Darbeci Hafter'in Selefi Müttefikleri

"Libya'da daha önce DEAŞ’a karşı olduğu gibi Hafter’e sadık güçlere de direnen Selefi grupların son zamanlarda, taraf değiştirdikleri ve Hafter ile koordineli hareket ettiklerine dair haberler geliyor."

Analiz: Dr. Tankut Öztaş / AA

Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa gibi ülkeler tarafından desteklenen, diktatör bir savaş ağası gibi hareket eden başıbozuk bir general, askeri güç ve propaganda da dahil olmak üzere geniş bir yöntem skalası kullanarak Libya’nın kontrolünü ele geçirmeye çalışmakta. Özellikle, Libya’daki BM destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) karşı verdiği savaşta, bu savaş ağası, yani Halife Hafter, mevcut ayrışmalardan yararlanabilmek için yalan propagandaya başvuruyor. Sosyal medya, Hafter’in, UMH’nin merkezi olan başkent Trablus’u ele geçirme harekâtlarına destek sağlamak için bilgi yaydığı kanallardan biri. Hafter’in Trablus’a girme teşebbüsleri, saldırıları başlattığı 2019 Nisan’ından beri akim kalmış olsa da, saldırılarının, kıyı kenti Sirte’deki ayrışmalardan yararlanma konusunda sergilediği göreceli başarısından sonra ivme kazandı. Kuzeybatı Libya’da bulunan Sirte’deki durum önem arz ediyor zira Sirte, Medhali-Selefileri ve Kaddafa kabilesinin bulunduğu stratejik bir yer olarak biliniyor. Daha önce bu gruplar, DEAŞ’a karşı olduğu gibi Hafter’e sadık güçlere de direndiler. Fakat son zamanlarda, taraf değiştirdikleri ve şimdi bu stratejik şehrin ivedilikle ele geçirilmesini sağlamak için Hafter ile koordineli hareket ettiklerine dair haberler geliyor.

Kaddafa, Huara kabilesinin şubelerinden biri ve Albay Kaddafi’nin kabilesi olarak meşhur. Kaddafi döneminde Kaddafa, Libya’nın en güçlü ve etkili kabilelerinden biri haline geldi. Kaddafa’nın nüfuzu Sirte’de hâlâ cari ve Hafter güçleriyle olan ittifakları UMH’nin şehirdeki otoritesini zaafa uğratmış durumda.

Üstüne üstlük, Medhali-Selefi milislerden oluşan 604. Tugay’ın taraf değiştirmesi, UMH’ye yönelik ciddi bir varoluşsal tehdit olarak görülüyor. Bu varoluşsal tehdit ise, Misrata’daki suçla mücadele ve ortak operasyon birimleri gibi Selefi zihniyetli diğer silahlı grupları da saflarına katılmaya teşvik etme ihtimallerinden kaynaklanıyor.

Suudi Arabistan'ın etkisi

Bazı analistler Medhalilerin Hafter’i her zaman açıktan desteklediğini ve UMH’nin, bu grupların er ya da geç taraf değiştirme ihtimali olduğu gerçeğinin gayet farkında olduğunu öne sürerken, diğer bazıları bundan o kadar da emin değil. Onlara göre, bu grupların taraf değiştirme kararı, esas olarak Suudi Arabistan’ın Libya iç savaşına artan derecede müdahil olduğunu gösteriyor.

Medhali hareketinin kurucusu olan Rebi’ el-Medhali de dahil olmak üzere, Medhali dini şahsiyetlerin birçoğunun, Suudi Arabistan’daki siyasi, ekonomik ve entelektüel çevrelerle aralarında sağlam bağlar olduğu iyi bilinen bir gerçek. Örneğin Joffe, Medhaliliği, Libya’daki Suudi nüfuzu lehine faaliyet gösteren bir “Truva atı” olarak tanımlamıştır [1]. Medhaliler, Suudi devleti tarafından tamamıyla benimsenip desteklenen Selefiliğin aşırı muhafazakâr bir yorumunu öğreten katı bir Suudi teoloğu olan Rebi’ el-Medhali’nin takipçileri.

Bu din adamı kariyeri boyunca Suudi devletiyle hep yakından ilişkili oldu. Krallığın, hükümet tarafından finanse edilen en önde gelen dini düşünce kurumlarından biri olan Medine İslam Üniversitesi’nin Hadis Fakültesi’nin dekanı oldu. Daha sonra (Muhammed Emân el-Câmi ismindeki din adamının başını çektiği) “el-Câmi” isimli Selefi din adamları hareketine dâhil oldu, fakat daha sonra akıl hocalarını da geçerek Suud monarşisinin yılmaz bir savunucusu haline geldi. Suud hanedanı da bu "iyiliği" karşılıksız bırakmadı ve onu dünyadaki Selefi hareketlere yardım için kullandığı birincil kanal haline getirdi.

Bu açıdan bakıldığında, Medhali grupların Suudi müesses nizamı tarafından himaye edilmesi ve kullanılması şaşırtıcı değildir. Bu yüzden Libya’daki birçok gözlemci, önceliği, Suudi Arabistan’ın siyasi ve güvenlik çıkarlarını ötelemek olan Medhali gruplara temkinli yaklaşıyor.

Libya krizi bölgeyi de kaosa sürükleyebilir

Riyad’ın Nisan 2019 başlarında Hafter liderliğinde gerçekleşen Trablus saldırısını belirgin bir şekilde desteklemesi, bu istikametteki korkuları pekiştirmiş oldu. Nitekim, çeşitli raporlar Suudilerin Libya’da süregiden çatışmadaki rolünü ortaya koymuş durumda (Crisis Group 2019 s.30; Joffe 2018). Örneğin Tarık bin Ziyad Tugayı, Hafter’in ordusunda, ordunun Trablus’u zorladığı bu günlerde önemli bir rol oynamaya devam eden, Medhalilerin egemen olduğu bir birim (Crisis Group 2019, s.13) [2].

Buna bir de Es-Sâika Tugayı komutanı ve Libya Ulusal Ordusu (LNA) içindeki Medhali-Selefiler arasında dikkat çeken bir figür olan Mahmud el-Verfalli’yi eklemek gerekiyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC), 3 Haziran 2016-17 Temmuz 2017 tarihleri arasında 33 kişinin savaş suçları olarak değerlendirilebilecek şekilde yargısız infaz edildiği suçlamasına müstenit olarak Ağustos 2017’de El-Verfalli’nin hakkında tutuklama emri çıkardı. Bununla birlikte, savaş ağası Halife Hafter kısa süre önce onu yarbay rütbesine yükseltti ve el-Verfalli Hafter’in düzensiz, toplama ordusundaki elit bir birliği yönetmeye devam ediyor.

Bu, Medhalilerin askeri çatışmalarda kullanıldığı, en gelişmiş silahlarla donatılmış ve kontrolleri altında askeri birliklere sahip olduğu ilk ve en bariz durum. Dolayısıyla bu sadece Libya için değil, komşu ülkeler için de endişe verici bir durum. Örneğin, Crisis Group’un (2018, s.30) Medhaliler hakkındaki raporu için yapılan bir röportaj sırasında, bir doğu ülkesinden hükümet görevlisi, bazı Mısırlı yetkililerin, Medhalilerin doğu Libya’da sınırları aşacak şekilde yükselen gücü ve etkisi ve bunun Mısır’ın kendi Medhalilerini etkileyebileceği konusunda endişeli olduğunu belirtti.

Libya’da rakip kabileler ve ideolojik gruplar arasındaki çatışma, Kaddafi rejiminin çöküşünden bu yana giderek içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bu karmaşa bölgede rekabet halinde olan devletler tarafından iyice körükleniyor ve mevcut durum, ilgili tüm taraflar için gittikçe daha fazla olumsuz sonuç veriyor gibi görünüyor. Libya’nın tekrar gelişip müreffeh bir hale geldiğini görmek istiyorsak, önce tüm bölgesel oyuncuların Libya’da barış ve adil bir toplum için çalıştıklarına şahit olmalıyız. Aksi takdirde, devam eden iç savaş bölge geneline şok dalgaları göndermeye devam edecektir.

Mütercim: Ömer Çolakoğlu

[1] The Trojan horse: the Madkhali movement in North Africa, The Journal of North African Studies, 23:5, 739-744, DOI: 10.1080/13629387.2019.1539696

[2] Crisis Group (2019). Addressing the Rise of Libya’s Madkhali-Salafis Middle East and North Africa. Report No: 200 Retrieved from: https://d2071andvip-0wj.cloudfront.net/200-libyas-madkhali-salafis.pdf

[Dr. Tankut Öztaş, TRT World Araştırma Merkezi’nde araştırmacıdır ve Londra King’s College’dan Uluslararası Politik Ekonomi alanında yüksek lisans ve doktora derecelerine sahiptir. Araştırmaları küresel güvenlik siyaseti, jeopolitik riskler ve ulusötesi ekonomik ilişkiler üzerine odaklanmaktadır. Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde uzmanlaşmıştır]

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm