Ali Karahasanoğlu / Yeni Akit
“28 Şubat’ta hocasını indirdik, siz talebesini indiremiyorsunuz!”
Vural Avar ismi üzerinden 28 Şubat darbesi tartışılmaya devam ediliyor..
Vural Avar cezaevinde iken öldü..
Şimdi Çetin Doğan’ın külhanbeylikleri gözlerden kaçırılıyor.
Önce avukatından başlayalım.
Karar kesinleştiğinde, avukat Hüseyin Ersöz şöyle diyordu:
“Bu karardan ileride biz değil, sizler utanacaksınız!”
Daha iki hafta önce de, artık emekli general değil, er diyeceğim Çetin Doğan’ın bizzat kendisi cezaevinden yolladığı mesajda bakın ne diyordu:
“Bütün partilerin ve toplumun içine sindirebileceği, güven duyabileceği bir Cumhurbaşkanı adayı belirlemeden önce yapılması gereken, Anayasada yapılacak değişikliğin bütün yurttaşların çektiği sıkıntılara nasıl derman olacağının çok iyi anlatılmasıdır. Seçim sonuçları ortaya çıkmadan hükümet programının detayları ve yönetim görev paylaşımının belirlenmesi gayreti, gereksiz çatışmalara yol açabilecektir.”
28 Şubat’ta ne yaptığını, ne yapmadığını anlatması, kamuoyunu bilgilendirerek, yetkililerin de, atması gereken bir adım varsa, yapması için talepte bulunması gereken cezaevindeki darbeci mahkum, cumhurbaşkanı seçimi hakkında nutuklar atıyor.
Altı partiye strateji üretiyor..
“28 Şubat’ta biz hocasını indirdik. Siz talebesini indiremiyor musunuz” demeye getiriyor..
Devam ediyor, “Bu tür mahkemelerin ise sonradan lanetle anıldığı görülmektedir.”
Bitiyor mu tehditler? Hayır..
2 gün önceki mesajında ise bakın ne diyor:
“En önemli katkıyı Aziz Nesin’in fıkrasında yer alan kendini beğenmiş, burnu havada, ileri zekalı(!) eşeklerin işlevini ülkemizde tescilli, ‘Numaracı Cumhuriyetçiler’ bihakkın yerine getirmişlerdir. Bunun sonucunda anayasal düzenimizde adım adım gerekli değişiklikler yapılarak adalet mülkün temeli olmaktan çıkmış, iktidarın elinde, emrinde bir silah olarak kullanılmaya başlanmıştır.”
Yani diyor ki Çetin Doğan, “Parti kapatma, kanunları iptal etme yetkisi olan Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinden ikisini biz generaller arasından seçiyorduk. Diğer üyeleri de, Seyfi Dede’nin dizayn ettiği HSYK sayesinde Yargıtay ve Danıştay’dan ayarlıyorduk. Öyle bir dönemde, kim bizim dindarlara yaptığımız tehditler için ‘Anayasa’ya aykırı’ diyebilirdi ki. Ama birileri çıktı, demokrasi dedi, Anayasa dedi ve sonra işte şimdi cezaevine tıkıldık.. O eşekler yüzünden cezaevine tıkıldık..”
Çetin Doğan’ın dediği bu.
Dünden bugüne, bir adım geri gitmek yok.
Hâlâ posta koyuyor.. Hâlâ tehdit ediyor. Hâlâ hakaret ediyor..
Belki bazılarımız, “Şu an konumuz Çetin Doğan değil, Vural Avar” diyebilir..
O zaman, Vural Avar’ın mahkumiyet ilamının gerekçesindeki anlatımlara, dünden devam edelim..
Bakalım, bir adım geri atmış mı, Vural Avar.. Bir özeleştiri yapmış mı.
Bu ülkenin üniversite öğrencilerinin hakkına girdik, bizlere haklarını helal etsinler” demiş mi, diyebilmiş mi?
Tam aksine.. Aklımızla alay edercesine.. Zekamızla alay edercesine, bakın mahkemede neler demiş:
“Öncelikle şunu belirtmek isterim. Refah Yol Hükümeti düşürülmemiş, devrilmemiş Başbakan rahmetli Erbakan’ın koalisyon ortağı ile yapmış olduğu protokole dayanarak görevi Sayın Çiller’e devretmek üzere Cumhurbaşkanı’na sunduğu, dilekçe ile istifa etmiştir. İstifasında cebir ve şiddeti ima dahi eden ne bir kelime ne de ifade bulunmamaktadır.”
Bu ifade, 85 milyonun aklı ile alay eden bir ifade değil mi?
Cenazeye katılan CHP’lilere sormayacağım.
Çünkü onların tuzu kuru..
Ama Vural Avar’ın cezaevinde vefatından teessür duyan yakınlarına soracağım..
Mahkemede dahi bu ifadeyi vererek, Vural Avar kendisine zarar vermedi mi?
Dürüstçe, “Maalesef medyanın dolduruşuna geldik.. Erbakan’ın ülkeye zarar vereceğini sandık. Hükümetten düşmeleri için, belimizdeki silahı göstererek, elimizden geleni yaptık. 27 Mayıs’ı hatırlattık, 12 Eylül’ü hatırlattık” deseniz, gerçeğe uygun ifade verseniz, daha iyi olmaz mıydı?
Böylece, bize de bugün, “85 yaşında, gerçeği de söyleyen, ‘hata ettik’ diyen bir insanı, niye cezaevinde tutuyoruz ki?” deme imkanı sağlasaydınız, ne olurdu?
Bizi aptal yerine koyan ifadesini ısrarla sürdürüyor Vural Avar: “Milli Güvenlik Kurulu’nun 406 sayılı kararına gelirsek, 28 Şubat 1997’de alınan bu tavsiyevi karar 13 Mart 1997’de Refah Yol kabinesinde görüşülmüş ve uygulanmasını uygun görülerek 14 Mart 1997’de Başbakan Sayın Erbakan’ın imzasıyla hükümet kararnamesi olarak yayınlanmıştır.”
Erbakan’ın o kararı imzalamamak için, MGK tarihinde hiç olmamış şekilde, 3 gün beklediğini, TBMM’de grubu bulunan tüm partilerin liderleri ile görüşerek, destek istediğini ve maalesef ki maalesef, bugünlerde “hak-hukuk-adalet” diyen riyakarların partisi de dahil olmak üzere, Anavatan Partisi de dahil olmak üzere, hiçbirisinin Erbakan’a destek vermemesi üzerine, Erbakan’ın, askerlerin o baskısına istemeyerek boyun eğdiği gerçeğini, “isteyerek imzaladı” gibi çarpıtmaya utanmıyor musunuz?
Konuyu normal süreç gibi anlatan Avar, aslında suçunu itiraf ediyor ama, çok bilmiş avukatları kendisini uyarmıyor:
“Dikkat edilirse, Hükümet irtica ile etkin bir şekilde mücadele edilmesini kendisi emretmektedir.”
Tüm Türkiye, Refahyol’un irticanın kendisi olduğunu tartışıyor.
Genelkurmay adına konuşan komutanlar, irtica ile mücadele adı altında, Erbakan’ı hedef gösteriyor.. Manşetler atılıyor.. Genelkurmay’da brifinglerde, “irtica yayılıyor” denilirken, o tarihte başbakan olan “Erbakan’ın fotoğrafları” ekrana getiriliyor.. Başbakanlıkta tarikat liderlerinin iftar ettiği bilgisi üzerinden, “Ülkenin irticaya teslim olduğu” ana haber bültenlerinde saatlerce anlatılıyor. Vural Savaş, Yargıtay Başsavcısı olarak, RP’yi “irticanın kaynağı” olarak gösterip, iki generalin üye olduğu Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmasını sağlıyor..
Vural Avar kalkmış, “Hükümet irtica ile etkin mücadele edilmesini kendisi emrettti” diyor..
Bırakın beyler, bu akılsızca savunmaları..
Dürüst olun.. “Darbe amaçlı baskıları kurduk. Ama hata etmişiz. Bu yaşta bizi cezaevinde tutarak, kimsenin eline bir şey geçmez. Özeleştirimizi yaptık, helallik istiyoruz” deyin..
Canımız kurban.. Başkaları adına konuşmayayım, en azından benim canım kurban..
Ama, şunu yapmayın; sonraki yıllarda yine darbeye teşebbüs edecekleri cesaretlendirecek şekilde, mavallar okumayın..
Bu da, Vural Avar’ın savunmasından:
“Şayet Anayasamızın demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olması ilkelerini korumak için irtica ile mücadele etmek suçsa, rahmetli Erbakan da Bakanlıklara yayınlamış olduğu, o kararnamede savcıya göre suç işliyordu.”
Nasıl alay ediyorlar, görüyor musunuz..
Başörtülü kızlar üniversitenin kapısından geri çevriliyor. İHL mezunlarına katsayı zulmü uygulanıyor. Kur’an kursları kapatılıyor.. Halkın % 21 oy verdiği RP kapatılıyor..
Bunları, “Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği” gibi gösteriyor, Vural Avar.
Daha fazla uzatmayalım..
Cezaevindeki darbecilerden ve dışardaki yandaşlarından, “Affedersiniz” beklentimiz ile bitirelim.