Suudi Arabistan'ı ziyaret eden Başbakan Ahmet Davutoğlu, başkent Riyad'da ikametine ayrılan devlet misafirhanesinde, beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı. PKK'ya yönelik operasyonlarda sonuca doğru gelindiğini söyleyen Başbakan Davutoğlu, olayları organize eden "çekirdek kadro"ya yaklaşıldığını söyledi. Yeni bir güvenlik yapılanmasına gidildiğini de söyleyen Davutoğlu, ilk detayları Mardin’de açıklayacağını duyurdu.
Başbakan, HDP'li milletvekillerinin açlık grevine başlamasına neden olan Cizre'deki durumu da değerlendirdi. Ambulansların yaralıları almaya gidememesiyle ilgili "keskin nişancı"lara vurgu yaptı.
"Cizre'de birçok yabancı keskin nişancı tespit edildi"
Davutoğlu'nun PKK ile mücadeleyle ilgili açıklamaları şöyle:
"23 Temmuz’da operasyonların başlaması doğru bir karardı. Şimdi yakalanan malzemelere baktığımızda Sur’da 11 ton mühimmat, Cizre ve Silopi’de yakalananların niçin buraya sokulduğu aşikâr. Amaçları Türkiye’yi de bir ateş çemberinin içine sürüklemek. 23 Temmuz’da aldığımız kararda hedef 4 halkadan oluşan terör zincirini kırmaktı. Önce Kuzey Irak’taki teröristlere ağır bir darbe vuruldu. Aynı zamanda DEAŞ’a yönelik operasyon yapıldı. Ardından kırsalda etkili bir mücadele başlattık. Sonra şehrin etrafında mezarlık görüntüsü ile halkın üzerinde baskı kurulan yerler tümden yıkıldı. Sona doğru yaklaştıkça terör olaylarını organize eden çekirdek kadroya yaklaşıyorsunuz. Burada birçok yabancı keskin nişancı da tespit edildi. 80’li yıllardan itibaren Cizre’de ilk kez mahallelere giriliyor. Bu çapta bir operasyon yapılıyor. Burada kararlı durmak gerekiyordu. Bütün şehirler temizleninceye kadar, bu silahların tümü yakalanıncaya kadar bu mücadele sürecek."
Yeni yapılanmanın detayları Mardin'de
"Yeni bir güvenlik planlamasına gidiyoruz. Detaylarını Mardin’de açıklayacağım. Var olan güvenlik yapılanmasıyla bu şeylerin aşılamadığı ortada. Ama yeni planlama güvenlik önlemlerinin artırılacağı anlamına gelmiyor. Sadece şartlara uygun tedbirler geliştiriyoruz. Burada klasik güvenlik yöntemleri ile başarılı olmanız çok zor. Ayrıca kapsamlı bir sosyal destek başlayacak. 15 bin öğrenciyi Batman’da eğitime aldık."
"Ambulanslar gönderildi ama keskin nişancıların saldırısı var"
"Son zamanlarda tartışılan ambulans meselesini Genelkurmay Başkanı ve sağlık Bakanımız’la konuştuk. Her türlü kolaylık gösterildi. Ambulanslar bizim güvenlik alanımızdan çıkıp teröristlerin yoğunlaştığı yere gittiğinde, ki bu yaralıların kimlikleri de meçhûl. Bunları tespit etmek için oraya gitmek gerekiyor. Öyle bir algı oluşturuldu ki sanki gidilebildiği halde gidilmiyor. Önce Sağlık Bakanlığı, arkasından belediye ambulansları gönderildi. Ama bir yeri geçtikten sonra keskin nişancıların saldırısı başlıyor. Cizre’deki doktorların hepsi kahramandır. Cizre Devlet Hastanesi 20 roket atılmıştır. O şartlarda doktorlar hizmet ediyorlar."
"Masayı çok denedik"
"Gerekirse operasyon yapacağız. Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırı yok şu anda. Her an yeni bir risk oluşabilir. Eskiden terörle mücadele edilir diğer boyutlar unutulurdu. Şimdi ikisini birlikte yapacak bir strateji gerçekleştiriyoruz. Silahlar sustuğunda, zaten Türkiye özgür bir ülke. Herkes fikrini söyleyebilir. Ama silahlar bütünüyle bu ülkeden gidene kadar terörle mücadeleye ara vermek yok. Yani masaya dönülsün, konuşulsun vesaire. Bunları çok denedik daha önce. Bütün bu silahlı gruplar Türkiye’yi terk edene ve bütün bu mühimmat yok edilene kadar mücadele sürecek. Türkiye’de silahlı bir yapı var oldukça terörle mücadeleye ara vermeyeceğiz."
"Her cuma bölgede olacağım"
"Geçmişten farklı olarak biz operasyona girerken operasyon sonrasını da planladık. Yarın (bugün) Bakanlar Kurulu’nda eylem planına nihai şeklini vereceğiz. Ardından bölgeden gelen işadamları ile bir toplantı yapacağım. Salı günü baroların da içinde olduğu STK’lar ile toplantı yapacağım. Çarşamba günü bölgenin bütün mülki yöneticileri ile bu rehabilitasyon planını ve bölgedeki son güvenlik durumunu ele alacağım. Perşembe günü Londra’dayım mültecilerle ilgili. Cuma günü de Mardin’e gidip kamuoyuna ilk açıklamalarımızı yapacağız. Bundan sonra niyetim, her cuma namazını Doğu ve Güneydoğu'da bir başka ilde kılmak. Cumartesi de kalacağım."
"Sur Toledo gibi olacak"
"Diyarbakır'ın Sur ilçesini öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo (İspanya'nın tarihi kenti) gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir haline gelecek. Bu şehirler 90’lı yıllarda çarpık ve kontrolsüz bir şekilde gelişen şehirler. Bu olaylar yaşanmamış olsaydı bile kentsel dönüşümün yapılması gereken yerlerdi. Sur, Silopi, Nusaybin ve benzer yerlere insanca yaşanabilecek konutlar yapılabilecek. Özellikle Sur’da bir taş üzerine taş konsa haberim olacak dedim. Tescilli Diyarbakır evleri, camiler, kiliseler, hanlar Diyarbakır’ın mimari dokusuna hiç bir zarar vermeden restore edilecek."
Rus uçağının ihlâli
Başbakan Davutoğlu'na, cuma günü Türkiye'nin hava sahasını yine ihlâl eden bir Rus savaş uçağıyla ilgili değerlendirmeleri de soruldu. Davutoğlu, "İhlâlin olduğu yer bu sefer farklı. Bunu başka türlü değerlendirmeyi gerekli kılıyor" dedi ve şöyle devam etti:
"Burada önemli olan NATO’nun öne çıkması ki çıktı. Eşzamanlı açıklama koydu. İlk haber geldiğinde, 'Bu NATO sahası ihlâlidir, öyle muamele görecek. Bunu NATO Genel Sekreteri’ne izah edin' diye talimat verdik. Sayın Cumhurbaşkanımızla gece yarısı yaptığımız değerlendirme de bu yöndeydi. Bu konuda NATO’nun tavrı tatminkâr. İhlâlin olduğu yer, Mare-Cerablus hattına yakın. Burada koalisyon güçleri DEAŞ’a karşı Özgür Suriye Ordusu’na destek için operasyon yapıyor. Rusya’nın bulunmasına gerek yok. Aksine bulunması risk oluşturuyor. Orada bulunarak Suriye’nin bütün hava sahasında ben etkiliyim demeye çalışıyor. Bunu koalisyon çerçevesinde de değerlendireceğiz."
Davutoğlu, "Bir kasıt mı var?" sorusu üzerine ise, "Öyle değerlendirseydik daha farklı şeyler yapardık. Uçak ihlâli olduğu andan itibaren, çok yoğun bir diplomasi işlettik. Dışişleri Bakanları Lavrov’la Mevlüt Bey, yoğun temas içine girdi. İngiltere, ABD, Almanya, Fransa ile görüşüldü. Cumhurbaşkanımızın Putin ile görüşme talebine yanıt vermediler. İlişkilerin belirli bir raya oturması için elimizden geleni yapıyoruz. Ama bu alacağımız tedbiri almayacağımız anlamına da gelmiyor" ifadelerini kullandı.
"PYD 3 şartı yerine getirseydi masada olmaları için en büyük ağırlığı biz koyardık"
Cenevre'deki Suriye görüşmeleri de gündemin bir diğer önemli maddesiydi. Davutoğlu, "Cenevre’den ne bekliyoruz?" sorusuna ve PYD'nin görüşmelerdeki yeriyle ilgili tartışmalara şu yanıtı verdi:
"PYD konusunda Türkiye’nin tutumu ilkeseldir. Biz onlara 2013’te çözüm süreci ile birlikte bir şans verdik. Tercih yapacaklardı; ya Türkiye ile birlikte yürüyeceklerdi ya da öbür tarafla birlikte yürüyüp Türkiye’ye tavır alacaklardı. Gezi eylemleri arkasından da 17-25 Aralık’tan sonra AK Parti’nin iktidarı geçici diye düşündüler, karşı tarafta paralel yapı da dâhil kim varsa, dışarıda da Suriye, Rusya ve İran vardı, onlarla ittifak yapmaya karar verdiler. Salih Müslim’le 2013’te müsteşarımız görüştü. Masaya 3 şart koyduk: 1- Türkiye’yi rahatsız eden bir iş yapmayacaksınız. 2- Suriye rejimi ile işbirliği yapmayacaksınız. 3- Suriye muhalefeti içinde yer alacaksınız. Eğer bunları yapmış olsalardı bunların masada olmaları için en büyük ağırlığı biz koyardık. Cenevre’de masaya gelebilirler mi? Evet gelebilirler, rejimin içinde."
"Bizim merhametimize dünya âlem şahittir"
Mahsun Kırmızıgül'ün Twitter hesabından yaptığı paylaşıma da değinen Başbakan Davutoğlu şunları kaydetti:
“Beni de hedef alan bazı ithamlarda bulunmuş. Bizim merhametimize dünya âlem şâhittir. Zulmümüze kimse şahit değil ama merhametimize herkes şâhit. Bunun için ayrı bir şahide ihtiyacımız yok. Ama zulmümüzü hiç bir kimse hiç bir yerde görmedi bizim. Kimseye zulmetmedik. Kimseye zalimlik yapmadık. Ama zalimlere ne kadar dik durduğumuzu herkes bilir. Filistin’de nasıl dik durduğumuzu. Suriye’de ve diğer yerlerde. bugün, Doğu ve Güneydoğu’da zulmeden PKK’dır. PKK’nın zulmünü görmeden devlete ve şahsen bana dönük zalim diyen bizim hayat geçmişimize de Kandil’dekilerin hayat geçmişine de bir baksın. Sonra kime zalim kime merhametli diyeceklerini görsünler. Bizim elimizde hiç bir zaman kan olmadı. Hep dökülen gözyaşlarını silen el olduk.”
Kaynak: Milliyet, Hürriyet, Habertürk