Erkan Mumcu istediği kadar yalanlasın, inkar etsin; gerçek değişmez… Mumcu, “Sanal Muhtıra”yı pişiren “İyi Saatte Olsunlar” cenahından 27 Nisan'daki ilk tur oylamadan önce “kuvvetli telkinler içeren” telefonlar almış; “darbe ile tehdit edilip korkutulduğu” için kendisi ve vekilleri Çankaya oylamasına katılmamışlardı…
Bunu söylerken kesin bilgilere dayanıyorum…
Kaldı ki, Erkan Bey; “367 Şartı” hakkındaki ani tavır değişikliğini, 25 Nisan günü Anavatan'ın MKYK toplantısı esnasında aldığı telefonlardan sonra bu konuda neden “bambaşka biri” haline dönüşüverdiğini bir yıldır zerrece izah edememiştir.
* * *
27 Nisan “e-muhtırası”nı alkışlayarak “darbe beklentisi içine girenler” veya “darbe öngörenler” takımı fena halde bozguna uğramıştı: Gül'ün Çankaya'ya çıkması ile birlikte “darbe ile korkutanlar” cenahının “Türkiye'de neler olacağı” hakkındaki asker eksenli kehanetleri çöpe gitmişti…
Onlardan biri var ki, hâlâ özenle “korkutma misyonuna” devam ediyor…
“İyi Saatte Olsunlar”ın medya kanadında uzun yıllar boyu adeta “tek kişilik psikolojik harekat ordusu” gibi işlev gören “kışla yazarı”ndan söz ediyorum…
Geçen yıl 15 Ağustos'ta, yani Abdullah Gül'ün ikinci adaylık sürecinde (“Gül seçilirse ne olur?” başlıklı yazı) M.Ali Kışlalı aynen şöyle diyordu:
“Gül'ün adaylığından vazgeçmemesi ve seçilmesi halinde Türkiye'nin nasıl bir ortama sürüklenebileceğini düşünmek bile istemiyorum…”
Kendisi, 20 Aralık 2006'daki yazısında da hükümete “aba altından sopa gösterir” tarzda “darbe tehdidi”nde bulunmuş bir şahsiyetti…
Yine de, en çok “367 Rüzgarı”nın sürdüğü bir dönemde (25 Mayıs 2007) “Türkiye'yi Anlamak” başlıklı yazısında “Darbe yanlısı Zeyno Baran'ı öve öve bitirememiş olmasıyla” ilgilenmiştim. Kışlalı, orada şöyle diyordu:
“ABD'nin itibarlı Hudson Institute mensubu, değerli meslektaş Zeyno Baran'ın Türkiye incelemesi son haftaların dikkate değer yazılarının başında geliyor. Zeyno birçok gerçek gibi kabul edilen safsatayı bir yana bırakmış doğruları görüyor:
'Türk generalleri yanlış okumayın' incelemesinin başlığı; Baran'ın konusu, öncelikle 27 Nisan'da yayınlanan tüm ayrıntıları apaçıkken körlerin fil tarifi gibi yaklaşılan Genelkurmay bildirisi…
'Açıklama Genelkurmay'ın cumhuriyetin laik yapısının korunmasındaki yasal ve anayasal sorumluluğunun altını çizdi. Gerçekten, özellikle çoğunluğu Müslüman olan ulusta, şayet din ile devlet arasında ayrım yoksa demokrasi tehdit altındadır. İslam ve İslamcı hareketlerin tarih içinde, yetkilerinin alanını yaşamın tüm yönlerine yayıp güçlendirmeye çalıştıkları hep görülmüştür' dedikten sonra, -Baran bu bildirinin hem hükümet hem de ona karşı çıkanlar için uyarıcı çağrı olması gerektiğini söylüyor…”
Kışlalı, o yazısında Zeyno Baran'ın Newsweek dergisinde 4 Aralık 2006'da çıkan ve “darbe olasılığının yüzde 50 olduğunu bir güvenilir üst düzey askere dayanarak” öne sürdüğü değerlendirmesine de “destek atar” mahiyette atıfta bulunmuştu…
(Baran, Genelkurmay İkinci Başkanı ile -Kasım 2006'daki Washington ziyareti esnasında görüşmüştü.)
Zeyno Baran'ın Newsweek'te “usulünce darbe çağırdığı” günlerde medyamızda kendisini (tabii “demokratlığını” da!) hem soldan hem de sağdan öven yazılar çıkmıştı…
Sonra? Baran'ın doldurduğu darbe kuponu aynen “27 Nisan Sanal Bildirisi”nden medet umanların kuponları gibi çöpe gitmişti!
Geçen senenin haziran ayında ise (Kışlalı, “Zeyno”yu övdükten bir ay kadar sonra) Hudson Enstitüsü'nde Türkiye hakkında pişirilen “kâbus senaryoları” ortaya çıkınca Zeyno Baran çok güç durumda kalmıştı!
* * *
Kışlalı, birkaç gün önce isimlerini açıklamadığı “üç akil asker”den geçen yıl dinlediği “Türkiye ve CHP Projesi”ni yazdı: Bu akil adamlar, “22 Temmuz öncesinde CHP'nin desteklenmesini Türkiye'nin tek çıkış yolu” olarak görmüşler. Öncelikli hedefleri “CHP'nin seçimde başarılı olması” imiş. “Baykal'dan kurtulmak da sonraki hedefi oluşturuyor”muş…
Final: Bu “siyasi proje” de “27 Nisan Sanal Operasyonu” gibi çöpe gittiğine göre; Kışlalı artık son yıllardaki Türkiye kehanetlerinin neden berhava olduğunu sorgulamak zorundadır:
Çok tecrübeli meslektaşımızın açmazı “Washington'ın Ankara'yı kaybetmiş olduğu” gerçeğinde saklıdır!
Yeni Şafak gazetesi