanınız ahlâkı güzel olanınızdır.” diyerek güzel ahlaklı bir insan olmanın mükafatını vurguladı. “Sizin bana en sevimsiz ve kıyamet günü benden en uzak olanınız boşboğazlar, ölçüsüz konuşanlar ve mütefeyhıklerdir.”[3]

Hz. Muhammed, öğretisinin bir parçası olarak cömertlik ve diğerkâmlık erdemlerini hep örnek olarak göstermiştir. Hz. Âişe’nin anlattığı bir olayda Hz. Peygamber ailesi için bir koyun kesmiş ve eve gelip ondan ne kadarı kaldı diye sormuştu. Hz. Âişe, “Bize sadece kürek kemiği kaldı.” deyince Resûlullah’ın “(Demek ki) kürek kemiğinin dışında tümü (sevabı) (bize) kaldı.” yanıtı, cömertlik ve fedakârlık erdemlerinin kalıcı ilahi ödülüne işaret eder. Dolayısıyla, O, bir şeyi kendine saklamanın veya depolamanın aksine paylaşmaya ve vermeye teşvik eder.  

Siyer anlatıları, Arabistan ve ötesinde bireylerin ve toplumların olumlu dönüşümlerini destekleyici bir motivasyon kaynağı olan değer merkezli liderliği aydınlatan bir bilgi bütünü sağlar. 

***

Dr. Basil Mustafa’nın İLKE Analiz için kaleme aldığı yazı Elif Feyza Dinç tarafından tercüme edilmiştir.


[1] 2016 yılında Dünya Bülteni’ne verdiği bir röportaja göre, ‘Medine’deki Bedir Okulu’, Dr. Basil Mustafa’nın Medine Yöneticilik ve Girişimcilik Enstitüsü’nde bir grup idareciye ‘Değerler Temelli Liderlik’ konusunda yaptığı bir sunumun başlığıdır. Bu isim cismen var olmayan ancak hakiki, 1400 yıldan uzun bir süredir ilim ve bilgelik derslerine ilham veren okul için kullanılan bir metafordur.

[2] Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Akdıye 21. Ayrıca bk. İbni Mâce, Lukata 4

[3] “Mütefeyhık” kimseye söz bırakmayan, yüksekten atan, bilgiçlik taslayan, laf ebeliği yapan kişi anlamına gelir. İşte bu vasıflara sahip olanlar, Rasûlullah’ın (sav) en çok nefret ettiği ve kıyamette de O’na en uzak yerde bulunacak olan kimselerdir.

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı