AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yıkanların, tahrip edenlerin, sadece şehirleri değil, kardeşi kardeşe düşman ederek milli birliği tahrip edenlerin karşısında olduk, kale gibi durduk, kale gibi durmaya devam edeceğiz" dedi.
Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen partisinin 98. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuştu.
Başbakan Davutoğlu, üç yıl dönümünü hatırlatmak ve bu üç yıl dönümü etrafından partilerinin siyaset felsefesi üzerinde bir giriş yaparak konuşmasına başlamak istediğini söyledi.
Van depreminin 3. yıl dönümüne girildiğini belirten Davutoğlu, "Van'da deprem oldu. Aslında deprem Van'da değil bütün Türkiye'de oldu ve bütün vatandaşlarımızın kalbinde, ruhunda oldu. Öylesine milli birlik beraberlik destanı yazdık ki herkes Van'a aktı. Herkes Van'a döndü. Güneş, Doğu'dan doğar gibi milli birliğimizin de doğduğu güneş olarak Van'a doğru aktı Türkiye. Edirne'den, İzmir'den, Kayseri'den, Trabzon'dan, Rize'den o depremin gecesi hem dualarla hem de yarın ne yaparım düşüncesiyle bütün bir millet, Van’a yöneldi" şeklinde konuştu.
"Bir depremden bir büyük rahmet rüzgarı doğdu"
"Daha önce yaşanan depremlerde aciz kalan devletin, bütün birimleriyle Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı, liderliğinde tek bir vücut gibi çalışarak, Van’a döndü" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Van’a dönmek, Van'ı inşa etmek içindi. Bir depremden bir büyük rahmet rüzgarı doğdu. Öylesine başarı hikayesiydi ki bu bir taraftan ruhumuzu imar ettik Van'da, diğer taraftan şehrimizi yeniden imar ettik. 300 günde dünyada çok az devletin yapabileceği şekilde 17 bin 849 konut inşa edildi. 1 yıl geçmeden, Vanlılar yepyeni bir şehre yepyeni bir hayata doğdular, başladılar. İşte partimizin imar ve inşa felsefesi budur. Hem şehirleri yıkıldığı yerde inşa ederiz hem ruhları birbirine yakınlaştırarak milli birliği ihya ederiz. Ruhları kardeş kılarız. İşte AK Parti'nin felsefesi bu."
"CHP o yıkıma tweetlerle destek oluyor"
"Biz bunu yaparken birileri geçen ay içinde, sizinle son buluşmamızda ve Kurban Bayramı kutlamalarıyla mutluluk içinde evine döndüğü günlerde, bir başkaları da Van'ı ve Van'ın komşusu olan bütün o güzel vilayetleri yıkmak için, talan etmek için planlar yaptılar" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"İşte iki farklı siyaset: Bir siyaset felsefesi diyor ki, bir şehir yıkıldığında -ister doğal afetle ister başka şekilde- bizim görevimiz o şehri inşa etmektir, o şehrin insanlarını diğer şehir insanlarına kardeş kılacak hamleler yapmaktır. Diğeri ise şunu diyor; depremin yıkamadığı yerler varsa gelir, biz yıkarız diyor. Aramızdaki siyaset felsefesi anlayışı bu. HDP bunu diyor, CHP o yıkıma tweetlerle destek oluyor. İşte iki siyaset felsefesi. Türkiye’de çok siyasi parti olabilir ama iki siyasi akım vardır, inşa edenler ve tahrip edenler, yapanlar ve yıkanlar. Arkadaşlar, biz hep yapanların, inşa edenlerin yanında olduk, önünde olduk bundan sonra da öyle olacağız. Yıkanların, tahrip edenlerin, sadece şehirleri değil, kardeşi kardeşe düşman ederek milli birliği tahrip edenlerin karşısında olduk, kale gibi durduk, kale gibi durmaya devam edeceğiz."
"Her Vandal'dan yıktıkları yerin tazminatını alacağız"
Davutoğlu, dün, Doğu ve Güney Doğu'dan AK Parti İl Başkanları ile bir araya geldiklerini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sizlerin aranızda oturan, şu anda, demokrasi kahramanlarıyla. O yıkımlar sonrasında belediye başkanlarımızla bir araya geldik. Yıkımların hemen akabinde onlara şu sözü vermiştik; hükümet olarak, aynen Van depreminden sonra verdiğimiz söz gibi, yıkılan her yerde yepyeni bir şehir kuracağız. Yangın yerinde gül yetiştireceğiz, diye. O günden bugüne, şu kısa süre içinde, 41 milyon liralık yardım, hasar tahrip analizlerine göre vatandaşlarımıza yapılan yardım yerlerine ulaştı. Hepsini tek tek eskisinden daha güzel inşa edeceğiz. Ta ki Vanlılar, Diyarbakırlılar, Siirtliler, Şırnaklılar, Hakkarililer, Bingöllüler, Bitlisliler, Urfalılar, Karsllar görsünler ki yıkılan yerlerde gül yetiştiren bir iktidar, bir siyaset felsefesi var ama bunun yanında yeni bir kanuni düzenlemeyle tespit ettiğimiz her Vandal'dan yıktıkları yerin tazminatını alacağız.
İşte Van depreminin yıl dönümünde her birimiz bu iki siyaset felsefesinin farkını halkımıza anlatmak durumundayız. Her yerde de anlatmak durumundayız. Van’da da Edirne’de de her yerde anlatacağız. Yeni Türkiye inşa edenlerin ülkesi olacak. Bu yeni Türkiye’yi eski Türkiye'ye döndürmek isteyenler kesinlikle tarihin çöplüğüne atılacaklar."
Hicri yılbaşı
Diğer önemli yıl dönümünün de Hicri yılbaşı olduğunu ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:
"Yeni Hicri yılbaşı, bütün milletimize ve İslam dünyasına hayırlı, mübarek olsun. Ama işte tam da bizim siyaset felsefemiz ve takip ettiğimiz dış siyaset, insanlık siyasetini anlamak için hicreti anlamak lazım. Hicret, bir insanlık sınavıydı. Bir grup garip, başlarında bir ulu Peygamber, yurtlarından yerlerinden sürüldüler. Geride her şeylerini bıraktılar, bir tek imanlarını yüreğinde taşıyarak bir bilinmeze doğru yürüdüler, Medine'ye doğru yürüdüler. Onurları için, özgürlükleri için ve sonradan gelecek nesillere bir vahiy emaneti bırakmak için yürüdüler. Allah rahmet eylesin onlara, selam olsun onlara. Bize onur davasını tevdi ettiler ve bir grup insan, ilahilerle büyük bir rahmet ve merhamet duasıyla yollarda gözleri onu beklediler. Hicret edenler, ulaşacakları yerlerdeki kardeşlerinden emindiler. Onları karşılayan ensar, yapacakları vazifenin bilincindeydiler ve tarihin gördüğü en kutsal buluşma gerçekleşti. Mekke ve Medine'nin buluşmasının iki şehrin buluşması değil, insanlık vicdanının buluşmasıydı. Hepimize örnek olan insanlık vicdanıydı. Onun için yılbaşı, hicri yılbaşı olarak kabul edildi. Ulu Peygamber, bir eve misafir; Ebu Eyyüb el-Ensari, İstanbul'un manevi fatihi, bütün diyarların ruhi mimarıdır."
"Şimdi biz bu topraklarda yaşayanlar, İstanbullular, ama bütün İstanbul'u kendisine tarihi bir yön olarak gören bütün vatandaşlarımız için bizim felsefemiz Ebu Eyyüb el-Ensari'nin felsefesidir" diye konuşan Davutoğlu, şöyle dedi:
"Nedir bu? Eğer bir garip bize doğru yürürse, eğer bir yetim bize doğru yürürse, eğer eşi öldürülmüş bir mazlum kadın bize doğru yürürse, bütün dünya karşımızda dursa, herkes bize düşman kesilse Allah ve millet şahit olsun, biz o kapıyı ona kapatmayız, aynen ensarın o muhacire kapıyı kapatmadığı gibi. Ama onlar bunu anlayamazlar. Yine iki insanlık felsefesi var: Hicreti anlayanlar, ensarı görenler, muhaciri bilenler, yani sizler yani bizler bizim siyasetimiz farklı olur. Bizim siyasetimizde Ahi Evran'dan gelen, 'Elini, kapını ve yüreğini herkese açık tut' ilkesiyle hareket eder ve açık tuttuk. 1.5 milyon Suriyeli kardeşimizi, bağrımıza bastık, hiçbir şey beklemeden, aynı ensarın muhacirden bir şey beklememesi gibi. Bunu bir emanet sayarak açık tutuk. Yetimlerin başlarını okşadık."
Türkiye'nin Baas partisinin CHP olduğunu söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
''Bugün haddini bilmeden dün ve bugün yaptığı açıklamalarda, 'Türkiye'de parti ile devlet içiçe geçiyor' diyor, bizim AK parti dönemini kastederek, tarih bilmediği için. Bari Türk tarihini bilmiyorsun, insanlık tarihini bilmiyorsun, Kerbela tarihini bilmiyorsun. Bari CHP tarihini bil. 1936'da İçişleri Bakanı, CHP Genel Sekreteri oldu bu memlekette. Devletle, partiyi özdeşleştiren tek parti var, o da CHP. Tek parti dönemini bari oku, Şükrü Kaya'yı oku. Hem İçişleri Bakanı 1936'da, hem de CHP Genel Sekreteri, valiler il başkanı. Kendi tarihini oku Kılıçdaroğlu. Ondan sonra çık konuş karşımızda. Cahillerle konuşmak zor oluyor arkadaşlar. Önce öğretmek gerekiyor, önce karşına alıp ders vermek gerekiyor.''
İnsanın rakibinin de denk olmasını isteyeceğini ifade eden Davutoğlu, ''Kobani nerede dersin. Suriye'de bir şehir der. Ama yine de şaşırdım, 'Alaska da Pasifikler'de bir ada' diyebilirdi'' şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun, Kobani'nin Suriye'de bir şehir olduğunu canlı yayında keşfettiğini belirten Davutoğlu, ''Peki neresinde deseniz, emin olun biraz daha düşünür. Hani Kağıttepe demesiyle Akşehir'e gelip Kırşehir demesi gibi bir yer bulurdu. Yazık'' değerlendirmesinde bulundu.
''Biz ana muhalefet partisi arıyoruz''
'Türkiye'de koltuklar boş' iddialarını hatırlatan Davutoğlu, herkesin hangi koltuğu kimin nasıl doldurduğunu bildiğini söyledi.
Türkiye'de anamuhalefet partisinin boş olduğunu savunan Davutoğlu, ''Biz anamuhalefet partisi arıyoruz, anamuhalefet partisi. Karşımıza çıkacak, tartışacak kalibrede bir lider arıyoruz. Yok. Kerbela'yı anlamak için bir emekli müftüyle bir başka Kerbela'yı bildiğini düşündüğü bir siyasetçi adamla da olmuyor, onlar da öğretemiyorlar'' ifadelerine yer verdi.
''Tarihi kardeşliğimiz hatırına kucak açtık''
''Şimdi, zalim, eğer benim ideolojik mahallemdense Baasçı ise susayım ama gün geldi siyasi rant var, 'Kobani'ye askeri gönderelim' diye tezkere talep edeyim demek, coğrafya bilgisinden, tarih bilgisinden yoksun olmak demektir'' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
''HDP, hani iki kelimeden biri barış diyen, her türlü saldırıyı, baskıyı, zulmü yapıp HDP ve arkasındaki örgüt diyen, onlar da şunu diyor: 'Eğer zalim bana dokunmuyorsa, bin yaşasın.' Emin olun eğer İŞİD, Kobani'ye saldırmasaydı, İŞİD'le yan yana güzel güzel yaşamaya devam ederdi bunlar, Esed'den destek aldılar. Esed'le iç içe geçtiler. Hangi vicdanla Esed'le işbirliği yaptınız siz, şimdi insanlık vicdanından bahsediyorsunuz. Bizi suçluyorlar. İşte burada tekrar açıklıyorum: Ne zaman Kobani, Haseke, Afrin bizden yardım istemişse, Halep'e, Azaz'a, Bayır-Bucak'a yaptığımız gibi oraya da yardım yaptık. Ama Haseke'ye yardım talep ettiklerinde, Kamışlı kapısından gönderelim dediğimizde, 'oradan yapamayız' dediler. Çünkü Kamışlı'da Suriye rejim askeri vardı.
Siz, Suriye rejimi o insanları etnik ve mezhebi kimliğine bakmadan tümüyle katlederken, ona susarsanız, dönüp bize Kobani konusunda ders veremezsiniz, konuşamazsınız ama biz Bayır-Bucak'tan kaçan Türkmenleri, Yayladağı'nda karşıladığımız gibi, Tel Abyad'dan kaçanlara Akçakale'de kucak açtığımız gibi, Kobani'den kaçanlara da Suruç'ta kucak açtık, Kürt kardeşlerimize de kucak açtık. Sizin hatırınıza değil, o kardeşlerimiz de tarihi kardeşliğimizin hatırına. Onlar bize tarihin emanetidir. Kobani'deki kardeşlerimiz de tarihin emanetidir, bütün Suriyeliler gibi. İşte bizim farkımız bu.''
Kendilerinin zalim ve mazlum söz konusu olduğunda dinine, kimliğine, etnisitesine bakmadıklarını, buna herkesin şahit olduğunu; Arakan'ın, Somali'nin, Suriye'nin, Irak'ın, Libya'nın şahit olduğunu, hatta deprem sonrasında ilk uçağın Türkiye'nin gönderdiği uçak olduğu, coğrafyanın binlerce, on binlerce kilometre ötesindeki Haiti'nin, Filipinler'in şahit olduğunu kaydetti.
Kendilerinin insanlık adına yardım ettiklerini belirten Davutoğlu, ''İster mağdur olsun bir deprem sonrasında, isterse mazlum olsun bir zalim karşısında...'' dedi.
Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
''Bu tür liderler öne çıkarlar. Mandela; başka bir dine mensup olmakla birlikte Hz. Hüseyin'in felsefesiyle hareket ettiği, onlarca yıl beyaz ırkçılığına karşı... Gandhi; sömürgeciliğe karşı aynı bilinçle hareket etti. Hüseyni tavrı gerektiğinde o tavrı gösterenler de, o tavra muhatap olanlar da insanlık vicdanı ile hareket ederler. Ama bizim çakma Gandhi, Gandhi nerede deseniz, onu da bilmez, nerede yaşıyor, ne zaman deseniz bilmez. Van'da inşa edenlerle yıkanlar, hicretin mantığını, felsefesini, ahlakını benimseyenlerle bundan uzak olanlar... Kerbela'yı bilenler, yaşayanlar, her gün Ehl-i Beyt'e dua edenlerle onun en temel ahlaki felsefesini anlamamış olanlar..''
''AK Parti dünyada yepyeni siyasi bir çığır açtı''
AK Parti'nin Hicret'in ruhunu, Muharrem'in, Kerbela'nın ruhunu, Ebu Eyyub el-Ensari'nin, Hazreti Hüseyin'in ahlakını temsil eden parti olduğunu ifade eden Davutoğlu, AK Parti'nin 12 yıl içinde yaptıklarının sadece bu ülkede bütün vatandaşlar tarafından benimsenmekle kalmadığını, dünyada da yepyeni bir siyasi çığır açtığını söyledi.
''Keşke seçim dönemlerinde, seçim öncelerinde zor günlerde bize gelen mesajların tümünü sizinle paylaşabilsek, inşallah onları paylaşabiliriz'' diyen Davutoğlu, ''Arakan'dan dua mesajı gönderip, 'Allah, sizleri bulunduğunuz yerde güçlü kılsın, çünkü bizim sizin merhametinize ihtiyacımız var' diyenler, Tayland'dan, Filipinler'den, dünyanın her bir köşesinden bizim Türkiye'ye ihtiyacımız var deyip, dualarla yanımızda olanlar...'' şeklinde konuştu.
Bugün kendilerinin siyasetinin Türkiye sınırlarını aştığını belirten Davutoğlu, bunun için il başkanlarının, belediye başkanlarının temsil ettiği davanın da artık Türkiye'nin sınırlarını aşmış bir dava olduğunu söyledi.
''İnadına kardeşlik diyeceğiz''
Davutoğlu, il başkanları ve belediye başkanlarına seslenerek, şunları kaydetti:
''(Temsil edilen dava) Onunla gurur duymalısınız ve onu her yerde hangi şartta olursa olsun, savunmaya devam etmelisiniz. Şantaj da olsa, baskı da olsa, tehdit de olsa, Kerbala'yı ve Hicret'i hatırlayıp, rahmetle bereketle gelecek günlerin inancıyla direncinizi kaybetmeyeceksiniz, özgüveninizi kaybetmeyeceksiniz. Onun için size saldırmalarının sebebi bundan. Bize dönük yıllarca devam eden saldırıların sebebi bundan. Çünkü birileri 'vicdanın sesi sussun' diyorlar. Enerji hesaplarını, petrol hesaplarını daha rahat yapabilsinler diye kardeşi kardeşe daha rahat kırdırabilsinler diye 'çözüm süreci dursun' diyorlar. Bölgede etnik ve mezhebi çatışma tırmansın' diyorlar. Biz onlara karşı inadına kardeşlik diyeceğiz.''
''Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı Ankara'da yapılmayacak''
Davutoğlu, bir haberinin olduğunu ifade ederek, ''MYK'da arkadaşlarla konuştuk ve şöyle bir karar aldık: Bundan sonra Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı Ankara'da yapılmayacak. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı, her ay dönüşümlü olarak Türkiye'nin batısında, doğusunda, kuzeyinde, güneyinde, ortasında yapılacak" dedi.
Davutoğlu, ''Ve göstereceğiz ki AK Parti, Edirne'nin de partisidir, Hakkari'nin de Rize'nin de Muğla'nın da... Ve oraya gittiğimizde omuz omuza Şırnaklı'yla Aydınlı, Hakkarili'yle, Edirneli, Muğlalı'yla Bitlisli İl Başkanları kol kola girecekler, bir Edirne sokağında görülecekler, bir İzmir sokağında, bir Mardin sokağında, bir Van sokağında. Dost ve düşman görecek ki bu kardeşliği kimse bozamaz, kimse çözemez, dağıtamaz'' görüşüne yer verdi.
Siyasi partilere "her bölgede miting" çağrısı
Siyasi partilere Türkiye'nin tüm illerinde miting ve etkinlik düzenleme çağrısında bulunan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Yürekleri yetiyorsa halk desteğine güveniyorlarsa onlar da aynısını yapsınlar, o da barışa katkıda bulunur. CHP; bayraksız gittiği Hakkari'ye bir kere de Türk bayrağı ile gitsin. MHP; Ankara'da milli birlik adına nutuklar atmak kolay, kendi ideolojik mahallelerinde çok cazibeli alkışlar eşliğinde bayrağa, vatana sadakat nutukları atmak kolay. MHP il başkanları, Doğu'da, Güneydoğu'da toplansın. Türkiye, demokratik hukuk devleti, herkes her yerde toplanabilir ama acaba teşkilatları var mı? Acaba CHP'nin teşkilatı var mı Doğu'da, Güneydoğu Anadolu'da? Toplandıklarında kaç kişi bir araya gelebilecekler? Türkiye'nin bir bölgesinin ruhundan kopanlar, bütün bölgelerinin ruhundan kopmuş olurlar. HDP; gelsin Trabzon'da, Konya'da, Edirne'de toplansın, her yerde bu toplantıları yapabilelim, biz bunu istiyoruz. Ama onlar, kendi ideolojik mahallelerine çekilip orada nutuk atmayı severler. HDP'li gelip İç Anadolu'da mesaj veremez. MHP, gidip Doğu, Güneydoğu Anadolu'da mesaj veremez. CHP, İç Anadolu'da, seçimlerde gördük, miting yapamadı. Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nı Türkiye'nin her yerinde toplayarak omuz omuza olduğumuzu, Türkiye'nin bütün bölgelerinden temsili olan, her yerde bulunan, her bölgenin ruhuna nüfus edebilen tek partinin AK Parti olduğunu dünyaya, aleme göstereceğiz."
Genişletilmiş il Başkanları toplantısının değişik illerde yapılmasıyla Tekirdağ, Edirne il başkanlarının, Şırnak ve Mardin il başkanlarının vandalların baskıları altında çektiğini daha yakından anlayacağını anlatan Davutoğlu, böylece aynı ruhla hareket edileceğini ifade etti.
Türkiye'nin her yerinin aynı ruhu, bilinci barındırdığını dile getiren Davutoğlu, "Birileri parçalamaya, bölmeye, zihinlerinde bölmeye başlamışlarsa hani birisi bölücülük yapıyor, doğru, diğerleri de zihinlerinde bölüyorlar. 'Şu bölgede siyaset yapılamaz' gibi bir kanaati yaygınlaştırıyorlar" dedi.
"Türkiye, istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin adası olarak, tek ümit ışığı olarak duruyor"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Türkiye, istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin adası olarak, tek ümit ışığı olarak duruyor. Bu ümit ışığını yok etmeye çalışanlara karşı omuz omuza vereceğiz. Omuz omuza vermemiz esnasında da kamu düzenini inşa etmede kararlıyız" dedi.
Davutoğlu, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Kobani bahane edilerek yapılan saldırılarda devletin kamu düzeninin hedef alındığını söyledi.
İş yerlerine saldıranların, bölge insanının çözüm süreciyle gelen ekonomik kalkınmadan ümitlerini kesmelerini amaçladığına işaret eden Davutoğlu, olaylarda AK Parti'nin ve bazı siyasi partilerin binalarına saldırıldığını belirtti. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Demeye çalıştıkları şey şu, bize mesaj: 'Devlete meydan okuruz, kamu düzenini yok ederiz.' Yok, edemeyeceksiniz. 'Devlet nerede' diye bir soru yöneldiğinde, devletin Türkiye'nin her yerinde olduğunu göstereceğiz. İş yerlerine yönelik mesajlar itibarıyla da o vandallar, o teröristler, kendilerine yakın olmayan iş yerlerini bombalayarak, 'Burada sadece bize haraç verenler yaşıyor' demek istediler. Hayır, en iyi bölgedeki kardeşlerimiz bilirler ve takdir ederler ki, çözüm sürecinin getirdiği huzur ortamındaki ekonomik kalkınma devam edecek. Öyle, böyle devam edecek. Onlar inadına yıkarken biz, inadına inşa edeceğiz. Onlar inadına talan ederken biz, inadına bölgenin her yerinde, Mezopotamya'nın, Doğu Anadolu'nun o köklü tarihini, köklü şehirlerini kurmaya çalışacağız."
AK Partili il başkanlarıyla belediye başkanlarının, "Biz, bu toprakların çocuklarıyız, bu toprakların çocukları olarak da dışarıdan birtakım hesaplarla bu ülkeyi bölmek isteyenlere karşı önce biz başı dik şekilde duracağız" mesajını verdiğini anlatan Davutoğlu, "Onlara en güzel cevabı aslında Diyarbakır'ın güzel ismi ile anılan Diyarbakır anneleri verdi. Hepsini saygıyla muhabbetle buradan bir kere daha selamlıyorum. Çocuklarını savunan, evlatlarını savunan o yiğit anneleri selamlıyorum" diye konuştu.
"Bizim vicdanımıza bakın, onların ithamlarına bakın"
"Kobani'den 200 bin kardeşimizi biz aldık ve öylesine bir merhamet yaklaşımıyla aldık" diyen Davutoğlu, gelenlerin araçları ve hayvanları ile sınırdan geçmesine izin verildiğini, hayvanların raiç bedelleri ödenerek satın alındığını anlattı. Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bizim vicdanımıza bakın, onların ithamlarına bakın ama bilirler, hepsi biliyorlar. Bizim Kobani'ye yaptığımızı, kamuoyuna söylediğimiz ve söylemediğimiz ne yardımlar yaptığımızı o twet atan HDP'liler, halkı sokağa çıkaran HDP'liler çok iyi biliyorlar. Biz, bu yardımları yapmaya devam edeceğiz çünkü biz, merhametli bir milletiz, bütün etnik, mezhebi kesimleriyle merhametli bir millet. Çünkü biz Hicret'ten ve Muharrem'den almışız dersimizi, bunlardan alacak değiliz. Onun için şimdi tam da bu olaylar sonrasında birçok faaliyete hız verdik. Türkiye, iki şeyi aynı anda yürütmeye kararlıdır. Hükümet olarak, parti olarak, teşkilatlarımız olarak hem çözüm sürecini devam ettireceğiz hem de kamu düzenini bu topraklarda egemen kılacağız."
"Malazgirt'te başlayan kardeşliği 21. yüzyıla taşıyacak"
Çözüm sürecini Türkiye'nin her yerinde anlatmak zorunda olduklarını belirten Davutoğlu, "Çözüm süreci millidir çünkü bütün Türkiye'nin kardeşliğini hedeflemektedir. Çözüm süreci yereldir çünkü bizim tarafımızdan yürütülüyor, Türkiye'deki aktörler, Türkiye'deki muhataplar tarafından. Çözüm süreci özgündür, başkaları ile karşılaştırılmaz çünkü biz çözüm süreci ile birlikte kendi enerjimizi, dinamizmimizi tarih sahnesine çıkarmak istiyoruz" diye konuştu.
Çözüm sürecinin Malazgirt'te başlayan kardeşliği 21. yüzyıla taşımayı amaçladığını vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Birileri çözüm sürecini İç Anadolu'da, Karadeniz'de, Marmara'da, Batı'da tahkir etmeye, eleştirmeye çalışabilir. Onlar, o eleştirileri yapacaklarına ne çözüm üretiyorlar onu söylesinler. Niye teklif ediyorlar ve bunları sadece Ankara'da değil, diğer şehirlerde değil, Diyarbakır'da söylesinler, Mardin'de söylesinler. Ondan sonra onların söylediklerine önem veririz. Ama konforlu odalarda ahkam kesenler, milli birliği temin edecek zihniyeti de politikaları da geliştiremezler, bu topraklara ait olma anlamında da vatanperverliği, milliyetçiliği temsil edemezler."
"Çözüm süreci, Ortadoğu coğrafyasındaki tek güzel haberdir"
Çözüm sürecinin, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra parçalanan Ortadoğu coğrafyasındaki tek güzel haber olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Ortadoğu coğrafyasında açılan yaraları, kapatma çabasıdır. Misak-ı Milli'dir. Bir tren yolu geçti diye parçalanan şehirleri tekrar birleştirme projesidir. Parçalanan köyleri, parçalanan aşiretleri, parçalanan aileleri birleştirme projesidir. Önce biz, Türkiye'de birleştireceğiz gönülleri sonra Suriye'deki Araplar da Kürtler de Türkmenler de birbirlerine daha yakın kardeş olacaklar. Türkiye'ye bakacaklar ve görecekler ki Hatay'da Arap, Kürt, Türkmen ya da Urfa'da ya da Mardin'de kardeş olduğunu görecekler ki Suriyeliler ve Iraklılar da bunun parçası olsunlar. Önce biz, bunu gerçekleştireceğiz. Kesinlikle Irak'ta veya Suriye'de olduğu gibi ülkemizin şehirlerinin, 'Şu şehir bu etnik kimliğe, şu şehir bu mezhebi kimliğe aittir' diye bölünmesine izin vermeyeceğiz.
Ateş çemberinin ortasındayız ama ateş çemberinin ortasında bir umut ışığı olmaya devam edeceğiz. Etrafımızdaki ülkeler büyük problemlerle karşı karşıya, parçalanmalarla çatışmalarla yüzyüzeler. Türkiye, istikrarın, demokrasinin, özgürlüklerin adası olarak, tek ümit ışığı olarak duruyor. Bu ümit ışığını yok etmeye çalışanlara karşı omuz omuza vereceğiz. Omuz omuza vermemiz esnasında da kamu düzenini inşa etmede kararlıyız. Herkes bunu bilmelidir."
"Türkiye'yi şikayet edeceklerdi"
Özgürlüklerin Korunması ve İç Güvenlik Reformu'nu açıkladıklarını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Şunu bekliyorlardı ve kendilerini ona hazırlamışlardı. Bir hafta, iki hafta, Türkiye polis devleti olmaya gidiyor, Türkiye otoriterleşiyor. Hatta dışarıda bazı basın yayın organları, bu yönde makaleleri bile hazırlamışlardı bizim konuşmamızdan önce. Türkiye'yi şikayet edeceklerdi, 'Bakın, gözaltı süresi 24 saate çıkıyor, Türkiye otoriterleşiyor. Bakın molotofkokteyllerine ceza verilecek. Türkiye otoriterleşiyor.' Hayır, Türkiye, özgürlükleri korumaya kararlıdır ve özgürlükleri genişletmeye de kararlıdır, sadece korumaya değil ama özgürlükler ancak güvenin ve huzurun olduğu yerde olur."
"Yok öyle yağma"
Farklı düşüncede olanların, kamu düzeni ve güvenlik varsa seslerini duyurma imkanına sahip olacağını vurgulayan Davutoğlu, "Bir sokakta onlar konuşur, bir başka sokakta da başka türlü düşünenler konuşur. Ama onların niyeti o değil. Onlar, her yerde biz konuşalım diyorlar. Yok öyle yağma. Bu topraklar size ait değil, bu topraklar 77 milyon vatandaşımızın her birine ait ve her vatandaşımız her yerde konuşur, her yerde hukuk düzeni içinde görüşünü ifade eder. Şimdi, biz bunu teminat altına alıyoruz" dedi.
"Karşıysan, çık söyle"
İç Güvenlik Reformu'na ilişkin açıklamaların ardından muhalefetin şaşırdığını, ne diyeceğini bilemediğini belirten Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Bu sefer Kılıçdaroğlu çıktı, 'Biz de molotofkokteyline, şiddete karşıyız' dedi. Peki bunu Kobani olayları olurken niye söylemedin Kılıçdaroğlu? Niye söylemedin? Senin Genel Başkan Yardımcın, 'sokaklara çıkın' diye çağrı yaptığında, Türkiye'yi karıştırmak için mesajlar yolladığında neredeydin? Her zaman olduğu gibi kış uykusundaydı herhalde. Haberi yok. Şimdi baktı ki millette bir tepki var, o tepkiyi kaçırmamak için 'Biz de şiddet eylemlerine karşıyız' diyor. Karşıysan, çık söyle."
"Medine ruhunu ebediyete kadar koruyacağız"
"Hicret nasıl bir ruh hali gerektiriyorsa, ne pahasına olursa olsun Medine ruhunu ebediyete kadar koruyacağız"