Darbeci generale serzeniş

Bekir Berat Özipek

Bana iyi bak general. Ben senin en iyi muhalifinim.

Biliyorum, belki darbeci generallerin çoğu gibi sen de dar kafalı olduğun için “muhalifin iyisi olur mu” diye soracaksın.

Evet, olur.

Ben öyle muhalefet ederim ki, sana hiçbir zararı olmaz. Öyle bir muhalefet illüzyonu yaratırım ki, ortada muhalif kalmaz. 

Bak, 12 Eylül’ün yıldönümü geldi, insanlar senin yaşattığın acıları hatırladılar, sana sövdüler. Ama merak etme, en korktuğun şey gerçekleşmedi. Yani yine 12 Eylül’den, bütün darbe ve muhtıralara karşı topyekun mücadele bilinci üretemediler.

Çünkü biz, bugüne dair hiçbir şey söylememek için, düne dair her şeyi söyledik. 12 Eylül’ün vahşetini bir işkence mağdurundan daha iyi anlattık, ama faturayı darbeci mekanizma ve işleyişe değil sana ve arkadaşlarına kestik.

Biliyor musun, o gün ben de sana giydiren bir yazı yazdım. Çok içli ve gerçekten güzel bir yazı oldu. Nasıl anlatmalı. Etkileyici bir tiyatro eserini düşün. Seyircilerin çıt çıkarmadan izledikleri bir tiradı, mesela dehşet içindeki Andromak’ın çınlayan sesiyle çocuğu için haykırışını düşün. Öyle bir yazıydı.

Ama o kadar. Okuyanlar duygulandılar, bir 12 Eylül ayini daha bitti ve evlerimize döndük. Bugünü ve bugünkü darbe tehlikesini konuşmadık; benim gibi senin de sevmediğin Akepe’nin perdenin arkasında boğaz boğaza kavga ettiği bugünkü darbecilere hiç laf etmedik.

Bilmiyorum, belki de onlardan söz etmemek için senden söz ettim. Çünkü bu iktidara, sana olduğumdan daha fazla sinir oluyorum.

Bana kızıyorsan haksızlık ediyorsun general.

Ben, “sol muhalefet” alanını gerçekten muhalefet yapacak olanlara terk etmemek gibi hayati bir işlev görüyorum. Gericileri ötekileştirerek bu ülkede size karşı kolektif mücadele imkanının altını oyuyorum. Ve her şeye rağmen, herhangi bir ülkede herhangi bir solun rahatlıkla neo-faşist olarak damgalayacağı ailemizin partisi CHP’yi kolluyorum. “Bugünlerde CHP’ye çatmak milli spor haline geldi” falan diyorum.

Lütfen yanlış anlama. Ben senin ve bugünkü darbeci dostlarının eski kurbanları için ağıt yakıyorum, şimdikiler için değil. Faili meçhule giden Kürtler için ağlıyorum ama bugün o cinayetlerin sanıklarının yargılandığı davanın üstünde soru işareti uyandırmak için uğraşıyorum. “Ergenekon’a ilk taşı hiç günahı olmayan atsın” diyerek, adeta trafik suçu ile darbe suçunu aynı kefeye koymaya çalışmamın da mı bir anlamı yok sence?

Ben ki, senin koyduğun başörtüsünü yasağının kurbanlarını anlamaya çalışıyormuş gibi yaparım, ama iş ciddileşip de yasak gerçekleten kalkacak gibi olunca, üşenmeyip taa Malezya’lara gidip, oradan “Malezya cehenneminden kaçış” tadında yazılar yazıp, koyduğun yasağı korkuyla beslerim. Tehlike geçince yine “empatik” olurum.

Eğer bugün senin getirdiğin bu yasak hala devam ediyorsa, bunda benim gibi kalemlerin payı olduğunu görmelisin. Emin ol bu konuda seninle tamamen hemfikirim, ama anla, bu yasağı seninle aynı dili kullanarak savunamam.

İşte bu yüzden “sol şeridi” daha çok benim gibilerin işgal etmesi için dua et.

Ve bana iyi bak general.

Çünkü benim gibi muhalifi zor bulursun.

(Bu yazıyı, hem bugünkü darbe girişimlerini ve muhtıraları görmezden gelip, hem de darbe karşıtı demokrat etiketini elden bırakmak istemeyen Türk solundaki 12 Eylül samimiyetsizlerine ithaf ediyorum).

STAR