Bugün 17 Mayıs.. Danıştay cinayetinin üzerinden tam 4 yıl geçti.. Lâikçiler, bu cinayetle birden fazla kuş vurmuşlardı..
Bir yandan hükümeti baskı altına almışlar..
Bir yandan da Vakit’i hedef tahtasına oturtmuşlardı..
Sistemin etkili noktalardaki görevlilerini, Vakit’in üzerine saldırtmakla kalmamışlar, mütedeyyin görüntülü bazı kesimleri de Vakit’e yöneltmişlerdi..
Bugün, Deniz Baykal ile ilgili görüntüler üzerinden Vakit gazetesine hakaretler yönelten, “Zinanın isbatı için dört şahit gerekli” diyen sorunlu kesimde kimler var ise, o gün de aynı kesimdekiler Vakit’e saldırıyordu: “Canım Vakit gazetesi de fazla oluyor. Niye hakimlerin resimlerini basıyor ki? Hedef gösterdiler işte.. Haydi bakalım, kurtarsınlar şimdi kendilerini de görelim..”
4 yıl sonra, bugün gerçekler ortaya çıkıyor..
Ne cinayetin başörtü ile bir ilgisi var, ne de cinayet, Vakit’teki haber sebebi ile işlenmiş değil...
Hatta tam aksine o cinayet; Vakit’in bu tür haberler yapmaması için, provokasyon amacıyla tezgahlanmış..
Hem yasakçıların gerçek yüzünü ortaya koyan haberler yapılmasın.. Hem de Vakit’e ağır bir ceza verilsin ki, belini doğrultamasın.. Bunun için işletilmiş, o derin cinayet!
O günlerde Vakit’e saldıran lâikçileri haydi sonraya bırakalım, bizim camiamızdan görünen Vakit karşıtları, pişmanlar mı acaba?..
Vakit’in söz konusu haberini önlerine alıp, bir defa daha incelemeye cesaretleri var mı acaba?
Ben onlara hatırlatayım o haberi..
Bir ilköğretim okulu müdiresi hakkında, “Sokakta da olsa, başörtü takan bir bayan, okulda müdirelik yapamaz” şeklinde verilmiş bir Danıştay kararı o.. Karar, A’sından Z’sine tam metin yayınlanmış..
Türk milleti adına verilmiyor mu o karar?..
Başlığında, “Türk milleti adına” denilmiyor mu?
Niye tam metin olarak yayınlanmasında sakınca olsun ki?
Vakit, kararı tam metin yayınlamış..
Başlığa da, “Bu kararı veren üyeler işte bunlar” anlamında bir ifade koymuş!
Ne vardı bunda?
Ne vardı ki, Vakit’i hedef tahtasına oturttunuz.
Vakit’i yalnız bırakmaya çalışan, bu camiadakilerin durumunu, ellerini ovuşturarak seyredenlere de bugün bir hatırlatmamız var..
Daha geçen yıl, Danıştay’daki törende, 5. Daire Başkanı, cinayeti aynı nakaratla yorumlamıştı..
Ancak, Danıştay’ın kuruluşu sebebi ile geçtiğimiz hafta yapılan törende, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, sorulara rağmen, aynı yorumları tekrarlayamadı...
Çünkü; mahkeme artık o cinayetin, derin bir cinayet olduğu yönündeki delilleri sorgulamaya başlamıştı.
En güçlü delil olarak da, Danıştay kapısındaki güvenlik kamera kayıtlarının silinmesi ile ilgili TÜBİTAKtesbit raporu idi..
Haydi bakalım, bugün Danıştay’da düzenlenecek törende, nasıl bir yorum yapılacak, izleyip görelim..
“Bu cinayette, güvenlik sistemini OYAK’a yaptıran yönetim olarak, biz de kusurluyuz” itirafında bulunulacak mı?
“Vakit’i, mütedeyyin insanları ilk günden suçladık.. Ama, gelinen noktada cinayetin faili, bambaşka bir yerden çıktı. Suçladığımız insanlardan özür diliyoruz” denilecek mi?
Özür dilemeyi bir kenara bırakın, en azından, “Bu cinayette, çok büyük yanıltmalar yaşanmıştır. Bu cinayetin tüm ayrıntıları ile aydınlanmasının ve gerçek faillerinin tesbit edilmesinin takipçisiyiz” denilecek mi?
Evet Mustafa Birden Bey..
Geçen sene, hangi baskılarla bilmiyorum ama, cinayeti yine mütedeyyin insanlara yıkmaya çalışan bir Daire Başkanınızı çıkartıp konuşturdunuz.
Bugün siz mi konuşacaksınız? Yoksa, o söylemden birisi mi çıkıp konuşacak?
Siz konuştuğunuzda, kuruluş yıldönümündeki gibi, “söyleyeceklerimi söyledim” türünden konuyu geçiştirmekle mi yetineceksiniz?
Haydi Sayın Başkan.. O cinayetin birebir mağdurlarından, ağır yaralılarından birisi olarak, çıkıp açıklayın gerçekleri.. Sadece failin değil, faili dindar gibi gösterenlerin de peşinde olduğunuzu ilan edin artık!..
VAKİT