Cuntacı gitti, mafyacı geldi

Ahmet Varol

Pakistan’da cuntacı cumhurbaşkanı General Perviz Müşerref’in istifa etmesinden sonra onun boşalttığı makamın doldurulması için 6 Eylül 2008 Cumartesi günü seçim yapıldı.

Seçimlerin sonucu önceden belli gibiydi. Ama yine de kesin sonuçların ortaya çıkmasını beklemekte yarar vardı. Tahmin edildiği gibi çıktı ve Pakistan’ın eski başbakanlarından Binazir Butto’nun eşi Asıf Ali Zerdari yeni cumhurbaşkanı seçildi. Peki, onun seçilmesiyle bu ülke açısından değişen ne oldu? Cuntacı gitti mafyacı geldi. Ortaya çıkan durum bu ülkede siyasi arenada bir iyileşme startı verilmesinin birkaç yıllığına daha ertelendiğini gösteriyor.

Zerdari’nin kazanmasının en önemli sebebi tahmin ettiğimize göre Binazir Butto’nun manevi mirasçısı olarak görülmesidir. Kalabalık kitlelerin yönlendirilmesinde duygusal etkenlerin kullanılmasının büyük rolü olmaktadır. Bayan Butto’nun, taraftarlarının duygularını ciddi şekilde etkileyen bir bombalama ile öldürülmesi onlardaki tarafgirliğin daha da kabarmasına ve vefa borcu hissinin harekete geçmesine sebep olmuştur. Zerdari’nin Butto sonrasında Halk Partisi liderliğine geçmesi de onun manevi mirasına hemen el koymasıyla olmuştur.
Asıf Ali Zerdari, 26 Temmuz 1955’te Şii bir Sind ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası tanınmış işadamlarından Hakim Ali Zerdari’ydi. Asıf, Karaçi’deki ilk öğreniminden sonra Petaro Askeri Lisesi’nde öğrenim gördü. Sonra Londra’da iktisat okudu. 1987’de Binazir Butto ile evlendi. Bu evlilikten üç çocukları dünyaya geldi: Bilaval, Bahtiyar ve Asife.

1990-93 ve 93-96 dönemlerinde Pakistan Parlamentosu üyeliğine seçildi. 1993-96 dönemindeki hükümette Çevre Bakanı olarak görev aldı. 1997’de Senato üyeliğine seçildi ve bu üyeliği 1999’a kadar devam etti. 27 Aralık 2007’de eşinin bir bombalamada hayatını kaybetmesinden sonra da Halk Partisi’nin başına geçti.

Zerdari’nin hayatında siyasi görevlerle hapis hayatının iç içe geçtiğini görürüz. Bunun sebebi ise onun siyaset hayatıyla mafya babalığını birlikte yürütmeye çalışmasıdır. Sadece Pakistan’da değil muhtelif Avrupa ülkelerinde de adı karanlık işlere, yolsuzluklara, kara para aklama faaliyetlerine karışmış bu yüzden hakkında soruşturmalar açılmıştır.

Zerdari, 1990’da şiddet uygulama ve tehdit suçlamasıyla tutuklanarak hapse atıldı ve 1993’e kadar hapiste kaldı. 1997’de mafya cinayetine adının karışması, yolsuzluk ve rüşvet alma suçlamasıyla yeniden hapse atıldı ve bu kez 2004 yılına kadar hapiste kaldı. 2004’te hakkındaki suçlamaların ispat edilemediği iddiasıyla mahkeme kefaletle serbest bırakılmasına karar verdi.

Zerdari, hakkındaki suçlamaların siyasi sebeplere dayandığını ileri sürdü. Fakat hakkındaki “Bay Yüzde On” isimlendirmesi gayet yaygın hale gelmişti ve Pakistan’da onun adını bilen herkes bu lakabını da bilirdi. Kendisine böyle bir lakap verilmesinin sebebi ise eşinin hükümetteki konumundan yararlanarak resmi ihalelere aracılık etmesi ve bu ihalelerden yüzde on komisyon almasıydı.

Pakistan’da hakkında açılmış soruşturmalar için “siyasi” iddiasını kullanması belki mümkündü, ama dediğimiz gibi başka ülkelerde de hakkında suçlamalar vardı. Özellikle 2006 yılında İsviçre’de kara para aklama suçlamasıyla başlatılan davayı siyasi bir sebebe bağlamak zordur.

Adı sadece bir değil birçok kirli işe karışmış, sadece bir değil birkaç ülkede karanlık işlere bulaşmaktan dolayı soruşturma geçiren bir kişinin cumhurbaşkanlığına seçilmesi ne açıdan bakılırsa bakılsın Pakistan’ın şanssızlığı. Bu, Bekri Mustafa’nın köye imam olmasına benziyor.

ABD’nin Pakistan üzerinde izlediği politika açısından da Müşerref’ten Zerdari’ye değişen bir şey olmadı. Çünkü ABD’nin bu ülke üzerinde oyunlar oynamasına imkân sağlayan en önemli etken General Müşerref’in menfaat ilişkisine açık olması ve makamını korumak için kendisine sipariş edilen planları hayata geçirmekte vicdani sıkıntı duymamasıydı. Zerdari’nin bu konuda Müşerref’ten çok daha rahat olacağını onu yakından tanıyanlar dile getiriyorlar. Geçmişinin kirli işlerle dolu olması aynı zamanda onun sürekli kendini bir antipropaganda tehdidiyle karşı karşıya hissetmesine ve dayatmalara çabuk boyun eğmesine sebep olacaktır. Bu yüzden bazı yorumcular Pakistan’ın nükleer teknolojisinin bile dış baskıların tehditleriyle karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekiyorlar.

Bununla birlikte Zerdari, cumhurbaşkanı olmakla ülkede ipleri tümüyle eline alacak değildir. Müşerref cunta lideri olmanın avantajlarını kullanıyordu. Zerdari kendini o kadar güçlü göremeyecektir.

Vakit gazetesi