Gazze yolcuları bugün Gazze önlerinde olacak.
İsrail zor bir sınavda. Ya ambargo delinecek ya da İsrail insanlığın vicdanında mahkûm olacak.
İsrail hâlâ devlet olamadı.
İngilizler nasıl 1919’da Yunanı İzmir’e çıkarttılarsa, daha sonra Yahudileri Filistin topraklarına çıkarttılar. Aslında bu işe daha önce başladılar. Çanakkale’den çekilip Filistin’den saldırdıklarında plânları hazırdı. Hitler kovalayacak Lord Curzon toplayacaktı. “Kontrollü bunalım stratejisi” dedikleri şey, “tavşana kaç, tazıya tut” politikası yani.
Yunan “Megalo idea”sı gerçekleşmedi ama Siyonistler hâlâ bu “idea”larını sürdürüyorlar. Her iki projenin arkasında da İngiltere vardı. “Bir damla kan, bir damla petrol” için, İslâm dünyasına karşı başlattıkları “topyekûn savaş”ta, Siyonistler, Asala, Pontus, Etnik-i Eterya, yeni haçlı seferlerinin içerideki müttefikleri olacaktı.
İsrail’i İslâm coğrafyasının kalbine bir bomba gibi yerleştirirken, İsrail’in dişine göre, bir “şamar oğlanı” olarak suni devletçikler icad ettiler. Askeri darbelerle Müslüman halkı baskı altında tutmaya çalıştılar. Bölgedeki işbirlikçi dikta rejimlerinin ve darbelerin arkasındaki asıl gerçek bu! Darbeler ve diktatörlük rejimleri olmazsa İsrail de olmaz!
Bölgedeki her dikta rejimi ve her darbenin arkasında İsrail, MOSSAD, Siyonistler, Yahudi lobisi ve onların tabii müttefikleri durumundaki masonik örgütler vardır.
İsrail işgal ve darbe demek. Derin devlet demek! İsrail’i var eden derin gerçek bu. Soykırım iddiası, önce üretilen ve sonra abartılan bir iddiadır. Siyonist bir komplo ürünüdür. Musevilerin acı tarihlerinin asıl müsebbibi Siyonistlerdir ve bugün hâlâ Siyonizm İsrail’i var kılmaya çalışan dünya derin devletinin elinde, Müslümanlar, Araplar, Filistin halkı için olduğu gibi Museviler, İsrail oğulları için de bir tehdit ve baskı aracıdır. İnanç ve gelenek üretilen bir resmi ideolojinin elinde esir edilmiş ve oyuncak haline getirilmiştir. Filistin toprakları İsrail’in işgalindedir. Musevi geleneği ve bu halkın beyni ve yüreği Siyonistlerin işgali ve baskısı altındadır.
Siyonizm bir resmi ideoloji olarak bugün ırkçılığın-faşizmin merkez üssü haline gelmiştir. “Resmi bir tarih anlayışı” olarak da Avrupa ve bu bölge tarihine ilişkin gerçeklerin ortaya çıkmasını engelleyen bir tehdide dönüşmüştür.
İsrail var olduğu sürece bölgede darbeler ve terör bitmez. İsrail bir terör üssüdür.
Gazze yolculuğu bir kez daha bu gerçekleri insanlığın gündemine getirmek açısından tarihi bir fırsattır. Götürülen malzeme “buğday” hükmündedir. Bedeni açlığı giderir. Ama 2. boyut, bu işin “himmet” boyutudur. Bilinç ve vicdan boyutu! İşte asıl önemli olan da bu. İsrail’in engelleme çabası, bu seferi 2. boyuta taşıyan bir müdahaledir.
Bu işin 27 Mayıs’a denk gelmesi de önemli. Bu olayları aynı anda yaşamak, düşünmek, yeni ufuklara yelken açmamızı sağlıyor.
Bu belayı başımıza saran İngiltere’nin önemli politik araştırmalar merkezi Foreign Policy şu günlerde İstanbul’da Türkiye’nin geleceğini tartışıyor. Keşke İsrail’i bölgeye taşıyan İngiltere ve onun hamiliğini üslenen Amerika bir araya gelip İsrail’in geleceğini konuşsalar.
İsrail bu şekilde varolduğu sürece bu tehditler, kan, gözyaşı, terör hep var olacak. Bu ülkeler artık; İsrail’in bölgedeki varlığının kendi çıkarları, güvenlik planları, dünya barışına hizmet etmediğini görmek zorundalar. Her geçen gün de bu durum daha vahim ve içinden çıkılması zor bir hal almaktadır. Eğer İsrail halkına acıyorlarsa ve İslâm halkları ile barışmak istiyorlarsa daha büyük bir trajedi yaşanmadan ellerini çabuk tutmak zorundalar.
Selam ve dua ile.
Not: Soruyorlar, darbelere karşı ne yapabiliriz diye. Hemen bir STK platformu oluşturun. Ortak basın açıklaması yapın. Tüm media kuruluşlarını, radyo, tv, gazete, dergi, internet portalını ziyaret edin. Sergi, söyleşi, konferans, panel, radyo-tv programı, makale, dizi yazı hazırlayın. Darbecilerin adını taşıyan okul, cadde önünde basın açıklaması yapın. Tabelanın üzerine siyah örtü örtün. Suçu ve suçluyu övdükleri için o adı verenler hakkında savcılığa başvurun. O adın değiştirilmesi için valiliğe, belediyeye, bakanlığa dilekçe yazın. Kapalı salon, yürüyüş, açık hava toplantıları yapın. Yapacak o kadar çok şey var ki! Bir ucundan başlayın. Hemen şimdi. Bir hafta zamanınız var.
VAKİT