Dağa Çıkışlar Neden Düştü?
Cengiz Kapmaz / Serbestiyet
İçişleri Bakanlığı, 3 Mayıs’ta Twitter hesabından çok dikkat çekici iki tablo yayınladı. Birinci tablo 2016 ve 2017 yıllarının ilk dört ayında gerçekleşen PKK’ye katılım rakamlarını; ikinci tablo son dört ayda PKK saflarından ayrılan örgüt üyelerini yansıtıyordu. Birinci tabloya göre 2016 yılının ilk dört ayında PKK’ye toplam katılım 415 iken 2017 yılında bu rakam 41’e düşmüş. Net yüzde 90’lık bir düşüş söz konusu. 2016 verileri 2015 verileriyle kıyaslandığında bu kez de yüzde 60’ı bulan bir düşüş karşımıza çıkıyor. Acaba veriler, bölgede dipten gelen yeni bir dalganın mı habercisi? Yoksa Kürt siyasi hareketinin oluşturduğu dalganın doğasındaki değişime mi işaret ediyor?
Topluma dokunamıyor
PKK’ye katılımları düşüren nedenlere odaklandığımızda, karşımıza üç faktör çıkıyor. İlki devletin 2015 yılı Temmuz ayından bu yana uyguladığı topyekûn mücadele stratejisi. Bu strateji ile PKK toplumdan tecrit edildi, manevra ve faaliyet kabiliyeti ortadan kaldırıldı. Örgütün toplumla temas eden kanalları, şehir yapılanması gibi birimleri önemli oranda işlevsiz bırakıldı. Eyaletler arası iletişim, koordinasyon, yardımlaşma, dayanışma bariz şekilde durduruldu. Aynı şekilde, örgüte moral ve psikolojik üstünlük sağlayan HDP içindeki isimler cezaevine gönderildi.
PKK artık topluma dokunamıyor, çünkü dağ ile toplum arasında teması sağlayan milis ve kurye gibi ara birimler operasyonlarla ayıklandı. Siyasete dokunamıyor, çünkü siyaset içinde gönül köprüsü kuran isimler diskalifiye edildi. Böylece PKK kendisini geliştirecek hinterlandı üretemez hale geldi.
Ayrıca yıllardır tartışılan “Dağa çıkışlarda, kendiliğinden gerçekleşen doğal süreçler mi yoksa örgütsel faaliyetler mi daha etkili oluyor?” tezi de test edilme imkânını buldu.
Üçüncü kuşak mağduriyeti
PKK’ye katılımı düşüren ikinci faktör, savaş yorgunluğu. Bu maddeyi önemsiyorum, çünkü çatışma dinamiğinin yarattığı diyalektiği görmemize imkân sunuyor. 33 yıldır süren çatışmalar bölge insanında çok ciddi mağduriyetler yarattı. Bölge ekonomisi bitme noktasına geldi. İşsizlik, yoksulluk çok ciddi oranlara ulaştı. Daha da önemlisi, Kürt siyasi hareketinin kendi ifadesiyle dillendirirsek, bölgede yaşayan ailelerde artık “üçüncü kuşak bedeller” (mağduriyet) oluşmaya başladı. Tüm bunlar bölge insanında “artık yeter” duygusu oluşturdu. Bu duyguyu ilk kez hendek-barikat siyasetinde gördük. PKK, çatışmalara yeniden dönmeyi bölge insanına izah edemedi. Bu izahsızlığa bir de çatışmaların yarattığı mağduriyet eklenince, halkta örgüte dair ciddi kuşku ve kaygılar oluştu.
Rojava ve katılımlar
Dağa çıkışları etkileyen üçüncü faktör Rojava. Son üç yıldır gözlemcilerin dikkatini çeken bir olgu var: Kürt gençleri Kandil’e çıkmak yerine Rojava’ya gidiyor. Rojava’ya giden gençlerle ilgili bir saha çalışması yok. Ancak Emniyet ve Jandarma birimlerine yansıyan vakalar var. Oraya bakıldığında Rojava’ya katılımlar da yüksek oranlarda değil. Örneğin (Emniyet ve Jandarma’ya intikal eden vakalar itibariyle) 2014-2015 ile kıyaslandığında 2017 yılında yüzde 40’lık bir azalma dahi söz konusu. Bir diğer nokta: Rojava’ya katılım daha çok Avrupa Kürt diasporası üzerinden gerçekleşiyor.
Selfie’si yapılan savaş
Kürt gençlerinin Kandil yerine Rojava’ya gitmesi bize şunu söylüyor: PKK’ye katılımın doğası değişmekte. “Sonsuz adanmışlık” ruhuna dayanan eski katılım iradesi, artık kendisini popülerlik ve bireysellik üzerinden ifade ediyor. Çünkü Rojava’daki savaşın medyası var. Bu da gençlerin popüler olma talebini karşılıyor. Rojava’da bireysellik var. YPG üyelerine her ay 100 dolar maaş veriliyor. Giyecek, yeme içme, sigara gibi ihtiyaçlar ayrıca karşılanıyor.
Dolayısıyla örgüte katılmanın zorlukları karşılama derecesi yüksek. Bir Kürt genci Rojava’da savaşı altında araba, cebinde Marlboro ile yaşıyor. Verdiği mücadeleyi de selfie yapıp Facebook’ta paylaşıyor. Aynı konfor, koşullar ve cezbedici ortam dağ için geçerli değil. Dağda sırtında 50 kiloluk yükle her gün kilometrelerce yol katetmek zorunda.
Yeni dalga ve değişen doğa
Dolayısıyla PKK sosyolojisinde iki olgu giderek ön plana çıkıyor. İlki Rojava. Rojava PKK için artık yapıcı değil çözücü, dönüştürücü bir dinamik. Diğer olgu, bölge insanının “PKK savaş örgütünden barış örgütüne dönüşsün” talebi. Bu talep o kadar önemli hale geldi ki, artık PKK’ye katılımları dahi etkiliyor. Bu iki olgu PKK’yi değişim ve dönüşüme zorluyor. Bu zorlama PKK içinde yeni dönemi okuyanlar ve yeni dönemi okuyamayanlar şeklinde ikili bir ayrışmayı da tetikleyebilir.
Yazının girişinde sorduğum sorunun yanıtına gelince: Bölgede hem dipten gelen yeni bir dalga var, hem de Kürt siyasi hareketinin oluşturduğu dalganın doğasında çok ciddi bir değişim ve dönüşümü gözlüyoruz.