Danıştay 8. Dairesi Ne Yapmaya Çalışıyor?

Ali Karahasanoğlu Yeni Akit’teki köşesinde Danıştay’ın ırkçı-faşizan “andımız”ı geri getiren kararını değerlendirmiş.

Ali Karahasanoğlu’nun konuyla ilgili yazısı (20 Ekim 2018) şöyle:

8. Daire, Kimsiniz Siz?

Danıştay 8. Dairesi, rakamında mı bir uğursuzluk vardır, nedir bilmiyorum, yine tartışmalı kararlardan birisine imza attı.

Bunun bir paraleli de, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’dir..

O da, derin kararlara imza atan bir dairedir..

Oysa, Danıştay 8. Dairesi, başörtülü hanımlarla ilgili, gerek öğrenciler, gerekse çalışanlar için yakın tarihlerde verdiği kararlarla, tüm halkın yüreğine su serpmişti.. Bir zulmün sonlanmasında, önemli bir içtihad değişikliğine imza atmışlardı.

Şimdi ne oldu da, eski 8. Daire’nin despot yüzünü hatırlatan bir karara imza atıldı?

Hayır, eleştirilerim soyut değil..

Kararda ne yazılmış ise, hepsine verilecek cevap var..

Hangi noktadan kendilerine gerekçe üretmişler ise, hepsi sakat..

Buyrun gerekçelerindeki ilk cümleden başlayalım:

“Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması, sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir.”

Yani kısaca, Danıştay 8. Daire, “İstikrar kazanmış uygulamalardan vazgeçemezsiniz” diyor..

Bunu söyleyen 8. Daire’ye, “Kararınızda bol bol ismi geçen Atatürk’ün devrimcilik ilkesini ne yaptınız o zaman” diyeceğim ama..

O işi Atatürkçülere bırakalım..

Biz kendi sorumuzu yöneltelim:

“Öğrenci andı, 2013 Ekim ayında kaldırıldı. 5 yıldır istikrar kazanmış şekilde ilkokullarda artık öğrenci andı okutulmuyor. Bir nesil ilkokul çocukları, öğrenci andını okumadan okuldan mezun oldular. Diğer neslin de bir yılı daha and okumadan geçirildi..

 

Şimdi, ne akla hizmet edip, idareye posta koymaya çalışıyor, ‘İstikrar kazanmış uygulamalardan vazgeçmemek gerekir’ diyorsunuz?”

Kararın kesin olmadığını, ortalama bir yıl gibi bir süre daha, dosyanın Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nda bekleyeceği tahminiyle birlikte (aleyhe karar çıksa bile) tespitimizi yapalım: “6 senelik bir istikrar kazanmış uygulamadan sonra, siz neyi amaçlıyorsunuz ki, böyle bir iptal kararı veriyorsunuz? Halkın kafasını niye karıştırmak istiyorsunuz?”

Bu vesile ile, bir soru daha yöneltelim 8. Daire’nin Atatürkçü üyelerine:

“Madem bu and, o kadar önemli.. 5 senedir bu dosyayı niye çekmecenizde beklettiniz? Daha başka, 5 senedir beklettiğiniz kaç dosyanız var? Onlar neyi bekliyor?”

Geçelim ikinci gerekçeye..

“Dava konusu düzenleme ile; öğrenci andının kaldırılmasını gerekli kılacak idarece yaptırılmış eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri bakımından değerlendirmeler içeren dava dosyasına sunulmuş araştırma, inceleme ve tespit bulunmadığı..”

Hani kurt kuzuyu gözüne kestirmiş de.. Suyun gözesinin başında kendisi dururken.. Aşağıdaki kuzuya, “Suyumu bulandırıyorsun” demiş ya..

Bunlarınki de o hesap..

“Eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri açısından bir rapor alınmalı” ise..

“İdare her işini, böyle raporlara bağlayacak” ise..

Biz seçimleri niye yapıyoruz?

Gazetemizin iç sayfalarında var, HDP’ye 92 milyon lira seçim yardımıyapılıyormuş.. Halkın % 85’nin terör örgütünün destekçisi olarak gördüğü bir partiye bile, 92 milyon TL yardım yapıldığı bir Türkiye’de, eğer seçim sonuçlarında iktidara gelen yöneticiler, bir andı değiştirmek için bile, bu tür raporlar almaya mecbur iseler..

Kapatalım siyasi partileri, keselim seçim yardımlarını.. İdareciler bilim adamlarından raporlarını alsın, yargı da onu denetlesin, olsun bitsin bu iş..

Ne diye, gereksiz yere seçim yapıyoruz? Partilere parasal yardım yapıp, bütçeyi boşaltıyoruz?

Devam ediyor, 8. Daire’nin mantıksız gerekçesi:

“Sözkonusu öğrenci andının uygulanmaya başlamasından itibaren dayanağını teşkil eden Anayasal ve Yasal kurallarda bir değişiklik olmadığı gibi bu kuralları şekillendiren ve metinde de yer alan toplumsal değer yargılarımızın ve ilkelerimizin değişmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.”

Biz bu söylemi bir yerlerden hatırlıyoruz değil mi?

Tam da despot Türkiye’nin, despot 8. Dairesi’nin, despot başörtü yasağı kararlarında, kararlara bu söylem iliştirilirdi değil mi?

Başörtü yasağını kısa süre önce kaldıran 8. Daire, şimdi ne olmuş ise, yine aynı despot söyleme mi dönüyor?

Ne demekmiş, “ilkelerimizin değişmesinin de mümkün olmadığı?”

Hani o çok savunduğunuz Atatürk’ün hukuk devriminde(!) iddia ettiği üzere, değişmeyen sadece “din kuralları” değil miydi?

“Hayatın kendisi, sürekli değişir, yoksa hukuk hayata ayak uyduramaz” diyen sizler değil miydiniz?

Şimdi ne oldu da.. Tekrar “İlkelerimiz değiştirilemez” söylemine geçtiniz?

Yoksa?

Sizler de, yeni bir din mi icat ettiniz ki, “Değiştirilmesi mümkün değil” diyerek, hem de kul yapısı kuralları, bize dayatmaya kalkıyorsunuz?

Aynı gerekçedeki “Anayasal ve Yasal kurallarda bir değişiklik olmadığı halde and niye kalkıyor” ifadesi de aynı dairenin kendi geçmişinde kararlarını değiştirmesi uygulamasına zıt bir söylem..

Nasıl?

Şöyle..

8. Daire, aynı Anayasa, aynı kanunlar yürürlükte iken, 2012’ye kadar, başörtünün üniversitelerde serbest kalmasının mümkün olmadığını belirtiyordu..

Ne anayasa değişti.. Ne kanun değişti..

Ama aynı daire..

2012’den sonra verdiği kararlarda, “Başörtüyü yasaklayan mevzuatta herhangi bir kural bulunmamaktadır” diyerek, yasağın kaldırılmasına yönelik idari işlemlere destek verdi..

Demek ki ne imiş?

Anayasa aynı iken. Kanunlar aynı iken.. Uygulama değişebiliyormuş..

Danıştay da, aynı Anayasa, aynı kanunlara rağmen, bir gün “Hukuka aykırıdır”dediği şeye, ertesi günü “Hukuka uygundur” diyebiliyormuş..

Değil mi, 8. Daire’nin pek kıymetli üyesi abiler, ablalar!..

Bir gerekçe daha aktarıp, bitirelim:

“Bu durumda, deva konusu kararı hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak yeterli bilimsel gerekçenin bulunmadığı..”

Afedersiniz, 8. Daire’nin kıymetli üyeleri..

O belirttiğiniz ilkeler çerçevesinde, öğrenci andını kaldıran yönetmelik değişikliği lehine yeterli bilimsel gerekçe yok da..

1933’de bu dayatma icat edildiğinde..

Veya şu an, size bu davayı açan sendikanın dava dilekçesinde..

“Bütün medeni ülkelerde and zorunludur. Bilimsel gerekçesi de şudur” diye bir izahat var mı?

O da yok..

“Varlığı” veya “kaldırılması” için bilimsel bir gerekçe yok ise..

Siz hangi akla hizmet edip de, tercihinizi, “and zorunlu olmalı”dan yana kullanıyorsunuz?

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!