Davette Üslup

MUHLİS KILIÇ

İslam davetçileri için davetin kendisi kadar, davette işleyecekleri üsul ve üslup da bir o kadar önemlidir. Nice haklı dava sahipleri var ki; üsul ve üslup hatalarından dolayı haksız bir duruma düşmektediler. Peki üslup nedir? Üslup, muhtevanın ve mesajın sunuş biçimidir.1

Başarılı bir davetçi; her ne insana düşüncelerini nasıl sunabileceğini bilen, fikirle onu ikna etmeye çalışan ve onu etkileyecek bir üslupla o kimseyi hareketin saflarına çekebilen kişidir.2 İnsanları ikna etmek, onların hidayetine vesile olmak kişiye çokça hayır kazandırır, bunun aksine insanların dinden soğumalarına sebep olacak tarzda hareket etmek de büyük bir vebali gerektirir. Davetçi, sözleriyle insanları, nefret ettirmemeli, İslam’ı tebliğ ederken üslubuna azami derecede dikkat etmelidir.

Davetçinin üslubu en temelde yumuşak olmalıdır. Yumuşak sözle bir şeyleri anlatma, Kur’an’da kavl-i leyyin kavramı ile ifade edilir. Kavl-i leyyin, yumuşak sözle anlatmanın yanında, kırıcı olmama, suçlamama, hakaret etmeme, bağırıp çağırmama, nazik ve kibar olma, gönül okşayıcı olma anlamlarına gelir.

“Firavun’a gidin; çünkü o, gerçekten çok azgınlaştı. Ona yumuşak ve gönül alıcı sözler söyleyin. Belki o, böylece aklını başına alır veya hiç değilse biraz korkar.”3

İslam alimleri bu ayetle ilgili genel olarak şu değerlendirmede bulunmuşlardır. Firavun ki o devrin en zalimi, insanlara ilahlık taslayan, onların her birinin kendisinin kulu olduğunu düşünen zorba biriydi. Eğer Firavun gibi birine dahi, ‘yumuşak sözle’ bir şeylerin anlatılması istenmişse, davetçi mesajı götüreceği herkese kavl-i  leyyin ile muamelede bulunmalıdır. Bu konuyla ilgili şöyle bir anektod anlatılır:

‘’Bir gün bir adam Harun Reşid’e gelir ve sert bir üslupla ona nasihat eder ve ağır sözler söyler.

Harun Reşid de:

Yavaş ol, şüphesiz Yüce Allah senden daha hayırlısını, benden daha şerlisine göndermiştir, ve ona yumuşak olmasını emretmiştir. Yüce Allah Musa’yı Firavun’a göndermiştir. Hz. Musa senden daha hayırlı, Firavun benden daha şerlidir. Üstelik yüce Allah, Musa’ya da şöyle emretmiştir. Firavun’a gidin; çünkü o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır, yahut korkar.’’

Harun Reşid’in bu sözü, davetçiye çok şey anlatır durumdadır. Tebliğ ve davette bulunan kişi bu anektodu asla unutmamalıdır. Nitekim katı olan, setrt olan, yumuşaklıktan nasibini almamış olan kişinin faydadan çok zarar vereceği muhakkaktır.4

İslam davetçileri özellikle davetlerinin ilk dönemlerinde, üslup konusunda belirli sıkıntılar yaşayabilmektedirler. Bu dönemde düşüncede net olmaya çalışmak, üsluba belki de farkında olmadan, sertliğe sebep olmaktadır. Üsluptaki bu sertlik beraberinde kırıcılığı getirmektedir. Böyle bir durumda ise sert ve kırıcı olan üslup, davetçinin mesajının önüne geçmektedir. Ve belki de muhatap sırf bu sebepten dolayı mesajdan nasibini alamamaktadır.

‘’Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.’’5

İnsanların etraflarından dağılıp gittiği davetçiler, bu ayetin ışığında tutumlarını gözden geçirmelidir. Düşüncede netliğin kaba ve dışlayıcı bir üsluba dönüşmemesi için ellerinden geleni yapmalıdır. Bu konuda başımdan geçen bir anektodu anlatmak isterim.

‘’Bir muhabbet ortamında yeni tanıştığım bir ağabeyle beraber oturuyorduk. Yanımızda benim önceden tanıdığım bir kaç kişi daha vardı. Yeni tanıştığım ağabay İslami bilince sahip, davet konusunda da tecrübeli biriydi. Benim üzerimde ise acemiliğin her hali mevcuttu. Sohbet ilerleyip tanıdıklarım her konuştuklarında ben sinirlenip tam bir şeyler söyleyecekken ağabey araya giriyor ve benim söylemeyi düşündüğüm şeyleri gayet sakin bir şekilde soruyu soranlara söylüyor ve onları ikna da ediyordu. Ağabeyin üslubundaki arılığı, yumuşak sözlülüğü ve netliği gördükten sonra bazı şeyleri değiştirmenin çabası içerisine girmiştim.’’

‘’(Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.’’6

Davette üslup dediğimiz zaman parolamız:

1- Kavl-i leyyin

2- Hikmet

3- Güzel söz

Kavl-i leyyin’İn ne olduğu üzerinde durmaya çalıştık. Burada şu gerçeği dile getirmekte fayda var. Yumuşak smz derken, eziki silik, evet efendimci bir söylemden bahsetmiyoruz. İslam davetçisi akıllı ve uyanıktır. O karşısındaki kişinin durumuna göre hareket eder. Davetçi İslam’a alçakça saldıran, hakaret eden, kötü niyetleri her hallerinden belli olan, İslam’a düşmanlık eden kimselerden sözünü esirgememelidir. İşte tam da bu noktada hikmet kavramı devreye girer. Hikmet, eşyanın aslına uygun, muhkem, hükme bağlanmış doğru bilgi anlamına gelir. Davetçi, neyi, ne zaman, kime söyleyeceğini bilmelidir. Bazen Musa gibi celallenerek, bazen de Harun gibi cemallenerek ama mutlaka birlikte en güzel üslupla davetini yapmalıdır.7

Şimdi peygamber (a.s)’ın hayatından konumuzla ilgili bir kaç örnek üzerinde durmaya çalışalım.

"Bir genç delikanlı Hz. Peygamber'e (s.a.v.) geldi. Şöyle dedi: Ey Allah'ın Peygamberi! Bana izin ver zina edeyim. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) etrafında bulunanlar elleriyle işaret ederek veya üstüne yürüyerek delikanlıya 'sus-sus' dediler.

Hz. Peygamber (s.a.v.) ise böyle bir tepki göstermedi.

Delikanlıya "Bana yaklaş" buyurdu.

Genç Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yanına oturdu.

Efendimiz (s.a.v.) gence soru sormaya başladı. İlk sorusu şu oldu: Sen böyle bir şeyi (zinayı) annen için ister misin?

Genç: Canım sana feda. Hayır! Vallahi böyle bir şeyi kabul edemem ey Allah'ın elçisi.

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Diğer insanlar da elbette anneleri için böyle bir şeyi kabul etmezler.' Efendimiz (s.a.v.) bu sefer 'kızın için böyle bir şey ister misin' diye sordu. Delikanlının cevabı aynı oldu.

Hz. Peygamber (s.a.v.) kız kardeşi, halası, teyzesi için aynı soruyu yineledi.

Genç her seferinde 'Canım sana feda olsun ey Allah'ın Peygamberi. Vallahi kabul edemem' cevabını verdi.

Hz. Peygamber delikanlıya şöyle buyurdu:

'Senin zina etmek istediğin kişi de ya bir kız ya kız kardeş ya hala ya da teyzedir. Bunların yakınları da elbette böyle bir şey istemezler. Öyleyse zinadan uzak dur.

Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) mübarek elini gencin göğsüne koydu ve şöyle dua buyurdu:

'Allah'ım! Bunun günahlarını affet. Kalbini duru hale getir. Bu gencin iffetini koru.' Bu genç bir daha böyle çirkin bir düşünce içinde olmadı."8

Allah Resulü (a.s) zina etme isteğini kendisine açıklayan gence kızmıyor, onu rencide etmiyor, kovmuyor ve cezalandırmıyor. Tam aksine konuyu gencin anlayabileceği bir dille anlatıyor ve onu ikna ediyor.

‘’Biz peygamberin meclisinde oturduğumuz bir vakitte biri gelip böyle bir şey söylediğinde tavrımız ne olurdu?’’ diye hiç sormuyorum. Belki çoğumuz peygamber (a.s)’ın büyük bir sabır göstererek gence izah ettiği sözleri düzgün bir şekilde okuyacak kadar bile sabredemedik. Bu örnek içerisinde çokça ders barındırıyor. Nitekim bu örnekte, davette üslubun üç parolası da var. Yumuşak söz var, hikmet var ve güzel söz var.

Ebu Hureyre anlatır:

‘’Bir bedevi mecside bevletti. Oradakiler hemen ceza vermek için ona doğru hareket ettiler. Peygamber (a.s) hemen onlara: ‘Onu bırakınız, sonra sidiğinin üzerine bir dolu kova su dökünüz. Çünkü sizler kolaylık göstericiler olarak gönderildiniz, güçlük göstericiler olarak gönderilmediniz’ buyurdu.’’9

Resulullah (a.s)’ın hayatında bunun gibi daha birçok örnek zikredilebilir. O, insanların hatalarını düzeltmede çok yumuşak bir metod izlemiştir.

Bu konuyu bitirirken, davetçinin peygamber (a.s)’ın sünneti ışığında dikkat etmesi gereken hususlara değinelim.

*Davetçi gerekmedikçe konuşmamalıdır. Konuştuğu zaman yavaş, harfleri yutmadan, tek tek konuşmalıdır.

*Gerektiğinde sözünün anlaşılması için tekrarlardan faydalanmalıdır.

*Anlatacağı konuya soruyla başlama ve meseleleri hikayeleştirme tekniklerinden faydalanabilmelidir.

*Konuşmasında aşırıya kaçmamalı, muhatabını bıktırmamalıdır.

*Muhatabını kırmamalı, onu rencide etmemelidir.

*Karşındakini alt etmek için değil, kazanmak için öğüt vermelidir.

*Muhatabının dikkatini dağıtacak yersiz ayrıntılara girmemelidir.

*Üslubu açık, anlaşılır ve net olmalıdır.

*Kişilere akıllarının kapasitesince konuşmalıdır.

Dipnotlar:

1- Ramazan Kayan, Nebevi Bir Eylem Davet, İstanbul, Çıra, 2016, s.78

2- Abdullah Yusufoğlu, Her Yönüyle Davet, İstanbul, Çıra, 2013, s.39

3- Taha 43-44

4- Abdüllatif Mermer, Davet Yolunda, Beka, İstanbul, 2016, s.136

5- Ali İmran 159

6- Nahl 125

7- Ramazan Kayan, a.g.e, s.87

8- Taberani

9- Buhari, Edep, 80