Siyasetçi ve AB'deki görevi dışında benim için entelektüel kimliği önemli olan Joost Lagendijk, Today's Zaman'da kendisinden de söz eden yazımdan (8 Şubat) dolayı alınmış. Öfkeli bir üslup kullanarak Zaman'daki köşesinde bana cevap vermiş. (13 Şubat)
Belirteyim, benim Lagendijk'i gücendirmek gibi bir niyetim olmadı. Kendisine ait olmadığını sandığım görüşleri ona yakıştırmayı da ahlaki bulmam. Türkiye'de demokratikleşme alanında verilen mücadelede iyi niyetli çabalarının her zaman farkındayım.
Yazısından yaptığım alıntıdan doğru sonuçlar çıkardığımı düşünüyorum. Bunun takdirini okuyuculara bırakıyorum. 2 Şubat 2011 tarihli Zaman'daki yazısından yaptığım alıntı şuydu: "2006 yılında, Mısır başkenti Kahire'de akademisyenler, gazeteciler ve siyasetçilerle Müslüman Kardeşler ve onun demokratik potansiyeli ve referansları hakkında konuştuğunu belirttiği yazısında bazı sonuçlara vardığını söylüyordu. Kendi yazısından aynen aktarıyorum:
"(Vardığımız sonuç) Henüz Müslüman Kardeşler'le ilgili net bir kanaatin olmadığı yönündeydi. Yaşlı kuşağın geleneksel olarak dinî bir mesaj yaymaya odaklanan temsilcileri ile Mısır parlamentosundaki güçlerini yoksulların durumunu adım adım iyileştirmek yönünde kullanmaya çalışan yeni bir pratik İslamcı siyasetçiler kuşağı arasında bariz farklılıklar vardı. Anayasal demokrasiye, kadın haklarına ve dinî azınlıklara saygı duyup duymadıkları ve Mısır-İsrail barışı gibi önceki anlaşmaları kabul edip etmediklerine dair soru işaretleri söz konusuydu. Çıkardığımız nihai sonuç ise pek iç açıcı değildi: Güçlü bir demokratik muhalefet, özgür medya ve belli düzeyde oturmuş bir güçler ayrılığı olmaksızın demokratik bir deneyim felaket anlamına gelebilirdi, zira muhtemel bir İslamcı hükümet kurumsal bir boşlukta, demokrasiye alışmamış bir ülkede karşısında muhalefet veya koalisyon ortakları ve dengeleyici güçler bulunmaksızın iş görecekti."
Bu alıntıyı hermönetik bir okumaya tabi tutmaya gerek yok. Benim anladığım şu:
1) Müslüman Kardeşler'in yaşlı kuşağı 'geleneksel olarak dinî mesaj' yaymaya çalışırken, Mısır parlamentosundaki yeni kuşak ise 'yoksulların durumunu iyileştirmeye çalışıyorlar'dı. Bu durum tespiti iki yönden sorunludur: a) Müslüman Kardeşler arasındaki 'yeni' görüş ayrılığı "dinî mesaj" ile "dünyevi olarak yoksulların durumunu iyileştirme" konusu değildir; teşbihte hata olmasın Türkiye'de FP bünyesinde Milli Görüş "yenilikçiler" ve "gelenekçiler" şeklinde ikiye bölünürken, yaklaşımlarda ve yöntemlerde ortaya çıkan görüş ayrılığına benzer. b) Müslüman Kardeşler'den hiç kimse "dinî mesaj" ile "yoksulların durumunu iyileştirme" çabasını iki ayrı gerçeklik şeklinde algılamaz. Burada Lagendijk, Batı tipi bir "din-dünya ayrımı" yapmakta, Kartezyen felsefenin çifte gerçekliğinden İhvan'a bakmaktadır.
2) Lagendijk, Müslüman Kardeşler'in "Anayasal demokrasiye, kadın haklarına ve dinî azınlıklara saygı duyduklarından emin olmadığını ima ediyor;
3) Mısır-İsrail barışı gibi önceki anlaşmaları kabul ettiklerine ilişkin soru işaretleri var, diyor.
Eğer alıntıdan anladıklarım doğru ise bunun Batı'nın zaten genel perspektifini yansıttığını ve sadece Müslüman Kardeşler'le ilgili değil, İslam dünyasındaki bütün muhalif İslami akımlara ilişkin Batılıların kuşku ve rezervlerinin ortak ifadesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu perspektife ve kuşkuya sahip yüzlerce TC vatandaşı var, Batılılardan daha Batılıdırlar. Ama bu her üç maddede ciddi sorunlar yok mu?
Yine de bu, "İhvan konusunda temkinli olduğunu, İran modeline de sempatiyle bakmadığını" söyleyen Lagendijik'i "emperyalist planın bir parçası" yapmaz, ben de zaten böyle bir imada bulunmadım. Batı'nın monolotik bir dünya olmadığını biliyorum. Benim Batı'dan kastım ekonomik, askerî ve diplomatik hegemonik Batı'dır. Samimi dindarları ile dindar değilse bile -liberal, yeşil, sosyalist, ateist vs. olsun- hanif ruhlu olanlarla diyalog ve işbirliğini bu ülkede en çok savunanlardan biriyim. Lagendijk'ten, daha analitik ve anlamaya dönük bir eleştiri beklerdim.
ZAMAN