Davutoğlu: Sokaklar Çetelere Bırakılmayacak

Başbakan Davutoğlu, uyuşturucu ile mücadele kapsamında mahallelerde narkotimler oluşturulacağını belirterek, "Bu çetelere sokağı, çocukları bırakmayacağız" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "12-13 yıllık bu birikim üzerinde bütün bu envanteri tekrar gözden geçirerek, tabiri caizse ikinci bir sıçrama dönemimizi, hamle dönemimizi ekonomide olduğu gibi sağlıkta da yaşamamız lazım" dedi. 

Davutoğlu, Sağlık Bakanlığında düzenlenen bilgilendirme toplantısının ardından açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. 

Bakanlıkta yaklaşık 5 saat süren bir toplantı gerçekleştirdiklerini belirten Davutoğlu, toplantıda, uyuşturucuyla mücadele kapsamında çok kapsamlı yeni bir stratejik eylem planı çerçevesinde görüşmeler yaptıklarını ve bazı sonuçlara ulaştıklarını söyledi.   

Uyuşturucu ile mücadelenin stratejik bir alan olduğunu anlatan Davutoğlu, "Sağlıklı nesillerin korunması, geliştirilmesi, bir ülkenin en büyük sermayesi olan insan sermayesinin geliştirilmesi anlamına gelir" dedi. 

Doktor, hasta ilişkisinin önemine değinen Başbakan Davutoğlu, bu ilişkinin hiçbir başka kaygının, mekanik düşüncenin nüfuz etmemesi gereken, kutsal bir ilişki olduğunu dile getirdi. 

Davutoğlu, insan sağlığına katkı sunan herkesin kutsi bir görev üstlendiğini vurgulayarak, sağlık alanında çalışan tüm personeli tebrik ettiğini de söyledi.   

Türkiye'deki sağlık politikalarına bakıldığında, 12-13 yıllık dönemde en çarpıcı reform alanlarından birini sağlığın oluşturduğunu bildiren Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Bugün bana takdim edilen hizmetten mutluluk oranlarına bakıldığında yüzde 37'lerden yüzde 76'lara çıkan ve toplumsal mutluluğun en üst düzeye çıktığı alanlardan biri sağlık. Yine, 2002'de 256 bin olan sağlık çalışanımız şimdi 756 bin. Yani çalışanlarımızın da sayısı 3 kat artmış, hastanelere müracaat ise 2002 yılında 110 milyon iken, şimdi 290 milyon. Bu hastanelerde, sağlanan hizmetler gerçekten gurur verici hizmetlerdir ve dünyada da örnek gösterilen sağlık açısından ciddi tecrübeler yaşadık. 12-13 yıllık bu birikim üzerinde bütün bu envanteri tekrar gözden geçirerek, tabiri caizse ikinci bir sıçrama dönemimizi, hamle dönemimizi ekonomide olduğu gibi sağlıkta da yaşamamız lazım. Bu alanda şimdiye kadar yaptığımız reformlarla gerek önceki bakan, gerek şu an ki bakanımıza teşekkürü bir borç biliyorum, örnek bir ülke olma niteliği kazandık ancak bu yeterli değil."

Türkiye'nin çok dinamik bir nüfusa sahip olduğunu dile getiren Davutoğlu, bu nüfusun ihtiyaç hissettiği çok kapsamlı bir sağlık politikalarına ihtiyaç olduğunu belirtti.

Davutoğlu, mekan şartlarının iyileştirilmesi, hastanelerin sadece görünüm anlamında değil, teknik donanım açısından da en üst düzeyde olması için büyük adımlar attıklarını ifade etti. Davutoğlu, "İlaç sanayi ve diğer alanlarda da önemli adımlar atmış olmakla birlikte, doğrusu bugün de üzerinde durduğumuz ve stratejik alan olarak gördüğüm husus şu; artık bizim aşılar konusunda yurt dışı bağımlılıktan kurtulmamız ve milli aşılarımızı kendimiz üretebilir hale gelmemiz lazım. Yine milli ilaç ve milli kan ürünleri üretimini de sağlayabilecek altyapıya kavuşmamız lazım" diye konuştu.

"Yeni bir yapısal reform süreci önümüzde var"

Davutoğlu, üzerinde durdukları bir başka konunun ise sağlık alanında Ar-Ge'nin geliştirilmesi ve her yeni atılımın milli kapasiteyle yapılabilir hale gelmesi olduğunu söyledi. 

Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yine bugün yapısal anlamda toplum sağlık merkezleri ile şehir hastaneleri, eğitim hastaneleri ve üniversite hastaneleri arasında bir irtibat kurma zorunluluğu var. Son 12 yılda hastalarımız her yerde tedavi imkanı buldular. Ancak aile hekimliğini teşvik ile mahalleden, semtten hastanelere doğru gidişi bir sevk yönetimi şeklinde yapılabilecek toplum sağlık merkezlerinin kurulması, geliştirilmesi... Şehir hastanelerimiz ki Sayın Cumhurbaşkanımızın da başbakanlığı döneminde yakından takip ettiği çok önemli ve büyük bir yatırım projesidir. Şehir hastanelerimizin inşalarının biran önce tamamlanması ve bu linkin, toplum sağlığı merkezleri, şehir hastaneleri, daha ihtisas hastaneleri arasındaki geçişkenliğin temin edilmesi lazım. Bu bakımdan yeni bir yapısal reform süreci önümüzde var. Bu çerçevede arkadaşların yaklaşımlarından çok büyük memnuniyet duydum."

Bakanlar Kurulu, 13 Ekim'de sabah yürüyüşü yapacak

Koruyucu sağlık alanını yönetebilmenin önemli olduğuna değinen Davutoğlu, bu koruyucu sağlık alanında birçok kampanyayı başlatma niyetleri olduğunu söyledi.  

Bu konuda bazı görüşler getirildiğini ve birlikte değerlendirdiklerini aktaran Davutoğlu, 3 Ekim'in Dünya Yürüyüş Günü olduğunu anımsattı. 

Davutoğlu, "Biz o gün Kurban Bayramı'na denk geldiği için başlatamayacağız ama 13 Ekim'de bakanlar kurulu olarak, o gün bakanlar kurulu toplantısı olduğu için sabah uzun bir yürüyüş sonrası bakanlar kuruluna gireceğiz. Bütün Türkiye'yi de yürüyüş kampanyasına davet edeceğiz" dedi. 

"Sağlıklı beslenme ve hareketli hayat" sloganı çerçevesinde bir seri kampanyayı da uygulamaya geçireceklerini bildiren Davutoğlu, bunlar arasında bisikletle ulaşımı teşvik gibi alanlar bulunduğunu söyledi. 

Davutoğlu, çoğu ileri toplumda görülen obezite ve diyabet gibi çoğu hastalığın nedeninin sağlıksız beslenme ve hareketsiz hayattan kaynaklandığını da dile getirdi. 

"Şifa Türkiye'dir sloganını gündeme getireceğiz"

Sağlığın, ahlaki ve stratejik ama aynı zamanda da ekonomik bir sektör olduğunu belirten Davutoğlu, kendilerinin öncelikle buna doktor ve hasta ilişkisi bakımından, ahlaki baktığını söyledi.

Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Stratejik bakıyoruz; aşılarımızın milliği, sağlık sektörünün ilaç başta olmak üzere bütün girdilerinin Türkiye'de üretilir hale gelmesi ve Ar-Ge'lerimizin geliştirilmesi, ekonomik açıdan da sağlık turizmi başta sağlıkta katettiğimiz mesafenin uluslararasılaşması, daha çok hastayı Türkiye'ye çekecek bir yapısal değişim... Niteliksel olarak doktorlarımızın, hemşirelerimizin, ebelerimizin uluslararası hastaneyi yönetecek ve orada çalışacak niteliklere kavuşması önemlidir. Çünkü, benim özellikle yakın bölgelerde yaptığım ziyaretlerde gördüğüm ana temalardan birisi, birçok kişi eğer bir tedavi görecekse, İstanbul'da veya Türkiye'de görmek istiyor. Büyük bir potansiyel var. Özellikle rehabilitasyon alanında. Yani ameliyat sonrası dönemde, uygun şartlarda daha rahat edeceği ülkelerde tedavi görmek isteyen çok büyük bir hasta potansiyeli var. Şifa Türkiye'dir sloganını gündeme getireceğiz. Şifa arayanlar bundan sonra Türkiye'nin temiz çevresine, hem bedeni, hem ruhi, fiziki şifayı da ülkemizde bulacakları ortamı sağlamamız lazım."   

Sokaklar çetelere bırakılmayacak

Başbakan Ahmet Davutoğlu, uyuşturucu ile mücadele kapsamında mahallelerde narkotimler ve gençlik timleri oluşturulacağını belirterek, "Sokağın hakimi bu çetelere sokağı, çocukları bırakmayacağız. Mahallelerimize giremeyecek, okullarımızın yanına yaklaşamayacaklar. Nasıl bir terörist yaklaşınca ne muamele görüyorsa aynı muameleyi görecekler" dedi.

Sağlık sektörünün ekonomik bakımdan SGK üzerinden ciddi bir konu olduğunu dile getiren Davutoğlu, ''Bu açıdan bana iletilen çok talep vardı. Bunları tek tek ele alacağız. Eczacılarımızın durumlarını da gözden geçireceğiz. Bunları Türkiye'nin imkanları ölçüsünde en iyi şekilde karşılamaya kararlıyız'' diye konuştu.

Kendisin de hekim eşi olduğunu ifade eden Davutoğlu, ''Bütün bu meseleleri yakından biliyorum. Ama yine bizzat eşimden gördüğüm tecrübeyle hiçbir maddi imkan bir doktorun hastasına verdiği şifadan daha kutsi ve mutluluk verici değildir. Tüm doktorlarımız da bu hazzı, bu mutluluğu, onuru yaşamaktan hayatlarına anlam katmaktadırlar. Sağlık Bakanlığı yetkililerimize ve bütün doktorlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum'' değerlendirmesinde bulundu.

Uyuşturucuyla mücadele konusu

Toplantıda uyuşturucuyla mücadeleyle ilgili konuyu da ele aldıklarına değinen Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Bunu, tam da bugünlerde, bu zamanlamayla ele almamızın sebebi hem eğitim yılı başlıyor hem yasama yılıyla birlikte belki yasal düzenlemeler yapılması ihtiyacı var. Hem de bu toplantıda, her son üç Bakanlar Kurulu'nda bir odaklı konu seçtik. İş kazaları ilk konuydu, daha sonra Avrupa Birliği, şimdi uyuşturucuyla mücadeleyi masaya bütün boyutlarıyla yatırarak aslında bu konuya verdiğimiz önemi gösteriyoruz.''

Bu konunun 62. hükümetin en önemli gördüğü alanlardan biri olduğunu belirten Davutoğlu, bu çerçevede geçen sene 2013 Ekim ayında Uyuşturucu Eylem Planı ilan edildiğini anımsattı.

Davutoğlu, 7 bakanlığın ve ilgili Meclis Komisyon Başkanının katılımıyla bir çalışma yapıldığını, bu çalışmanın kendilerine dün sunulduğunu söyledi.

''Arkadaşlarımı talimatlandırdım''

Başbakan Davutoğlu, ''Bütün bakanlarımızın katkılarından sonra bir çerçeve konusunda ben arkadaşlarımı talimatlandırdım. Bu konuya bakış açımız şu, bir kere bir süreç yönetimiyle karşı karşıyayız. Uyuşturucuyla mücadele anlık ve noktasal bir konu değildir. Bir süreç yönetiminin, çünkü toplumun değişik kesimlerinin, değişik dönemlerde devreye girmesi gereken bir süreçtir. Bunu, uyuşturucuyu topluma yaymak isteyenler de bir süreç içinde hareket ediyorlar. Bizim de karşı bir süreç yönetimi yürütebilmemiz lazım'' diye konuştu.

Aynen koruyucu hekimlik gibi, gençler veya vatandaşlar uyuşturucuya müptela olmadan önce adım atılması gerektiğini belirten Davutoğlu, ''Bir kere bütün Türkiye'nin uyuşturucu bağlamında bir haritasını çıkarmalarını istedim arkadaşlardan. Nerede ne yapılması gerekiyorsa istatistiki verilerin sağlam bir şekilde önümüzde bulunması lazım'' ifadesini kullandı.

Uyuşturucu bağımlılığı konusunda araştırma merkezlerinin oluşmadığına dikkati çeken Davutoğlu, ''İki sivil toplum kuruluşu temsilcimiz çalışma olduğunu ifade ettiler, memnun oldum ama bir araştırma merkezi, kavramsal çerçevenin doğru oturtulması lazım'' diye konuştu.

''Okul çevresine yaklaşamayacak''

Davutoğlu, ''Okul'' kavramını değiştireceklerine dikkati çekerek, ''Okul ve çevresi diyerek mekanı kontrol eden bir strateji uygulayacağız. Yani sadece okulun içine ve yanına değil, okulun çevresine dahi bu bela tacirleri yaklaşamayacak. Okul yönetimlerince alınacak tedbirler var, emniyet tedbirleri var. Ama okul ve çevresini bir mekan yönetimi açısından gerekli görüyoruz'' dedi.

Ailelerle yakın temasa, bilinçlendirme, toplumsal duyarlılığa büyük önem verdiklerini vurgulayan Davutoğlu, söz konusu tedbirlerin koruyucu anlamda alınacak önlemler olduğunu ifade etti.

Bu aşamanın geçilmesi durumunda, ikinci aşamada üretici ya da kaçakçı anlamında arz edici, aracı ve tüketici bağların koparılacağını belirten Davutoğlu, ''Bazıları emniyet yöntemleriyle koparılacak, bazıları sosyal çalışmalarla. Bunlar arasındaki ilişki, ağ koparılacak. Karşı ağlar oluşturulacak. Yani aile, okul, koruyucu ağlar güçlendirilecek, bu ağlar koparılacak'' ifadesini kullandı.

Davutoğlu, gerekli yasal düzenlemelerin de yapılacağını aktararak, son çıkarılan yasalarla da uyuşturucu kullanımına, satılmasına, arz edilmesine yönelik cezaların artırıldığını hatırlattı.

''Uyuşturucuyla Mücadele Şurası toplanacak''

Bundan sonraki aşamanın rehabilitasyon ve tedavi edici olduğuna değinen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Orada da şu ana kadar AMATEM'ler vardı ama AMATEM'lerin rehabilitesi yeniden gözden geçirilerek, yeniden yapılandırılması konusunu ele aldık. Ayrıca mahallelere kadar inecek olan, okul çevrelerini kontrol altına alacak olan narkotimler kuruyoruz. Narkotimlerin içinde sadece polis timleri değil, psikologlar ve annelerin de devreye girebileceği çalışmalar yürüteceğiz. Bu çerçevede yine ilk adım merkezleri, yarı yol yöntemleri gibi rehabilite edici çalışmalara ağırlık vereceğiz.''

Buna bağlantılı olarak yeni bir yapısal çerçeve düşündüklerini vurgulayan Davutoğlu, bunların sivil toplum kuruluşlarıyla konuşulacak hususlar olduğunu söyledi.

Davutoğlu, şu ana kadar birçok bakanlığın bu konuda görev yaptığını, yeni bir koordinasyon çerçevesi oluşturacaklarını dile getirerek, şunları söyledi:

''Bir kere kasım ayında takriben, önümüzdeki birkaç ay içinde bir şura toplayacağız. Uyuşturucuyla Mücadele Şurası. Bunu ben, arkadaşlarımla dinledikten, raporlarını ele aldıktan sonra bu meselenin kamunun tek başına üstlenerek, sadece resmi tedbirlerle aşılabilecek bir mesele olmadığı kanaatine biz uyandık. Bu yapılacak ama bu yetmez. Sivil toplumun, ailenin ve her kesimin gireceği gönüllülük esasına dayalı bir çalışma yürütülmesi lazım. Alana, sokağa inmek lazım. Sokağa insani unsurla inmek lazım. Onun için bu şurada bütün bu paydaşların katılacağı, bizim hazırladığımız eylem planı bu şuraya sunulacak, bu çerçevede çalışma grupları oluşturulacak. Daha sonra tabi bu şura benim başkanlığımda, katılımımla olacak. Belki 3 yılda bir toplanacak. Daha sonra bu şuradan, burada alınan kararları, stratejik eylem planını takip komitesi gibi bir komite oluşturulacak. O da yıllık toplantılarla burada alınan kararları gözden geçirecek. Bu da benim başkanlığımda.''

''Daha az önemli görmüyoruz''

Daha sonraki aşamada, kamudaki ve bakanlıklar arası koordinasyonu sağlamak üzere Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın başkanlığında ''Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulu'' oluşturulacağını belirten Davutoğlu, ''Çünkü biz bunu terörle mücadele gibi ciddi aldığımız bir mesele görüyoruz. Terörle mücadele nasıl gençlerimiz için, toplumumuz için hayati ve stratejik bir meseleyse uyuşturucuyla mücadeleyi de o şekilde ele alacağız. Daha az önemli görmüyoruz'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı başkanlığında 7-8 bakanlığın ve ilgili kurumların daha sık toplantılarla bu konuyu denetlemesinin söz konusu olduğunu aktaran Davutoğlu, teknik konudaki koordinasyonun ise Sağlık Bakanlığınca yapılacağını dile getirdi.

Davutoğlu, bu konunun sağlık meselesi olarak da değerlendirildiğini ifade ederek, ayrıca her kentten bir vali yardımcısının bu konuda görevlendirileceğini, aylık toplantılar yapılacağını, her bakanlıkta da bir müsteşar yardımcısına bu görevin verileceğini söyledi.

''Mahallelerimize giremeyecekler''

Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

''Mahalleye, semtlere kadar inilen süreçte dediğim gibi narkotimler, gençlik timleri, anne timleri tabiri caizse oluşturularak sokağın hakimi bu çetelere bu sokağı bırakmayacağız. Bu çetelere bu çocukları bırakmayacağız. Mahallelerimize giremeyecekler. Eğer bu konuda herhangi bir tereddüt hasıl gösteren olursa, idari anlamda, o konuda da gerekli idari tedbir alınacak. Mahallelerimize giremeyecekler, okullarımızın yanına yaklaşamayacaklar. Nasıl bir terörist yaklaşırsa ne muamele görüyorsa aynı muameleyi görecekler. Bu çeteleri mahallelerimize sokmayacağız.

Devlet bu kararlılığı gösterirken ailelerimizin de annelerimizin özellikle çocuklarına sahip çıkması lazım. Bir çocuğu annesinden koparabilmek mümkün değildir, annelerin evlatlarına böylesine sarılmalarını arzu ediyoruz. Öylesine sarılsınlar ki başka hiçbir şey oraya nüfuz edemesin. Bize öylesine yardımcı olsun ki utanılacak bir mesele değildir, saklanılacak bir konu değildir. Bu konuda bütün gücümüzle çaba sarfedeceğiz.''

"Tedavi altına alınmamış mağdur kalmayacak''

Buna ilişkin de bir eylem planı yapıldığına dikkati çeken Ahmet Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Kısa dönemde gerekli yasal düzenlemeler Bakanlar Kurulu kararı şeklinde belli ilaçlar, ilgili kararlar tekrar gözden geçirilecek. Yayımlanacak Bakanlar Kurulu kararıyla ilaçlar tekrar tasnif edilecek. Belli ilaçlara erişim imkanı kalmayacak. Ayrıca yine bu dönemde bu yapısal çerçeve oluşturulacak kısa vadede, 2014 sonuna kadar... Orta vadede 2015-2018 arasında ise bu sefer meselenin kontrol altına alınması ve şu anda yüzde 2,7 olan resmi rakamlar, bunları da gözden geçireceğiz, oranın yüzde 1'lere kadar indirilmesine çalışacağız. Erişilmemiş uyuşturucu mağduru veya tedavi altına alınmamış mağdurun kalmaması yönünde de çalışmalarımızı artıracağız."

"Viraneleri tümüyle tasfiye edeceğiz"

Orta vadedeki en önemli konulardan birine de değinen Davutoğlu, "Viraneleri tümüyle tasfiye edeceğiz. Bu tür şeylerin yapıldığı, deprem döneminden kalmış, mahkeme kararıyla yıkılamamış binalar var. Ya da 'virane' dediğimiz, metruk alanların Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla barınak haline gelmesi, bu çetelerin kullandığı alanlar haline gelmesini engelleyeceğiz. Uzun vadede, cumhuriyetimizin 100. yılına kadar olan 2019-2023 arasında bu meseleyi kökten çözecek adımları atmaya devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Yeniden yapılandırılacak

Başbakan Davutoğlu, Sağlık Bakanlığındaki bilgilendirme toplantısı sonrası soruları yanıtladı.

 Uyuşturucuyla mücadele eylem planı kapsamında AMATEM ve ÇEMATEM'ler konusundaki düzenlemelerin kapsamının sorulması üzerine Davutoğlu, AMATEM ve ÇEMATEM gibi daha önce oluşturulmuş yapıların yok sayılmayacağını, bunların hepsinin, tecrübeyle revize edilmesi gereken hususlar varsa revize edileceğini, yeniden yapılandırılacağını ve güçlendirileceğini söyledi.

Torba Yasa ile getirilen aile hekimliklerinde nöbet uygulamasıyla ilgili bir soru üzerine de Davutoğlu, aile hekimlerinin bugün üzerinde en çok durdukları konulardan biri olduğunu bildirdi.

Hastaneleri tümüyle vatandaşlara açtıklarını anımsatan Davutoğlu, arada süzgeç olmayınca basit işlemler için bile büyük hastanelere gidildiğinde, hem buralardaki acil hastaların birikme dolayısıyla tedavi almasının zorlaştığını, hem de küçük ölçekte, mahallesinde, yanı başında şifa bulabilecekleri bir konuda hastaların hastanelere gitmesinin problem oluşturduğunu dile getirdi.

Bu nedenle sadece aile hekimlerinin çalışacağı bir yapı oluşturulacağını bildiren Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Orada sadece aile hekimleri olacak ve takriben her bir aile hekimine 2 bin 500 civarında hastanın düşeceği şekilde düzenleme yapılacak. Bazen bunlar 4-5 aile hekiminin bir arada çalışacağı semt toplum sağlığı merkezleri haline gelirse bir toplum sağlığı merkezi nihayetinde en fazla 10 bin kişilik bir popülasyona hitap edecek ki çok rahat akses olabilsin, oraya erişebilsinler ve hemen çözüm bulsun. Oradan hastanelere sevk gereken hususlarda hastanelere sevk edilecekler daha önemli konularda. Bu çerçevede aile hekimlerimizin bu sağlık reformunun en önemli temel taşlarından biri olduğunu düşünerek davranıyoruz. Daha çok üzerinde durulan ve tartıştığımız konu, aile hekimlerimizin mesailerinin bu toplum sağlığı merkezlerinde daha sonraki, yani sabah 8'den akşam 8'e kadar uzatılabilmesi. Bu yolla vatandaş erişiminin sağlanması. Yoksa acilde çalışma şeklinde bir yöntem değil. Çünkü biz acilde... Zaten aile hekimlerini alanda istiyoruz. Mahallelerde, semtlerde oradaki hastalarla yan yana iç içe yaşasınlar. Hatta çocukluğundan itibaren aynı mahallede yaşıyorsa bir çocuğu belli bir olgunluk, ileri yaşlara kadar aynı doktor takip edebilsin, hikayesini bilsin, sıkıntılarını bilsin. Dolayısıyla aile hekimlerini alanda, hastanelerden daha çok alanda ve toplum sağlığı merkezlerinde düşünüyoruz."

Başbakan Davutoğlu, çalışma saatlerindeki düzenlemeye paralel olarak özlük haklarının korunacağını, ek mesai ücreti ödenmesinin söz konusu olacağını bildirdi.

Musul'daki rehinelerin kurtarılması

Musul'da IŞİD tarafından alıkonulan 49 rehinenin kurtarılmasının ardından ortaya atılan "takas" iddiaları anımsatılarak, "ABD'nin söz konusu terör örgütüne yönelik bugün başlattığı operasyon ve Türkiye'nin bu süreçte yerinin ne olduğu, Irak ve Suriye tezkereleri" de sorulan Davutoğlu, bu konuda çok spekülasyonlar yapıldığını, bunlara dün katıldığı bir televizyon programında cevap verdiğini anımsattı.

Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Biz ilk defa rehine kurtarma operasyonu yapmıyoruz. Daha önce pilotlarımızı kurtardık, gazetecilerimizi kurtardık, mühendislerimizi, işçilerimizi kurtardık dünyanın her yerinde. Eğer, burada kullandığımız yöntemleri her seferinde bütün şeyiyle paylaşmış olsaydık bir sonraki operasyon imkansız hale gelebilirdi. Önemli olan şudur, vatandaşlarımız, hiçbirinin burnu kanamadan ülkemize gelmişlerdir. Milletimiz bir bayram havası içinde bunu kutlamaktadır ve Türkiye'nin gücü, hükümetimizin, devletimizin gücü dünyaya gösterilmiştir. Bu bağlamda yapılması lazım belli hususlar vardır ki sadece o sürecin içinde olanların mahremiyeti çerçevesinde kalır, devlet arşivinde olur. Ama kamuda bunların sürekli tartışma haline getirilmesi, ileriki aşamalarda başka vatandaşlarımızı riske edecek sonuçlar doğurabilir. Onun için özellikle tabii basınımızın, bu tür araştırmaları yapması doğaldır ama spekülatif haberlerden kaçınılması tavsiyesinde bulunuyorum, hatta bunu rica ediyorum. Çünkü  bugünlerde spekülatif çok haberler bizi şu veya bu şekilde şu veya bu tarafla çatışma içine sokmak isteyen yorumlar çıkabilir. Yanlış, yalan haberler ortaya atılabilir. Bu konularda özen gösterilmesi lazım. Bugün aslında süregiden Amerikan operasyonları Irak'ta, Suriye'de de yapıldı. Ben, gece boyu hepimiz takip ettik, bazı bölge ülkeler de katıldı. Türkiye'nin IŞİD'e yönelik tavrı açıktır, bellidir. Geçen sene daha hiçbir ülke bu konuda açık ve net tavır sergilememişken, IŞİD konusunda Bakanlar Kurulu kararımız vardır. 13 Ekim 2013'de. Terör örgütü bağlamında ve her türlü teröre karşı Türkiye kararlı bir tutum sergilemiştir. Bundan sonra da sergileyecektir.''

Bölgede gelişmelerden gördükleri ve bildikleri bir husus bulunduğunu, kalıcı barışı ve istikrarı temin etmeyecek şekilde yürütülen operasyonların, bir müddet sonra daha büyük sıkıntılara yol açabildiğini ifade eden Davutoğlu, şöyle devam etti:

''Bizim gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Obama ile Galler'de yaptığı görüşme, gerek Sayın Kerry'nin Ankara ziyaretinde, Hagel'in burada yaptığı görüşmelerde bu konular bütün kapsamıyla ele alınmıştır. Türkiye kendi ulusal çıkarlarını korumak, güvenliğini korumak, insani olarak Suriye'den gelen ve Irak'tan gelen bütün mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak konusunda zaten büyük bir sorumluluk altındadır.

Bu çerçevede bu bölgede terörün etkisiz kılınması, Suriye rejimi gibi insanları kimyasal silahlarla yok eden rejimlerin de yol açtığı karanlık tablonun yok edilmesi, mültecilerin ülkelerine dönmesi ve bu ülkelerdeki Suriye ve Irak bağlamında demokratik herkesin katılımına açık yapıların oluşması yönündeki her türlü çabaya destek veririz, verdik veriyoruz, vereceğiz.''

Tezkere

Tezkerenin ise yeni bir husus olmadığını vurgulayan Davutoğlu, Irak'la ilgili tezkerenin 2007'den bu yana tekrar eden bir tezkere mahiyetinde olduğunu söyledi.

Davutoğlu, ''Tabi Irak'taki tablo değiştiği için şimdi hem oradan bir Türkiye'ye yönelik terör tehdidi anlamında muhteva konulacak, ama bir taraftan da Irak'taki tehdit yapılanmasındaki değişikliğe bağlantılı olarak silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaç hissettiği değişiklikler yapılacak'' dedi.

Suriye için de yine 2012'de çıkan tezkerenin yenilendiğine dikkati çeken Davutoğlu, ''Bu bağlamda da tehdit ve risk faktörü değiştiği için silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaç hissettiği güvenlik düzenlemeleri anlamında yarın bir adım atılsa, tekrar bir karara ihtiyaç hissetmeyecekleri bir muhtevayı oluşturacak'' diye konuştu.

Bu çerçevede dün bir güvenlik toplantısı daha yapıldığını hatırlatan Davutoğlu, şu görüşlere yer verdi:

''Hem IŞİD operasyonları çerçevesinde gelişmeleri ele aldık. IŞİD'e karşı yapılan operasyonlar ve güvenlik riski bizim kısımlarımızda. Hem mülteciler sorununu ele aldık. Kobani'den gelen Suriyeli daha çok Kürt kardeşlerimizden oluşan mülteciler bu sefer. Hem de bundan sonra atılacak adımlar ve tezkere konusunu ele aldık. Tezkere 2 Ekim'de Meclisimizin açılmasını müteakip 2 Ekim'de büyük ihtimalle 2 ayrı tezkere halinde, çünkü riskler farklı, yine 2 ayrı tezkere halinde olabilir. Ama o zamana kadar bir değişiklik olursa tabi yeni bir düzenlemeyi göz önüne alabiliriz, Meclisimize sunulacak. Ümit ederiz ki, Türkiye'yi ve Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit edecek gelişmeler tırmanışa geçmez. Ümit ederiz ki bu tezkereleri kullanma ihtiyacı hissetmeyiz. Ama eğer Türkiye'nin ulusal güvenliği ve bölgedeki bu istikrarsızlığın doğurabileceği risklerle ilgili tedbir almak gerekirse bu konuda da hiçbir tereddüt göstermeyeceğimizin herkes tarafından bilinmesi iktizaridir."

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu