Anadolu Ajansı’nda yer verilen konuyla alakalı haber şöyle:
Afrika Koordinasyon ve Eğitim Merkezi (AKEM) ve Afrika Araştırmacıları Derneği (AFAM) üyesi de olan Sudanlı Araştırmacı-Yazar Mayada Kemal Eldeen, Sudan'da gerçekleşen darbeye ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Eldeen, Sudan'da ekmek isyanı olarak başlayan gösterilerin siyasi sürece evrilmesi ve ardından darbe ile sonuçlanmasının temel nedeninin, mevcut iktidarın sorunlara çözüm üretmemesi olduğunu dile getirdi.
Arap baharının etkileri ve 30 yıllık Ömer el-Beşir hükümetinin yıpranmasının Sudan'ı bu sürece taşıdığını anlatan Eldeen, "Arap baharı ile Mısır, Libya, Tunus ve Cezayir'de rejimlerin yıkılmasını hedef alan hareketler Sudan gençliğini de etkiledi. Sudan muhalefeti bu durumdan faydalanarak ve sosyal medyayı çok etkin kullanarak protestocuları sokaklara toplamayı başardı. 30 yıl süren ve gittikçe yıpranan el-Beşir hükümetinin pasifliği bir nevi geldiğimiz noktanın haritasının çizilmesine yardımcı oldu. Ayrıca el-Beşir hükümeti daha önce benzer olaylar yaşadığı için kendine fazla güvenmiş olabilir. Bu yüzden yeterli önlem alınmadı." diye konuştu.
Sudan'daki protestoların arkasında dış destek faktörünün azımsanmayacak kadar ciddi olduğunu vurgulayan Eldeen, şu ifadeleri kullandı:
"Göstericiler ve muhalefet yurt dışından mali destek aldı elbette. Protestolar yabancı medyada birinci haber olarak geçti. Sosyal medya ise olayları çoğu zaman abartarak, çarpıtarak, gerçek gibi yansıttı. Bu abartılı algı operasyonu olayların çığırından çıkan düzeye taşınması sağlandı. Bu olayda aslında bir nevi medyanın var olmayan bir şeyi nasıl gerçekleştirdiğini gördük. Öte yandan İsrail, Sudan'da protestoları açıktan destekledi. ABD'li ve İngiliz diplomatlar, gerek sosyal medya üzerinden gerek meydanlarda göstericileri ziyaret ederek açıktan destek verdi. Meslek Erbabı Birliği liderleriyle görüşmeler gerçekleştirerek destek vereceklerini söylediler. Al Jazeera ve Al Arabiya haber kanalarının da bu süreçte olumsuz rol oynadıklarını düşünüyorum."
"Beşir medyayı kullanmadı"
Eldeen, el-Beşir hükümetinin Sudan'daki sorunlara çözüm bulmak için siyasi anlamda birtakım değişikler yapmaya çalıştığını ama medya desteği olmadığı için yeterince topluma anlatamadığını kaydederek, şunları aktardı:
"Protestocuların taleplerine karşılık verilmeye çalışıldı aslında, el-Beşir hükümeti kabine değişikliğini gerçekleştirdi. Ekonomi de iyi işlemeye başlamıştı ama bunu topluma yansıtacak ve ikna edecek medyası yoktu. Dolayısıyla insanların hükümetten rahatsızlık duyması devam etti. Sokağa inen insanlar, el-Beşir sonrasında ne olacak sorusunu düşünmeden, alternatif aramadan sadece 'teskutu bes' (düşsün yeter) mantığı ve sloganıyla hareket etti. Ayrıca el-Beşir hükümeti daha önce benzer olaylar yaşandığı için kendini fazla güvenmiş olabilir. Bu yüzden yeterli önlem almadılar."
Mayada Kemal Eldeen, el-Beşir'in tam bir siyaset ve devlet adamı olduğunu, Sudan'ın ekonomik ve siyasi anlamda en zor süreçlerinde çözümler üretmeye çalıştığını anlatarak, el-Beşir sayesinde bölgede barışın sağlandığını dile getirdi.
"Darbe Sudan'ın sorunlarını çözmez"
Eldeen, komşu ülkelerde gerçekleşen askeri darbeler gibi Sudan'da gerçekleşen darbenin de ülkenin ekonomik ve siyasi sorunlarını çözemeyeceğini, ülkeyi daha da kaosa sürükleyeceğini kaydetti.
Sudan'ın sorunlarının askeri darbelerle değil, ekonomik ve siyasi hamlelerle çözülebileceğini aktaran Eldeen, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İktidarı ele geçiren şu anki askeri yönetimin köklü bir değişiklik yapması mümkün değil. Ayrıca bundan sonra ülkenin geleceği konusunda da ciddi endişeler var. Darbe gerçekleşmesine, sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen muhalifler halen meydanları boşaltmış değil. Protestocular Genelkurmay karargahı başta olmak üzere ana caddelerle toplanan binlerce Sudanlı, Avad Bin Avf ve Ömer el-Beşir rejimine ait isimlerin istifasını ve sivil geçiş hükümeti kurulmasını istedi ve Avf istifa etmek zorunda kaldı. Halk kurulacak geçiş hükümetinde sivillerin belirleyici olmasını istiyor.
Dolayısıyla halkın yeni süreç ile ilgili memnuniyetsizliği sürdüğü sürece gösteriler devam edecektir. Belki de ilan edilen sokağa çıkma yasağı faal olduğundan protestoları engelleyebilir. Şu anda kadar gelen bilgiler, göstericilerin meydanlardan ayrılmadığı yönünde. Göstericilerin ısrar etmesi durumunda ortaya çıkacak olası gelişmeler de oldukça korkutucu. Çünkü sokağa çıkma yasağı var ve askerin bu göstericilere nasıl davranacağını bilmiyoruz.
Şiddete başvurmaları durumunda durum daha da vahim bir hal alabilir. Sudan'da durumun sakinleşmesi için sokak hareketlerinin durması, seçime gidilmesi ve askeri rejimin kontrolünde olmayan bağımsız bir hükümetin kurulması gerekiyor. Ama bunlar oluşana kadar zor da olsa kontrolü şu anda elinde tutanların protestocuları bir şekilde ikna etmesi gerekiyor."
"Türkiye, sürece müdahil olmalı"
Eldeen, Sudan'da gerçekleşen askeri darbeden sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun açıklamalarının önemine işaret etti.
Türkiye'nin darbeden sonra sürece müdahil olması gerektiğine vurgu yapan Eldeen, şöyle devam etti:
"Sudan, Türkiye'nin Afrika'daki müttefikidir. Türkiye, Sudan'ın dostudur. Türkiye her daim Sudan halkının yanında oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2006'da Darfur krizinin en sıcak olduğu dönemde Sudan ve Darfur'u ziyaret eden ilk yabancı lider olmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Darfur'a insanı yardım yapılmıştı. TİKA, Türk Kızılay ve diğer STK'lar halen Sudan'da faaliyet gösteriyor. Sudanlılara her alanda yardım ediyorlar. Türkiye bunu Sudan halkının refahı ve iyiliği için yapıyor. Bundan sonra da Sudan'da yönetime kim gelirse gelsin Türkiye ile ilişkilerini sürdürecektir. Sürdürmek zorundadır. 15 Temmuz deneyimini yaşayan Türkiye bu deneyimini Sudanlılarla paylaşmalı."
Sudan'da darbe ile beraber yeni bir sürecin başladığını aktaran Eldeen, "Türkiye, Sudan'da meydanı boş bırakmamalı, oluşan boşluluğu başka güçlerin doldurmasına izin vermemeli. Sudan'ın ekonomisini modernize etmesi, halkının refah ve zenginliğe kavuşması için Türkiye'ye çok ihtiyacı var. Sudan, Türkiye tarafından ilgi ve alaka ile takip edilmesi gereken önemli bir ülkedir. Sudan, Türkiye'nin bölgeye açılan kapısıdır. Çavuşoğlu'nun 'Sudan, her zaman bizim Afrika'ya açılan bir kapımız olmuştur.' vurgusu, bu bağlamda iki ülke ilişkileri açısından çok önemli." diye konuştu.