HAKSÖZ HABER
Türkiye’de her kim Atatürkçü vesayeti aşmakla alakalı adım atsa önüne engeller sıralanıyor. Şurası unutulmamalıdır, bugün Türkiye’de herkesin şikayet ettiği konuların kökeni Cumhuriyetin kuruluşuna kadar götürülmesi gereken bir süreçten beslenmektedir. Özetle kronik sorunların aşılması için Kemalist doktrinlerle kuşatılmış yasalardan, müfredatlardan kurtulmamız gerekmektedir!
Siyasilerin dile getirmekten geri durdukları bu gerçek Türkiye’nin 2010’ların başında gösterdiği atılımın da temel sebebidir. Kemalist statüko ile hesaplaşılması Türkiye’nin yüklerinden bir nebze dahi olsa arınmasına ve her anlamda kalkınmasını sağlamıştı.
Ulusçu, milliyetçi terkiplerle ağlarını inşa eden Kemalizm’in en büyük dayanağı ise eğitim müfredatı. Her ne hikmetse Türkiye’de herkes müfredattan şikayet eder ancak müfredatın temelini teşkil eden yoz ideolojiye laf söyleyemez!
Vaziyet buyken Milli Eğitim Bakanlığı oldukça önemli bir adım attı. Atatürkçülükle alakalı konular çeşitli ilkeler etrafında tartışma yarattığı için sınırlandırılmaya ve müfredattan çıkartılmaya çalışılıyor. Türkiye’nin geleceği adına atılan bu değerli adım yine statüko tarafından engellenmeye çalışıldı.
Danıştay 8. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) “Atatürkçülükle ilgili konuların derslerde işlenişine ilişkin hususları, öğretmenler kurulu ve sınıf/alan zümrelerinde gündeme alınıp görüşülecek konular arasından çıkarmasını” anayasaya ve Türk milli eğitiminin temel ilke ve kurallarına aykırı buldu. Eğitim-İş Sendikası’nın başvurusunu görüşen Danıştay 8. Dairesi, oybirliği ile değişikliği iptal etti.
“Türk devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak Türk milletinin bütün fertlerinin, Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı olarak yetiştirilmesi milli eğitim sistemimizin temel amacıdır” denilen kararda, şunlar kaydedildi:
Milli eğitim politikasına uygun eğitimin verilmesi bağlamında öneme sahip olan öğretmenler kurulu ve zümre öğretmenler kurulunda, görüşülecek konular arasında Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda evrensel hukuka, demokrasi ve insan haklarına uygun ve bir bütünlük içinde ‘Atatürkçülüğün’ yer alması gerektiği kabul edilmelidir.
Buradan çıkartılacak iki sonuç vardır. Öncelikle Kemalist statükonun ortadan kaldırıldığına yönelik söylemlerin hepsi vehimden ibarettir. Kemalizm hala canlı kanlı bir şekilde karşımızda!
İkincisiyse yapılacak olan düzenlemelerin çok daha köklü olması gerektiğidir. Anayasadan başlanarak çok ciddi bir reform başlatılmadıkça atılacak olumlu adımlar statükonun hakim unsurları tarafından bir şekilde engellenmeye çalışılıyor.
Türkiye’yi Kemalizm bataklığından çıkartacak olan kimse onun her anlamda kazançlı çıkacağı unutulmamalıdır! MEB’in attığı adıma karşı çıkanların istedikleri Türkiye başörtüsü yasaklarının hüküm sürdüğü Türkiye’dir!