Selahaddin E. Çakırgil, birçok kesim tarafından kahraman ve KKTC’nin eksik olan yerli “Ata”sı ilan edilen Rauf Denktaş’ı yazdı.
‘Dâvasının kahramanı ve denektaşı’ olarak, Denktaş..
Ölümler vardır.. Dünya hayatından ayrılan kişinin, ‘bir topluma mal olmuş bir inancın, bir ideolojinin kahramanı’ olduğunu bir daha hatırlatır..
Bazı ölümler de, kişinin ‘kendi dâvasının kahramanı’ olduğunu yeniden düşündürttürür, insana..
Bazıları ise, ‘Kör ölür, şehlâ bakışlı olur..’ sözünü hatırlatır.. Sırf, gidenin ardından iyi şey söylenmesi gerekli görüldüğü için, yasak savmaca kabilinden konuşulur, öyleleri için...
Haa, Kuzey Kore ve diger bazı ülkeler gibi, resmî ideoloji diktatörlüğünün pençesinden kurtulamamış toplumlarda ise, resmî ideolojilerin ’ikon’laştırdığı/ putlaştırdığı, kutsallaştırdığı isimler hakkında, ölüm sonrasında veya ölüm yıldönümlerinde dile getirilmesi gerekli yüceltici laflar, ya kamu görevlilerince ya da bu gibi resmî övgücülüğü gönüllü benimsemiş veya bu işi kendileri için arpalık haline getirmiş kimseler yerine getirirler..
*
13 Ocak akşamı, Kıbrıs’da 88 yaşında vefat eden Raûf Denktaş, bu nitelemelerin hangisine uygun bir isimdi diye düşününce, onun dâvasının, bütünüyle müslüman halkımızın mı; yoksa, sınırlı bir halk kesiminin mi dâvası olduğu üzerinde, herkes kendi ölçüsüne göre bir ayrı belirleme yapabilir..
Şunu belirtmeliyim ki, o, bizim ilk gençlik yıllarımızdan beri, Kıbrıs Mes’elesi’nin gündeminde daima (Fâzıl Küçük ile birlikte) ön planda bulunmuş iki isimden birisi idi..