R. Serdar Ataş / Al Jazeera
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Eylül ayında Şam’da Esed ile görüştükten sonra Suriye krizinin çözümü için yeni bir teklifte bulundu: Halep’ten başlayarak başka bölgelere de uygulanacak “dondurulmuş bölgeler” (freeze zones). Planın açıklanmasının üstünden henüz saatler geçmemişken Beşşar Esed, planı “üzerinde çalışılmaya değer” bulduğunu açıkladı.
Plan, hem rejim hem de muhaliflerin Halep’ten başlayarak belirlenmiş bazı bölgelerde ateşkes ilan etmesini öngörüyor. De Mistura, dondurulmuş bölgelerin, daha sonra yapılacak müzakereler için bir başlangıç olacağını söyledi, ancak bunun ayrıntılarını ve takvimini vermedi.
Ancak De Mistura’nın planı, muhaliflerin Doğu Guta’da sivillere karşı kimyasal silah kullanmış savaş suçlularının mahkemeye çıkarılması, rejimin yanında savaşan Şii milis güçlerin ülke dışına çıkması, rejimin sivil yerleşimlere yönelik her gün tekrarladığı varil bombası saldırılarının durması, siyasi mahkûmların, özellikle de kadınların serbest bırakılması, özgürlükler ve çoğulcu bir yönetim noktasındaki taleplerini içermiyor. Aksine, Suriye halkı Esed ve direniş arasında bir tercih yapmakla yüz yüze bırakılıyor.
Suriye Devlet Ajansı SANA ise, planın De Mistura’nın birçok başkenti ziyaret etmesi sonucunda oluştuğunu duyurdu.
De Mistura, istifa eden önceki iki BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan ve Lahdar Brahimi’den boşalan koltukta oturuyor. De Mistura, bundan önce BM’nin Afganistan Temsilcisi olarak görev yapmış, Kosova, Lübnan, Irak ve Sudan’da da çalışmış bir isim. De Mistura’nın Brahimi’den boşalan koltuğu oturması, birçok analiste göre tesadüf değil, aksine Suriye konusunda değişen uluslararası dengelere ve yeni politikalara en uygun adam olmasıyla ilgili.
“Yeni politikalar”
Suriye muhalefetinin ikinci büyük organizasyonu olan Demokratik Değişim İçin Ulusal Koordinasyon Komitesi Sözcüsü Haysem Menna da bu “yeni politikalar”ı doğruluyor. Menna’ya göre, ABD ve Rusya, Cenevre 1 ve Cenevre 2’de varılan anlaşmaların değiştirilmesini istiyor, ancak bazı detaylarda henüz anlaşamadılar. “Ruslar Cenevre sonuç bildirgesinin şekil, içerik ve mekanizmalar bakımından güncellenmesini isterken, Amerikalılar sadece teknik taraflara yoğunlaşıyorlar.”
Suriye muhalefetin'den Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu (SMDK) Genel Kurul Üyesi Burhan Galyon ise, De Mistura planının Esed rejiminin en önemli müttefikleri olan Rusya ve İran tarafından da rejimin kurtarılması için elzem görüldüğünü söylüyor.
Al Jazeera’nin Suriye içindeki kaynaklardan da doğrulattığı bilgilere göre de bu plan Rusya, İran, ABD ve İsrail tarafından destekleniyor.
De Mistura’nın planı, SANA’nın da açıkladığı gibi birçok başkentin ortak kararıyla hayata sokuluyor ancak Suriye içinde sadece rejim muhatap olarak kabul ediliyor. SMDK Başkanı Hadi Bahra da, planın hazırlanması aşamasında kendilerinden hiçbir şekilde görüş alınmadığını söylüyor. Muhalifler, Suriye krizi konusunda böylesi hayati değişimler öngören bir planı ancak medyadan öğrenebildiklerini kaydediyor.
Halep’te güçlü bir grup olan Ceyş-ül Mücahidin’in temsilcilerinden Ebu Abdo Selebmen, “De Mistura tarafından bizden dondurulmuş cepheleri kabul etmemiz için gönderilen kişiler, bu dondurulmuş bölgelerle neyi kastettiklerini asla açıklamıyorlar” diyor.
Selebmen, muhaliflerin planın nasıl uygulanacağı ve kendilerine nasıl bir koruma sağlayacağı hakkında da hiçbir garanti almadıklarını söylüyor: “Eğer cephe hattında dondurulmuş şekilde kalmayı kabul edersek ve rejim bizim kabulümüzden bir gün sonra anlaşmayı bozup bize saldırırsa veya bölgemizi ihlal ederse ne olacak? Bu durumda Bosna’da Srebrenitsa’da ne olduysa bizim de başımıza o gelecek.”
ABD ile çalışmaya yanaşmayan, Ahrar-u Şam gibi gruplar ABD tarafından zaman zaman bombalı saldırıya uğruyor.
Ancak muhaliflerin büyük çoğunluğu rejime karşı savaşmayı bırakmayı reddediyor. Dolayısıyla bu gruplardan birçok muhalif, rejim ile savaşan Nusra Cephesi’ne geçiyor. Kaynaklar, muhalif gruplar üzerinde ABD’nin “rejimi bırakıp IŞİD ile savaşın” baskısı arttıkça Nusra’ya katılımın da artabileceği görüşünde. Son bir ay içerisinde Halep ve İdlib’de yapılan protesto gösterilerinde Suriyeliler hem ABD’yi hem de rejimi hedef almışlardı. ABD ve rejim uçaklarının aynı hava sahasını dönüşümlü olarak kullanması halkta “ABD-Rejim işbirliği” algısını güçlendiriyor.
Esed rejiminin ise De Mistura planına tez canlılıkla sıcak bakması, planın herhangi bir siyasi dönüşümü öngörmemesinden, dolayısıyla da Esed’in yönetimde kalmasına onay vermesinden kaynaklanıyor.
Muhaliflere göre, koşulsuz ve hiçbir siyasi değişimi öngörmeyen böylesi bir ateşkes, Esed rejimini her türlü askeri yükten kurtarıyor ve ona kontrol altında tuttuğu bölgelerde kendi gücünü takviye etme ve pekiştirme imkânı sağlıyor.
De Mistura’ya göre ise planı öncekilerden oldukça farklı: “Somut ve gerçekçi”. Fakat muhalifler Staffan de Mistura’nın, önceki bölge bazlı ateşkes anlaşmalarında rejimin metodolojik olarak bu ateşkeslerin altını nasıl oyduğunu göz ardı ettiği görüşünde.
2013 yılında, rejimin bir buçuk yıldan daha uzun süre kuşatma altında tuttuğu Humus’ta muhalifler, BM denetiminde geçici bir ateşkesi kabul etmişlerdi. Bu ateşkes esnasında rejim Humus’a askeri takviye yapmış, yeteri kadar güçlendiğini hissettiğinde ise kentin merkezini günlerce bombalamıştı. Aynı şey, 2014 yılı içinde Humus'un Vair bölgesinde ve Şam’ın güneyinde yer alan Muadamiye ve Bebbila’da da gerçekleşti. Muhaliflerin ateşkesi kabul ettikleri bütün bu bölgelerde rejim önce söz konusu bölgelere insani yardım girişini kabul etti, bu süre zarfında güvenli bir biçimde askeri takviye yaptı ve daha sonra ateşkesi kabul ettiği bölgelerde muhaliflere yönelik büyük taarruzlar başlattı. Muhalifler, şimdi de her bir dondurulmuş bölge için aynı akıbetin başlarına geleceğini söyliyor.
Muhaliflere göre De Mistura’nın dondurulmuş bölgeler planı, muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde kaosun süreklileşmesini ve onların uluslararası yardımlara bağımlığını derinleşmesini beraberinde getirecek. Böylesi bir durum, Esed’e varlığını sürdürme imkânı veriyor. Burhan Galyon’a göre bu plan, Suriye’de değişim talebiyle ayaklanan halkı da ancak Esed rejiminin girişine izin vereceği yardımların merhametine bırakacak. Bu yardımlar, muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde yaşayanlara varlıklarını devam etmeye dair kısıtlı bir imkân verecek, ama aynı zamanda aşamalı olarak onları Esed’in kontrolündeki Şam’ın koşullarını kabul etmeye ve muhaliflerin kontrolü altındaki bölgeleri zamanla birbirinden tamamen kopmaya zorlayacak.
Esed rejimi, ülkenin bütün stratejik bölgelerini kendisine bırakan ve muhalefeti birbiriyle bağlantısı olmayan bölgelere hapseden De Mistura planına sıcak bakıyor. Al Jazeera’ya konuşan kaynaklar, “plan uygulanırsa Esed, ülkenin ana gövdesini, önemli kaynakları ve devletin meşru sembollerini elinde tutmaya devam edecek” diyor.
Neden Halep?
De Mistura’nın başlangıç noktası olarak Halep’i seçmiş olması da tesadüf değil. Halep’te çatışmaları durdurmak, ya da planda geçen şekliyle “dondurmak”, Esed rejimine Halep’teki binlerce askerini Şam’daki Guta bölgesine ve muhaliflerin son birkaç ayda büyük kazanımlar elde ettikleri güneydeki Dera, Kuneytra ve Golan bölgelerine kaydırma imkânı verecek.
Bölgedeki kaynaklar, İsrail’in de muhaliflerin kendisi ile sınırı olan Kuneytra ve Golan’da muhaliflerin ilerleyişini ciddi bir güvenlik tehdidi olarak gördüğünü ve bu bölgelerde muhaliflerle komşu olmaktansa rejim ile komşu olmayı tercih ettiğini belirtiyor. İsrail açısından, rejimin bu bölgeleri kontrol etmesi kendi güvenliği için önemli. İsrailli bu konuda ABD’ye de zaman zaman baskı yapıyor.
İsrail’in güvenliği için ehven-i şer olarak gördüğü Esed rejimi açısından bakıldığında, muhalifleri birbiri ile bağlantısı koparılmış kasaba ve köylerde hapsetmeyi, şehirlerde ise kuşatma altında dondurmayı öngören De Mistura planı olabilecek en iyi plan. Çünkü böylesi bir uygulama Esed’e birçok farklı cephede aynı anda savaşmak zorunda olan binlerce askerini bir anda rahatlatma ve üzerinde oluşmuş yükü hafifletme imkânı sunuyor. Plan uygulanırsa Esed Şam’da, merkez Suriye’de ve Akdeniz sahili boyunca uzanan stratejik bölgelerde pozisyonunu güçlendirme imkânı bulacak.
“Esed kalacak”
Muhalefetin Başbakanı Ahmet Toma da Mistura’nın planına mesafeli duruyor: “Korkumuz, De Mistura planının emri vaki ile kabul ettirilmesi ve herhangi bir başka çözümün tartışılmasının böylece tamamen imkansız hale gelmesi.”
Toma’nın korkusunun yersiz olmadığı Esed rejiminin Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in 27 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Putin ve Dışişleri Bakanı Lavrov ile Soçi’deki görüşmesinden sonra açık bir şekilde ortaya kondu. Muallim, görüşme sonrasında Halep’te çatışmaların durdurulmasını içeren BM önerisini destekleme konusunda Rusya ile anlaştıklarını söyledi. Sergey Lavrov ise siyasi dönüşümü öngören başka müzakerelere kapalı olduklarını açıkladı: “Cenevre görüşmelerinin bir yenisi daha tekrarlanmayacak.”
De Mistura planının açıklanmasından sonra SMDK, resmi bir açıklama yaparak “Mistura planının başlangıç noktası güvenli bölge ve uçuşa yasaklı bölge olmalıdır” dedi. Türkiye’nin önerdiği ve Fransa’nın da destek verdiği uçuşa yasaklı bölge ve insani duruma bağlı olarak derinliği değişebilecek güvenli bölge teklifi ABD, Rusya ve İran tarafından reddediliyor. Ancak tıpkı Rusya gibi ABD de 11 Kasım’da Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki’nin ağzından, Staffan de Mistura’nın Suriye’de “çatışmaların dondurulması” planını desteklediklerini açıkladı.
Obama’nın IŞİD palnı stratejisinin asıl hedefinin Irak olduğunu Amerikalı yetkililer de açıktan dillendiriyor. ABD’nin Suriye’de Esed’in varlığını sürdürmesine imkan tanıyan bu planın arkasında durması, rejimin en önemli destekçisi İran’ı Irak’ta karşısına almak istememesinden kaynaklanıyor. ABD ve İran arasında fiilen oluşmuş durum, Suriye’de İran çıkarlarının korunması, Irak’ta ise ABD-İran yapımı sistemin devam etmesi.
Mistura’nın planı, daha önce Rusya ve ABD arasında kabul edilmiş Cenevre 1 anlaşmasının “geçiş hükümeti” şartını da rafa kaldırıyor. Oysa geçiş hükümeti şartı, Ocak ayında 40’ı aşkın ülkenin temsilci gönderdiği, ABD ve Rusya’nın ana sponsorlar olduğu Cenevre 2’nin birinci ve ikinci turunda uygulanmasına yanaşmasa da rejim tarafından bile ilkesel olarak kabul edilmişti. Cenevre 1 sonuç bildirgesini rafa kaldıran bu planın uygulamaya sokulması, Esed’in gitmesi gerektiği tezinin de Batılı güçlerce artık tamamen terk edildiği anlamına geliyor.
Dondurulmuş bölgeler, donmuş muhalefet
De Mistura planının muhalifler açısından doğuracağı bir başka sonuç ise muhaliflere yönelik silah ve para yardımının durması olacak. Çünkü ateşkesin ilan edildiği bölgelere silah göndermek hukuken ateşkesin ihlâli kabul edilecek ve böylece uluslararası güçler bunu bahane ederek silah yardımını kesecek. Ancak Esed rejimi, resmi olarak Suriye devletini temsil ettiği için devletlerarası hukuk gereği müttefikleri olan Rusya ve İran’dan silah almaya devam edecek. Muhaliflerin ise buna karşın mobilize güçleri dondurulmuş bölgelerde çevrelenecek ve hareket kabiliyetleri yok edilecek. Hareket etmeleri veya bulundukları bölgenin dışına uzanmaları anlaşmanın bozulması olarak kabul edileceği için dondurulmuş bölgeler, fiiliyatta “dondurulmuş muhalif silahlı güçler” anlamına gelecek.