Düşünebiliyor musunuz, bir davanız var. Mahkeme, “Bu konuda bilirkişiden yardım alalım. Konu hukuki ama, bilirkişiler de olayı bir özetlesinler” diye düşünüyor.
Bilirkişiye yolluyor dosyayı.
Ama o ne?
Üç kişilik bilirkişi heyetindeki iki kişi, öyle veya böyle, davacı ile yakın irtibattalar.
Dosyayı aldıklarında, hiç itiraz etmiyorlar: “Olmaz. Bizim davacı ile ilişkimiz var. Bizim bu dosyada rapor hazırlamamız etik olmaz. Aksi davranış içine girmemiz, hem kendi itibarımıza, hem de bilirkişilik müessesesine zarar verir. Bizim bu dosyada görüş bildirmemiz doğru değildir” diyerek çekilmiyorlar...
Güzel güzel raporlarını yazıp, mahkemeye sunuyorlar..
Sanki biz de; Doğan ile bu denli yakın irtibatı olan bilirkişilerin hazırladıkları raporu yiyeceğiz!
Hani dolaylı bir ilgi olur, “Canım ne var bunda? Aynı ülkede yaşayan herkesin, birbiriyle bu kadarcık irtibatı vardır” dersiniz.
Ama dolaylı falan değil. İrtibat aşikâr..
Bakıyorsunuz, bilirkişilerden birisinin, avukatlık bürosu olarak İstanbul Barosu’na bildirdiği resmi adres, Doğan Grubu şirketleri için çalışan bir hukuk bürosu.
Sabahtan akşama kadar, Milliyet’in davası idi, POAŞ’in icra takibi idi, ERK Petrol’ün alacağı idi uğraşan avukatların arasında bir avukat da, aynı zamanda bilirkişilik yapıyor.
Bilirkişilik yapıyor ve büro arkadaşları Doğan Grubu lehine avukatlık yaparken, o da Doğan Grubu’ndan bir şirketin açtığı davada bilirkişilik yapıyor.
Bilirkişiliğin en birinci şartı, tarafsızlıktır.
Büro arkadaşları, harıl harıl Doğan Grubu şirketlerini savunurken, onların arasındaki bu bilirkişi, nasıl tarafsız olacak?..
Olabilir mi böyle bir şey?
Mümkün mü bu?
“Efendim ben o yazıhaneye sık sık gidip gelmem” diyebilir bilirkişimiz...
İyi de, insanlar 24 saat seni mi takip edecek hanımefendi? Kaç gün uğruyorsun, kaç dakika kalıyorsun, izleme mi yapacaklar?!
Bilirkişilik yapıyorsan, tarafsız olduğun konusunda da, kimsede bir tereddüt oluşturmayacaksın..
Değil mi ama?!
Dosyada bir bilirkişimiz daha var.
Onun özelliği de, 2003 yılında Çağa Hukuk Vakfı’ndan burs kazanarak, yurtdışında doktora yapmış olması...
Kaç vatandaşımıza böyle bir imkân sağlanır?
Bu vakıf, her yıl sadece 1 kişiye bu imkânı veriyor. Bu tür vakıflar da, zaten bir elin parmak sayısı kadar..
O halde?
O halde, böyle çok sınırlı sayıda şanslı insan arasına giren Şükran Hanım, bu imkânı kendisine sunan vakfın başkanı lehine bilirkişilik yapabilir mi?..
Nasıl mı oluyor bu?
Anlatayım.. Burs veren Çağa Hukuk Vakfı’nın Başkanı Av. Hayrettin Çağa.
Hayrettin Çağa da, Aydın Doğan’ın avukatı. Aynı zamanda Doğan Grubu şirketlerinden birçoğunda da yönetim kurulu üyesi! Hatta bazı davalarda da, Aydın Doğan ile birlikte sanık!
Şimdi söyler misiniz, bu ikinci bilirkişimiz Doğan Grubu’ndan bir şirketin davacı olduğu dosyada bilirkişilik yapabilir mi? O dosyada tarafsız olabilir mi?
Patron burs veriyor. Sonra patronun patronunun davacı olduğu dosyada bilirkişilik yapıyoruz. Üstelik, davacının çıkardığı bir dergide, danışmanlık da yapıyor bilirkişimiz!..
Olur mu böyle bir şey? Bence olmaması gerekir..
Sahi, böyle bir olaya Bakanlık ne der acaba?
Tamam, mahkemeler bağımsızdır ama.. Aması var işte..
Mahkemeler bağımsızdır diye, istediğiniz insanı bilirkişi de seçemezsiniz yani.
Onun içindir ki; Adalet Bakanlığı, bilirkişi listesini kendi hazırlıyor, ilan ediyor..
Böylece, bazı mahkemelerde, hakim tanıdığı olmakla, bilirkişilik sıfatı kazanılmasının önüne geçmeye çalışılıyor.
Çalışılıyor da, henüz daha sistem tam oturmadı. Oturana kadar da böyle uçuk yanlışlıklar yaşanabiliyor.. Yaşandığına göre de, Bakanlığın bunları soruşturması gerekiyor.. Bence Adalet Bakanlığı bu olayı soruşturmalı ve sonucu da kamuoyu ile paylaşmalıdır.
VAKİT