Danıştay yeni bir açıklama yapacak mı?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Tarih; 17 Mayıs 2006.. Danıştay saldırısının üzerinden daha bir saat geçmiş-geçmemiş..

Danıştay Başkanlığı’ndan bir bildiri: “Yüce Türk Ulusuna” diye başlıyor..

Devam ediyor: “Demokratik ve laik Cumhuriyetimizin temel güvencelerinden olan Danıştay, bugün Anayasa’dan aldığı yetki ile Türk Milleti adına yargılama görevini yerine getirdiği sırada, kendisini; dolayısıyla hukuku, Anayasayı, Cumhuriyeti, Devleti ve milleti hedef alan menfur bir saldırıya uğramıştır.”

Buraya kadarı, girizgah kısmı..

Hemen devamında hüküm cümlesi de var: “Bu saldırı, meslektaşlarımızı kişisel olarak hedef alan bir saldırı değildir. Bu saldırı, mensuplarımızın kamuoyunun bilgisinde olan kimi kararları dolayısıyla, bir kısım sorumsuz basın ve yayın kuruluşları ile yazarlarınca hedef gösterilmeleri, devlet adına yetki kullanan makamlarca da cesaretlendirici, ihtiyatsız beyanlarda bulunulması sonucu gerçekleşmiştir.”

Düşünebiliyor musunuz, Danıştay gibi çok önemli bir yargı organının binasında bir hakim öldürülüyor.. Kendileri de yüksek hakim olan Danıştay’ın yönetimindeki insanlar, bir saat içinde oturup kararı açıklıyorlar: “Saldırı, verdiğimiz bazı kararlarımız sebebiyle, sorumsuz gazetelerin hedef göstermesi, bazı yöneticilerin cesaretlendirici beyanları sonucu gerçekleşmiştir.”

Danıştay hakimlerine, “Bu kadar hızlı değerlendirme yapabilme imkânınız varsa, idare mahkemelerinden temyiz edilerek size gönderilen dosyaları, niçin bir yılda, iki yılda karara bağlıyorsunuz?” diye sormayacağım..

Ergenekon iddianamesi ile, Danıştay’daki cinayetin, bazı gazetelerin hedef göstermesi ve idarecilerin cesaretlendirici beyanları sonucu değil, tam aksine; gazetelerin susturulması, idarecilerin illegal yöntemlerle işbaşından uzaklaştırılması amacı gözeten bazı darbeciler tarafından işletildiği ortaya çıktı.. En azından bir iddianameye, bu yöndeki ciddi deliller konulup, sorumlular hakkında dava açılması sağlandı.. Bu durumda, 17 Mayıs 2006’daki Danıştay duyurusunu yapanlara; “Sizin önünüze gelen dosyalarda da verdiğiniz kararlar, böyle hep yanlış istikamette mi oluyor?” diye de sormayacağım..

Ama o duyuruyu kaleme alanlara, şunu soracağım: “Ergenekon iddianamesi üzerine, Danıştay’ın yeni duyurusu ne zaman yapılacak?”

Saldırıdan hemen bir saat sonra, alelacele ilk duyurunuzu yapmıştınız.

Şimdi ise, Ergenekon iddianamesinin mahkemeye verilmesinin üzerinden 48 saat geçti.. Hâlâ bir açıklama gelmedi Danıştay yönetiminden!

Evet; yeğeni CHP milletvekili ile avukatlık yapan Sumru Çörtoğlu hanım, Danıştay’dan emekli olmuş olabilir.. Siz; Tansel Çölaşan hanım, neredesiniz? Tatile mi çıktınız yoksa?

Danıştay cinayetinin hemen sonrasında, açıklamanızı yaptınız, kınamanızı duyurdunuz.. Şimdi o olayın gerçek yüzü ortaya çıkınca, bir açıklama daha beklemek hakkımız değil mi bizim?

Sadece açıklama değil, hatta bir özür!

Tüm kamuoyu ve özellikle de Vakit Gazetesi’nin, sizden bu özürü beklemeye hakkı yok mu?

2 sene önceki Danıştay açıklamasında, “Yargısına sahip çıkmayan Devlet, bu olayda, büyük yara almıştır.” diyordunuz..

Şimdi; olayın gerçek yönleri ortaya konulunca, sizin 2 sene önceki o alelacele yapılan açıklamanızdan “devletin yara aldığı”nı kabul etmeniz gerekmiyor mu?

Bakın duyurunuzu nasıl tamamlamışsınız: “... olayın nedenleri ile sorumlularının değerlendirilmesini Yüce Türk Milletinin takdirine bırakırız.”

Ergenekon iddianamesi tamamlandıktan ve saldırganın derin devlet bağlantılı birisi olduğu ortaya çıktıktan sonra, iki sene önceki değerlendirmelerinizin yanlış olduğunu, haksız yere bazı gazetecileri suçladığınızı, gazeteleri hedef gösterdiğinizi, bazı idarecileri yanlış yere suçladığınızı kabul edip, yaptığınız yanlışın değerlendirilmesini de “Yüce Türk Milletinin takdirine bırakacak” mısınız?

Yoksa “Sumru hanım emekli oldu, Tansel hanım da tatilde” diyerek, konuyu unutturmaya mı çalışacaksınız?

Hayır, bu olay, öyle susarak geçiştirilecek basit bir olay değildir..

Bulundukları makamın ciddiyetini korumayan, alelacele açıklamalar yapıp, basın organlarını suçlayanlar, hükümeti adice bir saldırının cesaretlendiricisi olarak gösterenler, çıkıp kamuoyundan özür dilemelidirler..

Aksi takdirde, kendi açıklamalarının sonunda olduğu gibi, haksız değerlendirmeyi; yargısız infazı, “Yüce Türk Milleti takdir edecek”tir!

VAKİT