De ki AKP yok...

Ahmet Altan

Özellikle okumuş yazmış kesimde bugünlerde pek moda bir sahtekârlık var.

Türkiye, cumhuriyet tarihinin en önemli dönüm noktalarından birinden geçiyor.

Eleştiri ışıklarının uzağında tutularak karanlığa saklanmış bütün kurumların bu karanlıkta kaptıkları mikropların yol açtığı cerahatli yaralar deşiliyor, “kutsallıkların” ardındaki çarpılmalar açığa çıkartılıyor, ordu gibi yargı gibi “dokunulmaz” yapıların içindeki kırılmalar gerçeklerin anlaşılmasına yardımcı oluyor.

“Eski”nin artık Türkiye’yi taşıyamadığı, “yeni”nin ise henüz tam olarak kurumlaşamadığı bu dönemde gerçekleşmesi gereken değişimler, toplumu da bireyleri de bir “saf” seçmeye zorluyor.

Sahtekârlık da bu noktada ortaya çıkıyor.

Siyaset sahnesinde, “yeniliğin” temsilcisi “muhafazakâr” AKP olurken, kendilerini “modern” sanan okumuş yazmış seçkinler tutuculuğu sahipleniyorlar.

Ve, bir açmazla karşılaşıyorlar.

Bir ömür, sadece yakınlarına ve çevrelerine değil, kendilerine bile kendilerini “ilerici, demokrat, çağdaş”“ olarak yutturan bu insanlar şimdi “darbeci, gerici, tutucu” olmaktan çok rahatsızlar.

“İlerici” gözükerek “tutucu” olmak, “demokrat” gözükerek “darbecileri” desteklemek, “adil” gözükerek “hukuksuzlukları” sahiplenmek istiyorlar.

Bu “imkânsız” kıvranmayı gerçekleştirebilmek için de “sahtekârlıktan” başka bir yol kalmıyor onlara.

Onlara, bu sahtekârlığı gerçekleştirme fırsatını AKP veriyor.

AKP, dümdüz yürüyebilen, kararlı, tutarlı bir parti değil.

Zaman zaman korkudan, zaman zaman “şu orduyla anlaşsak ne güzel olur” diyen kadrolarına kulak veren kurnazlıktan, zaman zaman yorgunluktan, zaman zaman bütün oyları da almak isteyen açgözlülükten dolayı gittiği yolda zikzaklar çizebiliyor.

Bütün üniversite sistemini değiştirmek yerine sadece “türban” yasasını değiştirmek istemesi, özellikle belediye kadrolarında beliren “kolaycı ve şekilci” dindarlık gösterileri, sadece “kendilerine benzeyen” insanlara güvenip diğerlerine hep “yabancı” olarak bakma yatkınlığı, Başbakan’ın yazarları “köle”, patronları “köle sahibi” sanma şaşkınlığı, Avrupa yolunda bazen aniden beliriveren isteksizlikleri, Güneydoğu’da polislerin belediye başkanlarına kelepçe takması, taş atan çocukları yıllarca zindanlarda süründüren yasayı hâlâ değiştirmemeleri, bu partiye karşı kolayca “istismar edilebilecek” kuşkular yaratıyor.

İşte, sahtekârlık da bu “kuşkular” üzerinden yürüyor.

Çünkü bu “tuhaflıkları” yapan parti aynı zamanda Kürt açılımını başlatan, Alevi sorununa el atan, anayasayı değiştirmek isteyen, yargı reformunu savunan, Avrupa üyeliğini tek başına ciddiye alan parti.

“İyi”lerin ve “kötü”lerin birarada ortaya çıktığı bir yapı.

Bana sorarsanız, her zaman sonunu getiremese, zikzaklar çizse de AKP’nin “olumlu” yanları, olumsuz yanlarından çok daha derin izler bırakacak, çok daha ciddi ve önemli sonuçlar yaratacak yanlar.

Bu çok ciddi ve olumlu girişimlere karşı çıkmak isteyen “tutucu ilericiler”, AKP’nin olumsuz yanlarını “bahane” olarak kullanıyorlar.

Gidip CHP’nin “orducu” çizgisine yapışıyorlar.

12 Eylül Anayasası’nın değişimine karşı çıkıyorlar.

“Niye” diyorsun, “çünkü AKP yapıyor” diyorlar.

Kürt açılımına karşı çıkıyorlar, yargı reformuna karşı çıkıyorlar.

Her seferinde de mazeretleri aynı.

Bu sahtekârlık artık iyice sıkıcı bir hale geldi.

Onun için onlara sormak lazım.

Diyelim ki AKP yok, diyelim ki AKP “içindeki kurnazların” öğütlerine uydu ve orduyla anlaşıp bütün değişim hamlelerinden vazgeçti.

O zaman ne yapacaksınız?

AKP olmasa, 12 Eylül Anayasası’nın değişiminden yana mısınız?

Kürtlere eşitlik tanınmasını kabul ediyor musunuz?

Ordunun siyasetten çekilmesi gerektiğini savunuyor musunuz?

YÖK’ün, RTÜK’ün kaldırılması gerektiğine inanıyor musunuz?

Eğer bunları istemiyorsanız, darbeleri, 12 Eylül Anayasası’nı savunuyorsanız, Kürtlerin eşitliğini içinize sindiremiyorsanız, siz hangi ölçüye göre kendinize “ilerici ya da demokrat” diyorsunuz?

Deniz Baykal’la aynı çizgide durmak sizi nasıl ilerici yapabiliyor?

Yok, bütün bu değişimleri destekliyorsanız, çağdaş, demokrat, hukuka saygılı bir ülke istiyorsanız, böylesine devasa bir gelişimi sağlayacak mücadeleden neden sadece o mücadeleyi yürüten siyasi güç AKP diye kaçıyorsunuz?

Siz bu değişim için mücadele edin, AKP sizinle aynı değişimleri savunduğunda AKP’yle işbirliği yapın, sizin demokratik taleplerinizden uzaklaştığında da AKP’ye karşı çıkın.

Demokratsanız demokrat olun.

CHP’liyseniz CHP’li.

Hem CHP’li bir tutucu olup hem de demokrat olma oyunuyla insanları kandırmaya çabalamayın artık.

Sadece kendinizi değil ilericiliği de kirletiyorsunuz çünkü.

TARAF