Dağ Taş Kurşun Dersim – 1

1938'deki Dersim harekatına ilişkin ortaya çıkan belgeler, bölgedeki katliamı gözler önüne serdi.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun özür dilemek yerine 'açılsın' dediği arşivler, mağaralarda taranan on binlerce kişinin ve el konulan 'ganimetlerin' acı gerçekleriyle dolu...

Orhan Turan'ın yazı dizisi: 

DAĞ TAŞ KURŞUN DERSİM – 1

Bu noktada en anlamlı çağrı da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'tan geldi. Arınç, tarihle yüzleşmek adına 'Dersim olayları'na dair bütün gerçeklerin ortaya çıkartılması için Meclis'te bir araştırma komisyonu kurulabileceğini söyleyerek, "Artık yüzleşelim" mesajını net biçimde aktarıyordu. Son olarak 23 Kasım'da AK Parti Ankara İl Başkanları Toplantısı'nda konuyu dile getiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da ilk kez devlet adına özür dileyerek, Dersim'de yaşananları 'akla vicdana sığmayan' şeyler olarak niteledi. "Devlet adına özür dilenmesi gerekiyorsa, özür diliyorum" diyen Erdoğan, Dersim'de olanlardan dönemin CHP'sinin sorumlu olduğunu hatırlatarak, 'asıl özür dilemesi gerekenin Dersimli olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu' olduğuna dikkat çekti.

Konu her ne kadar polemiklere açık olsa da, yaşanan tartışmaların, 'geçmişle yüzleşmenin' önünü açacağından kuşku duymuyoruz...

Kamuoyu bazı belge ve bulgularla 1938 baharında Dersim'de neler olduğunu genel hatlarıyla biliyor. Ancak, olup bitenler hakkında bilmediklerimizin, şu ana kadar okuduklarımızdan ya da duyduklarımızdan çok daha fazla olduğunu belirtmek lazım... Başbakanlık Arşivleri, Genelkurmay Askeri Harekât Planları ve tutanaklarıyla arşivleri, yine Genelkurmay'ın tuttuğu rapor ve arşivlediği belgeler, Dersim'de yaşananlarla yüzleşmek bakımından, karanlık noktaları aydınlatabilir. Bu dizi yazısında, 1938'de Dersim olarak adlandırılan Tunceli'de yapılan askeri harekâta odaklanıyoruz. Bilinenlerin yanında ilkleri de paylaşarak, ilk kez yayımlanacak fotoğraflar, ilk kez yayımlanacak belgelerin yanında, daha önce yayımlanmış ya da kitaplaştırılmış bilgileri, bazı olayların perde arkalarına dair tespitleri paylaşıyoruz.

Dersim'deki olayların tarihsel kökenlerine dair tespitlerin ve bugüne gelen kronolojik süreci vererek başladığımız çalışmada, Dersim'de yaşananların Genelkurmay arşivlerinde nasıl geçtiğini, askerin gün gün yaşananları nasıl kayda aldığını ve bu kayıtlardaki çarpıcı ifadeleri ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.

Bu vesileyle çalışmaya katkı veren Türk Tarih Vakfı'na, Araştırmacı Yazar Bülent Bilmez, Gülay Kayacan, Şükrü Aslan'a, arşivini bizlere açan ve daha önce hiç yayımlanmamış fotoğrafları bu çalışma için bizlere veren değerli insan Hasan Saltık'a teşekkürü bir borç biliyoruz.

Dersim'de isyan bahanesiyle çoluk çocuk demeden binlerce kişiyi kurşuna dizen tek parti zihniyeti, kendi vatandaşına düşman muamelesi yaptı. Jandarma'nın, Genelkurmay'a gönderdiği günlük raporlarda, öldürülen Dersimliler 'hain' diye not edilirken, ele geçirilen hayvanları 'savaş ganimeti' olarak devlet hanesine yazıldı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun, Dersim için özür dilemek yerine 'açılsın' dediği Genelkurmay arşivleri de isyan bahanesiyle yapılan katliamın tüyler ürperten ayrıntılarıyla dolu. Bölgeden kıyımın doruk noktasına ulaştığı 1938 Mayıs-Ağustos döneminde Ankara'ya geçilen notlar, insanların ayrım yapılmadan katledildiğini gözler önüne seriliyor.

Jandarma Genel Komutanlığı'nın tüyler ürperten raporları, "Haydutların sığındığı, ağızları mazgallı taş duvarlarla kapatılmış mağaralar cesur askerlerimiz tarafından kuşatılmış, can havli ile dışarı fırlayanlar da ateşle imha edilmiştir" benzeri satırlarla dolu... Haziran ayında tutulan raporlarda Dersim'de toplanan hayvanlar ise "...342 büyükbaş hayvan ganimet alınmıştır" ifadeleriyle belgelere yansıyor.

DIŞARI FIRLAYANLAR İMHA EDİLDİ

Dersim harekâtı, Jandarma Genel Komutanlığı tarafından gün gün kayıtlara geçmiş. Mayıs - Ağustos 1938 tarihli raporlarda, askerin bölgede nasıl bir uygulama yaptığına dair çarpıcı ifadeler yer alıyor. Tutulan raporlardan bazı satırlar kan donduracak cinsten: "Haydutların sığındığı, ağızları mazgallı taş duvarlarla kapatılmış mağaralar cesur askerlerimiz tarafından kuşatılmış, top ve makineli tüfek ateşinden başka 25. Alay'dan gönderilen İstihkâm müfrezesi tarafından tahrip kalıpları atılmak suretiyle mağaralar tahrip edilerek içindekiler öldürülmüş, can havli ile dışarı fırlayanlar da ateşle imha edilmiştir."

BÜYÜKBAŞ HAYVANLAR GANİMET

Günlüklerde yer alan bazı ifadeler ise askerin başka bir devletle savaştığı algısına neden olabilecek türden. Son durum raporunda 'asilerden ganimet alınmıştır' ifadeleri dikkat çekiyor. Raporda "Asilere bir hayli kayıp verdirilmiş ve 1084 küçükbaş, 342 büyükbaş hayvan ganimet alınmıştır" deniliyor. Sonuç kısmında ise "Sadece 17 günlük tarama sürecinde (23 Temmuz-10 Ağustos 1938) ölü ve diri 7954 kişi ele geçirilmiş, 1019 silah ele geçirilmiş ve 4. Genel Müfettişlik'ten isimleri verilen 101 kişiden 73'ü yakalanmıştır" ifadeleri yer alıyor.

SUBAYLARA DEVLET MADALYASI

Operasyona genç bir teğmen olarak katılan Muhsin Batur'un hayatını anlattığı anılarında her ne kadar, harekâtın detaylarını "Okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum" dese de, kitabında "Harekâtın Elâzığ bölgesinde büyük bir manevra ve resmigeçitle bittiğini, subaylara ve kendilerine Atatürk imzalı birer madalya dağıtıldığını, Mareşal Fevzi Çakmak'ın da bu operasyonun başında olduğunu" söylüyor. '26-VIII 1938' ibareli madalyada Atatürk'ün imzası yer alıyor. Madalya etrafında ise "Tunceli, 3. Ordu Manevrası Hatırası" yazısı bulunuyor. 26 Ağustos 1938'de düzenlenen resmi törenle harekata katılan askerlere takılan madalyalar bugün hâlâ, 'Devlet madalyası' olarak saklanıyor.

Katliam 'devlet sırrı'

Atatürk'ün emri ile hazırlanan ve yine Atatürk'e sunulan Jandarma Komutanlığı raporlarına göre, bölgede olup biten her şeyin 'devlet sırrı' olarak kalması isteniyor. Gizlice hazırlanan bu raporu İnönü'nün dışında, "İcra vekilleri, Genelkurmay Başkanı ile Kamutay Başkanı'ndan (Meclis Başkanı) başka yalnızca ilbay (vali) ve iki Genel Enspektör ve üç ordu müfettişi şahsen bileceklerdi." İnönü raporunda yatılı okullarla Dersimli çocukların nasıl 'asimile' edileceğini de detaylıca anlatıyordu. Rapora göre yatılı okullara 3 yıllığına alınacak çocuklar aynen yazıldığı gibi 'devşirilecekti.'

Valiye tam yetki

Aralık 1935'te 2884 Sayılı "Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun" TBMM'de kabul edildi. Kanunla vilayete atanacak Vali'nin hem komutan hem de 4. Umum Müfettişlik görevini yürütecek kişi olmasının önü açıldı. Geniş yetkilerle kuşatıldı. Öyle ki Vali isterse Vilayetteki kaza ve nahiyelerin hudutlarını değiştirme yetkisine bile sahip oldu. (Aynı kanun Madde 2) Vali, istemesi halinde Tunceli'den istediği bir aileyi başka bir yere sürebilirdi. (Madde 31)

Atatürk bu işe dahil

Dersim "38'i Hatırlamak" kitabının yazarı, Tarihçi Şükrü Aslan'a göre, Dersim'e devletin bütünlüğü içinde bakmak gerekiyor. Devletin en yukarısından en aşağısına kadar bu sürece herkesin dâhil olduğunu belirten Aslan, "Her ne kadar kaynaklarda Atatürk adı pek fazla geçmezse de Atatürk'ün onayı, dahli dışında böyle bir şeyin olduğunu düşünmek tarihi gerçeklerle uyuşmaz" diyor.

Pah köprüsü bahane oldu

1937 yılı resmi belgelerine göre ilk 'isyan' da raporlara yansıyordu. İlk büyük askeri müdahalenin 'kıvılcımı' sayılabilecek bu gelişme Ankara'ya şu satırlarla rapor ediliyordu: "Tunceli bölgelerine hükümetçe konulmak istenilen karakolları bölge halkı menfaatlerine uygun görmediklerinden Kahmut'la Pah arasındaki Darboğaz arasındaki tahta köprüsünü yaktılar ve oradaki jandarmalara müsademe (karşı koyarak direnç) gösterdiler. Bu suretle isyan ettiler" İlk kez 'isyan' kelimesi bu raporda geçiyor ve sonraki tüm kaynaklarda bu olay isyanın kaynağı olarak gösteriliyordu. Kahmut'la Pah arasındaki Darboğaz arasındaki tahta köprünün yakılmasıyla birlikte, büyük bir operasyon yapılması fikrini masaya yatıran Ankara, yakın tarihin en trajik olayı için düğmeye basıyordu.

YARIN: 73 YILLIK SIRRI DEMİREL AÇIKLIYOR

YENİ ŞAFAK

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm