Darfurda Kısmi Barış

Ahmet Varol

Bu sıralarda, Sudan topraklarından koparılarak bağımsızlaştırılan Güney Sudan'ın devletleşme sürecinde son merhaleye gelinirken Hartum'un ikinci önemli baş ağrısı durumundaki Darfur meselesiyle ilgili olarak da iki gün önce yani 14 Haziran Perşembe günü Katar'ın başkenti Doha'da bir barış anlaşması imzalandı.

Güney Sudan'ın konumunun ve BM'nin bu yeni üyesiyle ilgili olarak çağdaş emperyalizmin muhtelif kanatlarının sergilediği tutumun ayrıca değerlendirilmesine ihtiyaç var. Ancak bugün Darfur dosyasını tamamen kapatmayan kısmî barış anlaşmasının genel bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.

Darfur'daki sorun genelde hayvancılıkla geçinen zencilerle, tarımla uğraşan Araplar arasında ortaya çıkan arazi meselelerinden kaynaklanan kavgalarla başladı. Sonra bu hadiseler Arap kesim adına silahlı gruplar oluşturan Cancevid gerillalarıyla, zenci kesimin oluşturduğu gerilla örgütleri arasında çatışmalara dönüştü. Hükûmet güçlerinin müdahalesiyle ve başlangıçta Cancevid gerillalarını destekleyen tutum sergilemesiyle hadiseler daha da genişledi. Sonra hükûmet güçleri Cancevid gerillalarının silahlarını topladığını ve onların zenci çobanlara saldırmasına engel olmak için askerlerini devreye sokacağını bildirmesine rağmen sorun çözülemedi. Çünkü olaylar bu kez Darfur bölgesinde mağdur edilen ahaliyi savunma iddiasıyla ortaya çıkan gerilla gruplarıyla askerler arasında çatışmalara dönüşmüştü. Bütün bu olaylar ve kavgalar yüzünden bölgede en az yüz bin kişinin hayatını kaybettiği iki milyon kişinin de evini yurdunu terk ederek çoğunlukla Çad'a iltica ettiği tahmin ediliyor. Bazı raporlarda ölü sayısı iki yüz bin olarak verilmektedir.

Çatışmaların sonlandırılması ve barışın hâkim kılınması amacıyla 5 Mayıs 2006'da Hartum yönetimiyle Darfur'daki gerilla örgütlerinin ikincisi sayılan Sudan Kurtuluş Ordusu (SLA) arasında bir barış anlaşması imzalandı. Ancak bu barış başarılı olamadı ve çatışmalar durmadı.

2006'daki anlaşmanın başarısız olmasında emperyalist güçlerin iki yüzlü tutumunun ve kasıtlı tahriklerinin önemli rolü olduğu tahmin edilmektedir. Sürekli "barış" yanlısı görünüm veren emperyalistler Sudan'a yönelik dayatmalarının kabul edilmemesi halinde bu ülkenin istikrar ve huzura kavuşmasını istemiyorlar.

Bölgede yeniden bir barış sağlanması ve silahlı çatışmaların son bulması için otuz aydan beri Katar'ın ara buluculuğu ile dolaylı ve doğrudan görüşmeler yapılıyordu. 14 Temmuz 2011 Perşembe günü de yine Katar Emiri Hamd bin Halife Ali Sani'nin ev sahipliğinde, Doha'da kısmî bir barış anlaşması imzalandı. Anlaşmaya gözlemci sıfatıyla Burkina Faso ile Afrika Birliği ve Birleşmiş Milletler teşkilatları da imza attı. İmza töreninde birçok Afrikalı ve Arap lider yer aldı. Uygulamaya geçirilmesi için de bir aylık mühlet belirlendi.

Kısmî barış anlaşması dememizin sebebi Darfur'daki gerilla örgütlerinden sadece biriyle imzalanması ve olaylarda başı çeken örgütlerin dışarıda kalmasıdır. Anlaşmaya Sudan hükûmetinin karşısında sadece Adalet ve Özgürlük Hareketi adlı gerilla örgütü imza attı. Oysa bölgedeki gerilla örgütleri arasında başı çekenlerin Adalet ve Eşitlik Hareketi ile Sudan Kurtuluş Ordusu (SLA) olduğu tahmin ediliyor.

2006'da anlaşmaya imza atan SLA'nın bu kez dışarıda kalması dikkat çekiyor. Gerilla örgütlerinin birinci sırasında yer alan Adalet ve Eşitlik Hareketi ise imza atmadığı gibi anlaşmanın eksik olduğunu, soruna çözüm getirmeyeceğini ve Darfur cephesiyle Hartum arasında değil sadece bir örgütle hükûmet arasında imzalanmış olduğunu ifade etti.

Bu durum Doha'da imzalanan anlaşmayla kesin barış sağlanamadığını ve çözüm formülü üretilemediğini gösteriyor. Bununla birlikte gerilla gruplarının bir kısmının elenmesi, çatışmada ısrarlı olanlar karşısında Hartum'un bileğini güçlendirecektir.

Anlaşma, dışarıda kalan örgütlere de imza atmaları için üç ay süre tanıyor. Sudan hükûmeti bu arada diğerlerini ikna etmek amacıyla siyasi ataklar yapıyor. Siyasi tutukluları serbest bırakırken imza atan örgütlerin mensuplarıyla diğerleri arasında ayrım yapmaması bu amaç için. Serbest bırakılanlar arasında Adalet ve Eşitlik Hareketi liderinin üvey kardeşinin de yer almasının bu örgüte yaklaşma girişimi olduğu tahmin ediliyor.

YENİ AKİT