İşçi Partisi’nde, Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan aramada, bazı Yargıtay üyeleri hakkında tutulan küçük notların bulunduğu gazetelerdeki haberlere yansıdı..
O notlardan birisinde, bir Yargıtay üyesinin ismi geçiyor ve devamında da, TV ile ilgili olarak, “Danıştay’daki girişimler için teşekkür edilmesi” hatırlatması yapılıyordu..
Bu bilgi gazetelere yansıyalı 10 gün oluyor..
Ne Danıştay’dan, ne Yargıtay’dan tek bir açıklama gelmedi..
İlgili hakimden de bir açıklama yok..
Oysa, küçücük bir türban özgürlüğü tartışması sonrasında, Danıştay hemen toplanıp açıklama yapıyor: “Olamaz.”
Yargıtay, mütedeyyin insanlar lehine küçücük bir düzeltme girişimi sonrasında, hemen bildiri yayınlıyor: “Kabul edilemez.”
Danıştay da, Yargıtay da olayı sessizlikle geçiştirmeye çalışırken, bahsini ettiğim notta ismi geçen hakim ise sessizliği pek sevmeyen bir tavır sergiliyordu: AKParti hakkında açılan kapatma davasının, Anayasa Mahkemesi’nde görüşülmesinden hemen iki gün önce, “İddianamenin kabul edilmesi gerektiği” yönündeki yazısını, Cumhuriyet gazetesinde yayınlatıyordu..
Danıştay Başsavcımız Tansel hanım izinli mi acaba?.. Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu hanım?.. Ya Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker bey?
Niçin bir girişimde bulunmuyorlar? Niçin olayı görmezden geliyorlar?
Ama, onlar açıklama yapmasalar da, gerekli soruşturmayı açmasalar da, biz karıştıralım bakalım, İşçi Partisi’nde bulunan o notun arkasında neler olabilir acaba?
Notu tuttuğu ileri sürülen avukatın ismi ile google’da küçük bir araştırma yaptım.. Evet, gerçekten de, avukatımızın, İşçi Partisi’nin televizyonu olan Ulusal Kanal adına Danıştay’da açılmış birkaç dava var..
Frekans ihalesinin iptali ile ilgili bir dava..
Ulusal Kanal’ın, kablolu TV’den çıkartılmasına ilişkin dava..
Bir de RTÜK Yönetmeliği’nin iptali ile ilgili bir dava..
Frekans iptali, 2001 tarihini taşıyor. Alelacele açılmasına rağmen, yürütmeyi durdurma kararı alınmış. Üstelik, benzer bir dava, Aydın Doğan’ın şirketlerinden birisi tarafından Ankara İdare Mahkemesi’nde de açılıp, o mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı vermediği gerçeğine rağmen, Danıştay aynı yöndeki talebi hemen kabul etmiş!
İlginç..
İkinci dava, 1995 tarihli RTÜK Yönetmeliği’nin bazı maddelerinin iptaline ilişkin. Orada da, 10 yıldır uygulanan yönetmelik maddeleri, Ulusal Kanal’ın talebi üzerine hukuka aykırı bulunmuş!
Diğer dava, Ulusal Kanal’ın kablolu TV’den çıkartılmasına ilişkin girişimler..
Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan aramada bulunan CD’deki “Yargıtay üyesine teşekkür”ün hangi dava ile ilgili olduğu pek anlaşılamıyor!
Ancak hangi dava için olursa olsun, ortada ciddi bir hukuk skandalı olduğu ortada.. Bir Yargıtay üyesinin, şu veya bu kişinin bir davası ile ilgili olarak, Danıştay’da girişimde bulunduğu ileri sürülüyor..
En azından bir iddia olarak bu husus ortaya atılıyor..
Ancak, soruşturma makamları, olayı sessizlikle geçiştirmeye çalışıyorlar!
Hükümetin çıkardığı hemen hemen tüm düzenlemeleri, “Hukuka aykırı” diyerek iptal eden Danıştay, bir Yargıtay üyesinin “hukuka aykırı” olduğu her halinden belli olan yetkisiz girişimleri ile ilgili olarak, soruşturma açma ihtiyacı hissetmiyor!
Yargıtay üyesi Danıştay’da kimler nezdinde girişimde bulunmuştur? Hangi üyelerle irtibat kurulmuştur, ne talep etmiştir, ne olmuştur, hiçbirisi araştırılmıyor!
Aynı zamanda, Yargıtay da vazifesini yapmıyor.. Üyesi olan bir hakim, Danıştay’da başkasının bir davası için nasıl girişimde bulunur, hangi yetki ile bunu yapar, soruşturulmuyor!
Sanki hiçbir şey olmamış, her şey güllük gülistanlıkmış gibi sessizce karşılıyorlar yayınları..
Bir gazetedeki küçücük bir haberin, “adil yargılamayı etkileme” iddiası ile hemen soruşturmaya konu edilmesi için şikayetlerde bulunanlar, şimdi dört dörtlük bir “adil yargılamayı etkileme” girişimi hakkında ellerini kıpırdatmıyorlar!
Bu nasıl bir iş?
Bu nasıl bir hukuk devleti?
Hatırlayınız, benzer bir olay da, Aydın Doğan’ın damadı M. Ali Yalçındağ ile Danıştay’da bir hakim arasındaki telefon konuşmalarında ortaya çıkmıştı..
Patronun damadı, girecekleri yüzlerce trilyonluk enerji ihaleleri ile ilgili davaları karara bağlayacak Danıştay dairesi üyeleri ile görüşmek istiyor, aracı olan bir Danıştay üyesi de, “Gel, dairenin başkanıyla yemekte bir araya geliriz.Ben de katılırım yemeğe” diyordu..
Ne oldu, o konuşma ile ilgili olarak?
Damat hakkında var mı bir soruşturma?
Damada aracılık eden hakim hakkında, açıldı mı bir soruşturma?
Yemekte bir araya gelinilen başkan hakkında ne işlem yapıldı?
Bu soruların tümünün cevabı, “hiçbir şey”den ibaret!
Umarız, Ulusal Kanal’ın son olayı için de, aynı akıbetle karşılaşmayız!
Danıştay açmıyorsa Yargıtay, Yargıtay da açmıyorsa Adalet Bakanlığı olayın üzerine gider ve “Hukuk Devleti”nin gereği yerine getirilir!
Vakit gazetesi