AK Parti Genel Merkezi'nde Kanal 7 Televizyonunun canlı yayınına katılan Davutoğlu, 4 yıldır Türkiye'nin etrafında bir ateş çemberi olduğunu, Türkiye’nin bunu görmesi gerektiğini söyledi. Davutoğlu, "Herkes rahat etsin, biz hiçbir zaman Türkiye'yi maceraya ve riske sokacak bir adıma izin vermeyiz. Ama Türkiye'yi oldu bittilere getirecek bir tavra da sessiz kalmayız. Bilinsin ki, Türkiye'nin sınır boylarında belli yapıların oluşmasına da izin vermeyiz. PYD ve PKK ilişkileri Türkiye'yi tehdit edecek hale gelirse buna da kayıtsız kalmayız" dedi.
Türkiye ile Halep arasındaki koridorun çok önemli olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Biz sınırlarımızda Türkiye'yi tehdit etmeyecek şekilde bir yapılanma isteriz. Türkiye ile Halep arasındaki koridorun, Halep halkının güvenliği için kapanmamasını isteriz. Kapanırsa Halep'te yaşayan yüz binlerce insan ya aç kalacak ya da Türkiye'ye mülteci olarak gelecek. Kendi sınırlarımızı korumak amacıyla sınır hattında güvenlik tedbirleri aldığımız doğrudur. Sınır ötesinde Türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek bir durum söz konusu olursa bunun için gerekli tedbirleri alma talimatı verildi."
Davutoğlu, Suriye bölgesinde başka riskler nedeniyle koridorun kapatılması veya Halep'le bütün bağlantının kesilmesi halinde neler yaşanacağına ilişkin soru üzerine, şunları dile getirdi:
"Onun olmaması içinde gerekli tedbirler alınır ama bu tedbirler Türkiye'nin doğrudan müdahalesi anlamına gelmeyebilir. Yani Türkiye'nin Halep ile irtibatını kesecek, Türkiye'nin güneyinde bir oldu bitti şeklinde DEAŞ'ın, PYD'nin, başka yapıların veya rejimin bir takım yapılanmalar içine girmesine sebebiyet verecek gelişmeleri engellemek için gereken tedbirler alınır ama bu tedbirlerin hepsi mutlaka müdahale edeceği anlamına gelmeyebilir. Bunu herhalde yorumlayacak olanlar ne demek istediğimi anlarlar."
Başbakan Davutoğlu, TBMM Başkanlık seçimindeki başarısına ilişkin, "Şu ya da bu partinin AK Parti'yi desteklemesi dolayısıyla olmadı. Böyle bir destek de söz konusu değil. Herkes kendi yolunda yürüdü. Biz muhatabımız olan siyasi aktörlerin tutumlarını tek tek gözleyip, 'En doğru tavır ne olur' bunu belirledik" diye konuştu.
Davutoğlu, çıkardıkları adaya destek konusunu pazarlık meselesi yapmayacaklarını belirterek, "MHP kendi adayını çıkardı. MHP bize destek olmuş değil. MHP kendi çizgisinde yürüdü. Biz kendi çizgimizde yürüdük. Kendi başarısızlıklarını başka partilerin tutumlarına kimse yüklememeli. Sayın Bahçeli de, aslında 'Dördüncü tura adayımız kalmazsa' demekle aslında CHP'ye bir mesaj vermiş oldu. Bize değil CHP'ye mesaj verdi. Yani 'Gelin İhsanoğlu'na destek verirseniz dördüncü turda da biz desteği devam ettiririz', dedi. Nitekim onların da ortak çatı adayıydı. Burada MHP'nin mesajı bize değil CHP'yeydi. Bahçeli'nin mesajı CHP'ye idi. Bunu ben böyle okudum üçüncü bir taraf olarak" şeklinde konuştu.
Milletvekillerinin bu konuda ilkeli tutum sergileyeceğini bildiğini dile getiren Davutoğlu, "Dolayısıyla burada AK Parti kazanmadı, ilkeli duruş kazandı. Burada çözüm arayan yöntem kazandı" dedi.
Davutoğlu, Türkiye'de, AK Parti olmadan herhangi siyasi bir denklemin oluşturulamayacağının da görüldüğünü vurguladı.
Davutoğlu, "Şu anda ortada matematiksel olarak olabilecek ya AK Parti-CHP koalisyonu vardır ya AK Parti-MHP koalisyonu. Diğer alternatifleri sağ olsunlar yaptıkları açıklamalarla birer birer tükettiler. Bizim görüşmemize gerek kalmaksızın tükettiler" şeklinde konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Niyetiniz, arzunuz bir koalisyon hükümeti kurmak mı yoksa bir erken seçime götürmek mi?" sorusu üzerine, "bir şeyin olmayacağı üzerine hesap yapmadığı"nın altını çizerek, şöyle devam etti:
"Siyasette ihtimallerin hepsini düşünmeyen bir zihin, çözüm üretemez. Her ihtimali düşüneceksiniz. İlkesel olarak size çok zıt düşen ihtimaller az olmak üzere veya onları kenara koyabilirsiniz. Şimdi burada dolayısıyla yola başlarken, erken seçime gitmek üzere yola başladınız mı zaten başarılı olamazsınız. Yani niyetiniz neyse sonuç oraya gelir. Denilir ya 'Niyet hayır, akıbet hayır'. Niyeti düzgün olmayanın akıbeti hayır olur mu? İşte meclis başkanlığında niyet düzgün olmadığı için onlar için akıbet hayır olmadı. Bizim niyetimiz düzgün, akıbet hayır. Burada da koalisyona başlarken 'Olmasın' diye başlamam. Böyle olsa günlerdir niye istişare edelim, niye bir sürü komisyon kuralım, niye çalışma yapalım? Kimle olur, nasıl olur, hangi zamanda olur, hangi ilkeler etrafında olur, bunlar müzakere konusu."
Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın erken seçim istediğine yönelik analizler bulunduğu hatırlatılarak yapılan "Pekala gönlünüzden bu geçiyor ve saklıyor da olabilirsiniz. Sonuçta bu süreç her halükarda yaşanacak" değerlendirmesi üzerine, "Ben her şeyi yaparım, millete saygısızlık yapmam. Benim gönlümden ne geçtiği değil, milletin gönlünden ne geçtiği önemli. Millet bize 'Hükümet kur' dedi. Ben tutup da millete dönüp, 'Ya sen hata yaptın, haddini bil. Bize niye böyle dedin?' demem. Milletin dediğini yapmaya çalışırım. Ama karşı taraf yapmıyor da. Sonuçta erken seçime gideceksek, onun kararını da millet takdir eder, ben takdir etmem. Giderken psikolojik olarak da zihinsel olarak da siyaset planlaması anlamında da hazırlıklı gideriz, konuşuruz. Nihayet bu bir uzlaşı meselesidir. Uzlaşamazsak gerekçesi biz olmayız" diye konuştu.
''Koalisyona en az ihtiyaç hisseden biziz''
Başbakan Davutoğlu, "Herhalde, 41, 25, 16 rakamları dikkate alarak bir paylaşım olur" sorusu üzerine, adalet esasına dayanmayan hiçbir güç paylaşımının başarılı olamayacağını dile getirdi.
Buna yönelik bazı şeylerin basına yansıtıldığını aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Özellikle CHP kanadından bu tür şeyler geliyor. Dönüşümlü başbakanlık. Ya da işte yüzde 50, yüzde 50 paylaşım. Kusura bakmasınlar bu matematiğe de aykırı, mantığa da aykırı, psikolojiye de aykırı. Siyasi ahlak bakımından o tür yaklaşıma da aykırı. Milletin vermediği hiçbir şeyi kimseye biz vermeyiz. Bunu da söyleyeyim. Millet bize yüzde 41 verdiyse, 'Sen evet koalisyon kur ama gücün senin bu' demiş oluyor. CHP'ye de yüzde 25 demişse, 'Gücün senin de bu veya MHP yüzde 16' demişse. Herkesin bu anlamda mutabakata bakması. Ama şöyle bir şey bizim zinhar kabul edebileceğimiz bir tutum değil. 7 Haziran'dan bu yana son derece uzlaşmacı bir tavır sergiledik diye koalisyona muhtaç bir parti durumunda değiliz. Koalisyona en az ihtiyaç hisseden biziz. Bunu da açık söyleyeyim. Ama ülkenin hükümete ihtiyacı olduğu için biz bu çabayı gösteriyoruz. Yoksa AK Parti'nin herhangi bir şekilde 'Hemen koalisyon yapalım' diye bir zorunluluğu, bir mahkumiyeti bu anlamda yok. Ama ülkenin kaybedecek vakti yok. Sınırlarımızdaki gelişmelerden dünya ekonomisindeki gelişmeye kadar bir an önce bizim işleyen bir hükümete sahip olmamız lazım. Herkesin de bu sorumluluk içinde şimdiden muhatabımız olacak olan genel başkanlara bu anlamda bir mesaj olarak da bunu iletmek isterim. Herkes olmayacak şeyi talep ederek, süreci uzatmasın."
"Türkiye'yi savaş ve benzeri risklerin içine sokmadık"
Davutoğlu, Suriye sınırındaki gelişmelere ilişkin, 4 yıldır Türkiye'nin etrafında bir ateş çemberi olduğunu vurgulayarak, bütün Türkiye’nin bunu görmesi gerektiğini belirtti. 13 yıldır etraftaki savaş atmosferini Türkiye'ye yansıtmadıklarını dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bu savaş psikolojisinin Türkiye ekonomisine yansımasına izin verdik mi? Daha vidaları sıkan bir siyasi yapıya mı gidelim dedik yoksa özgürlükleri genişlettik mi? Hiç bir zaman paniğe kapılmadık. Türkiye'yi savaş ve benzeri risklerin içine sokmadık. Ama sınır ötesi gelişmelere kayıtsız da kalmadık. Ağır ithamlarla suçlandık, DEAŞ'a destek vermiş gibi. 7 Haziran'dan çıktık hala istikrarlı bir ekonomi seyrediyor. Toplumsal huzur devam ediyor. Bir taraftan Suriye ve Irak'ta deprem yaşanıyor. Yunanistan'da ekonomik deprem var. Herkes rahat etsin, biz hiçbir zaman Türkiye'yi maceraya ve riske sokacak bir adıma izin vermeyiz. Ama Türkiye'yi oldu bittilere getirecek bir tavra da sessiz kalmayız. Bilinsin ki, Türkiye'nin sınır boylarında belli yapıların oluşmasına da izin vermeyiz. PYD ve PKK ilişkileri Türkiye'yi tehdit edecek hale gelirse buna da kayıtsız kalmayız. Suriye içinde de DEAŞ'a karşı en net tavrı biz sergilemişizdir. Hiçbir şekilde terör örgütlerine müsamaha göstermedik. Ama hiçbir zaman Türkiye ne Arap, ne Kürt, ne Şii, ne Sünni fobisiyle hareket etmedi. Hepsi bizim kardeşimiz."
Davutoğlu, Suriye'de zalim bir rejim olduğunu ve halkını katlettiğini, Türkiye'nin bu zalim devletin faturasını ödemek zorunda bırakıldığını kaydetti.
''Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden bir durum olursa yarını da beklemeyiz''
Türkiye'nin DAEŞ ve Suriye'deki yönetimin yaptığı zalimliklere her türlü duyarlılığı gösterdiğini, Suriye halkına destek sağladığını, Suriye'de kendi halkını koruyan ılımlı muhalefete destek göstermekte tereddüt etmediklerine işaret eden Davutoğlu, şunları anlattı:
"Zamanla Suriye yönetimi ile DEAŞ öyle bir taktik yaptılar ki koalisyon anlamında Suriye yönetimi ılımlı muhalefete havadan saldırılarda bulundu. Ilımlı muhalefetin boşalttığı yerlere de DEAŞ girdi. Suriye yönetimi, PYD ve DEAŞ arasında çok değişik taktikler de yaşandı. Kesinlikle Suriye'deki Kürtler ile bir sorunumuz yok, Araplar ve Türkmenlerle olmadığı gibi. Biz sınırlarımızda Türkiye'yi tehdit etmeyecek şekilde bir yapılanma isteriz. Türkiye ile Halep arasındaki koridorun, Halep halkının güvenliği için kapanmamasını isteriz. Kapanırsa Halep'te yaşayan yüz binlerce insan ya aç kalacak ya da Türkiye'ye mülteci olarak gelecek. Kendi sınırlarımızı korumak amacıyla sınır hattında güvenlik tedbirleri aldığımız doğrudur. Sınır ötesinde Türkiye'nin güvenliğini tehdit edecek bir durum söz konusu olursa bunun için gerekli tedbirleri alma talimatı verildi. Asker ile hükümet arasında ihtilaf oldu şeklindeki iddialar doğru değil. Türkiye demokratik bir ülkedir, askerimizin, dışişlerinin ve istihbaratın kanaatini alırız. Ama nihayette kararı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti verir. Hesabı kim verirse kararı da o verir."