Dâbbetül-arz ve örümcek yuvası

Ali Ünal

Hz. Süleyman (as) bir melik-peygamber olarak, tarihin en kudretli hükümdarıydı.

Cenab-ı Allah (cc), O'nun Din'e hizmet aşkıyla kendisinden sonra hiçbir hükümdara nasip olmayacak kudrette hükümdarlık niyazını (Sâd Sûresi/38: 35) kabûl buyurmuştu. Hükmü kuşlara, rüzgâra, cinlere de geçen bu emsalsiz otoritesine rağmen ömrünün sonuna doğru asâsını bir "dâbbetü'l-arz", yani yerde üreyen bir kurt veya kurtlar kemirmeye başladı ve bir gün üzerine dayanmakta iken asâsı kırılınca vefat ettiği anlaşıldı (Sebe' Sûresi/34: 14). Bu hadiseden sözeden âyetin çok önemli bir iş'ârî manâsı vardır ki, bir asânın içine, bir ağacın gövdesine girip onu kemiren kurtlar gibi, Hz. Süleyman'ın idaresini içten içe kemiren kurtlar, yani, bugünkü tabiriyle, mafya tipi, çeteler türü ve daha başka türden gizli teşkilatlar vardı. Cinler, Hz. Süleyman'ın asâsının içten kemirildiğini fark edememişlerdi. İnsan, cinlerden çok daha kabiliyetli bir varlık olarak, onların bile fark edemeyeceği, bilemeyeceği faaliyetler ortaya koyabilir. Nihayet, bu yeraltı teşkilatlarının Hz. Süleyman'ın idaresini içten içe kemirmesinin neticesinde onun vefatıyla birlikte ülkesi, İsrail ve Yahuda krallıkları halinde ikiye bölündü.

Evet, Hz. Süleyman idaresi kudretinde de olsa, bir ülkenin en zayıf yanı, onu içten kemiren gizli oluşumlardır ve tarihte bu oluşumlar, son derece etkili olmuş, Osmanlı Cihan Devleti de, büyük ölçüde özellikle kendisini içten kemiren bu oluşumların faaliyetleri neticesinde yıkılmıştır. Kur'ân-ı Kerim'de Kıyamet'e yakın da bir dâbbetü'l-arzın çıkacağı ve insanlara iman sahibi olmadıklarını haykıracağı beyan buyrulur (Neml Sûresi/27: 82). Bu dâbbe konusunda üzerinde genellikle birleşilen yorum şudur: Âhir zamanda dinsizliğin ve fıtrata müdahalenin neticesinde mikrop türü, biyolojik ajanlar türü veya daha başka türde küçük canlılar üreyecek ve bunların meydana getirdiği önü alınamaz tahrip ve hastalıklar, onların asıl sebebinin imansızlık olduğunu ortaya koyacaktır. Âhir Zaman'da ortaya çıkacak dâbbetü'l-arza, Hz. Süleyman'ın asâsını kemirenin de bir dâbbetü'l-arz olduğu açısından yaklaştığımızda şu sonuca varabiliriz ki, bilhassa Âhir Zaman'da yer altı, yer üstüne âdeta hükmeder hale gelecek, gizli teşkilatlar, yer altı örgütlenmeleri ülkelerin idaresinde çok önemli roller oynayacaklardır.

İlgili âyette dâbbetü'l-arz imanla ilişkilendirildiğine göre, demek ki sözkonusu gizli teşkilatlar, iman nûruyla ve imanın sağladığı basiret ve ferasetle görülebilecek, onlarla ancak imanın imkânlarıyla mücadele edilebilecektir. Kur'ân-ı Kerim, bir de örümcek ağından bahseder ve "Allah'ı bırakıp da başka koruyucu, başka velîler, başka aslî otoriteler edinenlerin hali, örümceğin haline benzer. Örümcek, barınmak için kendine bir yuva yapar, fakat yuvaların en zayıfı örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi!" buyurur (Ankebût Sûresi/29: 41). Örümceğin yuvası, evlerin, yuvaların en zayıfıdır; fakat âyette zayıf manâsında kullanılan "ehven" kelimesinin âyete kazandırdığı bir diğer manâ daha vardır ki, bu yuva zayıf olmaya zayıftır, fakat sineklerin onun ağlarına takılması gibi, insanlar da, Allah'ın dışında velîler edinenlerin kurdukları bu yuvanın ağlarına pek kolay düşerler. Bu ağlar, makam-mevkî sevgisidir, tamahtır, şöhretperestliktir, kibir ve kıskançlıktır, kendini beğenmedir, şehvet, para, mal ve araba gibi eşya düşkünlüğüdür, korkudur, aileyi ve yakınları kayırmadır, kabileciliktir, ırkçılıktır vs. İşte, bir ülkede idareciler bu ağlardan birine veya birkaçına takıldığında, halk da aynı ağların zebunu olduğunda, artık bu ülkede dâbbetü'l-arzın, kurtların, gizli teşkilatların, yer altı oluşumlarının gövdeye girip onu kemirmesi ve bir gün yere sermesi denebilir ki mukadder hale gelir. Tek başına Hz. Süleyman dahi bu âkıbetten kurtulamayabilir.

Evet, örümcek yuvasının ağlarına takılmamak, dâbbetü'l-arz tarafından kemirilmemek, ancak iman ve onun kazandırdığı hayat ve basiretle mümkündür.

ZAMAN