Utanmazlığı görüyor musunuz?
Utanmazlıktan da öte, resmen ahlaksızlık..
“Avukatlar, başörtüleri ile baro odalarına, icra müdürlüklerine, mahkeme kalemlerine giremezler”miş!
İstanbul Baro Başkanı Kocasakal Ümit’e hemen sorayım, “Teröristler söz konusu olunca, ‘Hukuk, AİHS, anayasa’ deyip duruyorsun. Hiçbir suça karışmamış başörtülüler söz konusu olunca niye ‘Hukuk, AİHS, Anayasa’ demiyorsun?.. ‘Hukuk, AİHS, anayasa, kanun’ yerine, kıytırık bir ‘ilke kararı’nı öne çıkarıyorsun?”
Evet, Darbeci İstanbul Barosu’nun, başörtülü avukatlara dayattığı yasağın, AİHS’de yeri yok. Anayasada yeri yok. Kanunlarda yeri yok..
Kıytırıktan bir ilke kararını gerekçe gösterip, avukatların başörtülü olarak görev yapmalarını engelliyorlar.
İşkembeden atmıyorum.
“Kanun yok” derken..
Konu ile ilgili, Avukatlık Kanunu’ndaki düzenleme şu:
“Avukatların resmi kılığı:
Madde 49 - Avukatlar, mahkemelere, Türkiye Barolar Birliği’nin belirteceği resmi kılıkla çıkmak zorundadırlar.”
Kanunda başka bir ifade yok..
Televizyonlara çıkınca, kanunlardaki kelimeler üzerinde dansözlük yapan Kocasakal’a soralım, “Haydi bakalım, göster bütün maharetini. Göster de, kanundaki yasağın dayanağını izah et. Edebiliyorsan..”
Kanun; giyilecek kıyafeti düzenliyor, yasaklama getirmiyor, bu bir..
Ne demek bu?
Şu demek: Kanun; avukatların, diğer yargı mensuplarından ayırdedilebileceği bir resmi kılığı olmasını öngörüyor. Burdaki amaç; şu şu kıyafetleri giyme yasağı değil, “Şu kıyafeti giyerek avukatlık yapılsın” talimatıdır.
O kıyafet de, “avukatlık cübbesi giymek”ten ibarettir.
Yoksa, avukatlık cübbesini giyen bir bayana, “Başını aç” demek, kimin haddinedir?
Kocasakal her çıktığı TV programında ahkam keser: “Kanunsuz suç olmaz, kanunsuz ceza olmaz!”
Haydi göstersene, Kocasakal, Avukatlık Kanunu’nun neresinde, “Başörtü yasaktır” diye bir ifade var!
İşin dahası var..
Hiç mümkün değil ama, bir saniyeliğine, yukarıdaki kanun maddesinin, başörtü yasağını da öngördüğünü düşünelim.
Kanun ne diyor: “Mahkemelere (...) resmi kılıkla çıkmak zorundadır.”
Demek ki ne imiş?
Kanundaki madde de, sadece mahkemeye çıkarken resmi kılık arıyormuş!
Peki mahkeme kalemi nerden çıktı?
İcra dairesi nerden çıktı?
Dahsı, “baro odası” nerden çıktı?
Çıkartıyorsunuz, bari “Bütün adliye” deseydiniz.
Yetmez, içinizdeki kin sönmez; “Tüm sokaklarda” deseydiniz!
Bu tavır, ahlaksızlık değil de nedir?
Bu yasaklama, teröristlik değil de nedir?
50 bin kişinin katili Apo’nun avukatlığını yapanlar.. Sadece avukatlığını değil, sözcülüğünü yapanlar tutuklandığında, bu baronun yöneticileri, eylemler yaptı: “Avukat meslektaşlarımızın haklarını savunacağız” diye.
Peki, “Başörtülü avukatlar da sizin meslektaşlarınız değil mi, utanmazlar!”
Terörist sözcülüğüne soyunanların bile haklarını arıyorsunuz da, başörtülü avukatlardan ne zarar gördünüz ki, böylesine kin kusuyorsunuz?..
Diğrelerini tanımam ama, Baro Yönetim Kurulu’ndan Av. Başar Yaltı’yla azıcık “merhaba”m vardır..
Sorayım kendisine: “Başar Bey, nedir bu iş? Nerde kaldı demokratlığın? Nerde kaldı hümanistliğin? Nerde kaldı insanlığın?”
Süslü sözcüklerle demokratlık yapmak güzel.
Ya icraat?
Önemli olan, icraatta demokrat olabilmek! Hukuku savunabilmek!
Ama kabahat sadece onlarda değil.
Esas, savcılıklarda..
O yasaklama duyurusunun yayınlandığı gün, alın tüm baro yönetimini gözaltına..
O kadar KCK’lıyı aldınız.
O kadar öğretim üyesini, gazeteciyi aldınız.
Alın baro yönetimini de gözaltına..
Tek deliliniz, “Avukatların başörtülü olarak, baro odalarına, icra müdürlüklerine, mahkeme kalemlerine giremeyeceklerine dair illegal duyuru” olsun.
“Çalışma özgürlüğünü kısıtlama amacı ile çete kurmak” suçlaması için, o “yasak duyurusu”ndan daha net delil olabilir mi?
Alın gözaltına, sevkedin tutuklamaya..
Bakın, Türk halkı, ne kadar rahatlayacak..
Darbecilerin sesi, nasıl kısılacak!
YENİ AKİT