19 Mayıs kutlamalarının 1932, Faşist İtalyası'ndan aşırma olduğunu söylemiş ve bu arkaik ritüeli neden o gün bugün sorgusuz sualsiz tekrarladığımızı sormuştum. Saf bir kesin inanç ve yobazlık ifadesi tepkiler aldım. Atatürk'e ve Cumhuriyet'e saldırıya geçmişim. Kutlama şekli ile Cumhuriyet'in değerleri ve Atatürk arasında nasıl bir bağlantı varsa? Bu yobazlığın üzerinde durmak lâzım. Aklın rehberliğini ve çağdaş medeniyet ülkümüzü, Cumhuriyet adına yapılan bu anlama kıtlığı ile malûl yobazlığın karanlığına mahkûm edemeyiz.
Birincisi, kimse Cumhuriyet'i sahiplenemez ve tekeline alamaz. Zira Cumhuriyet'in tek bir düşmanı bile yok. Akıl hastanesinde yatanlar da dâhil, bugüne kadar Cumhuriyet'i kaldırmaktan ve yerine saltanat usulünü getirmekten söz eden bir Allah'ın kuluna rastladınız mı? O zaman Cumhuriyet'i kime karşı müdafaa ediyorsunuz? Olmayan düşmanlara 'göğsümüzü siper ederiz' derken, kime karşı ucuz kahramanlıklara soyunuyorsunuz? Cumhuriyet'in kurucusuna saygısızlık eden mi oldu?
19 Mayıs törenleri, dünyada benzeri görülmeyen faşist pratikler. Bireyi kişiliksiz hale getirip, bir tek diktatörün tek komutla yöneteceği sürünün parçası haline getirmek için totaliter yönetimler bu tür ritüeller icat ettiler. Faşist İtalya ve Nazi Almanya, bizim her 19 Mayıs'ta gençlere metazori yaptırdığımız toplu gösterileri, otoriteye bağlı vatandaşlar yetiştirmek için geliştirdi. Merak edenler Adorno'nun 'F' (faşizm) ıskalasından başlayarak otoriteryen kişilik yapıları üzerine yapılan çalışmalara bakabilir. Gençleri bir koyun sürüsü gibi spor sahalarına toplamak ve hiçbir zekâ, özel yetenek gerektirmeyen basit hareketleri toplu halde tekrarlatmak. Otoriteye, güce boyun eğen nesiller yetiştirmek dışında bu pratiğin başka hiçbir anlamı yoktur.
Güzel bir ilimizde, 19 Mayıs törenlerinden sorumlu Millî Eğitim Müdür yardımcısı okuyucudan, yazdıklarıma destek mahiyetinde gelen mektubu durumu özetlediği için olduğu gibi aktarıyorum:
"19 Mayıs tarihli yazınızı okudum. Bahsi geçen törenlerin ... ilindeki sorumlusu benim. Ve her törenden sonra 'şimdi biz ne yaptık, hangi faydayı elde ettik, öğrenci neyi kazandı, eğitim adına hangi katma değeri ürettik' sorgulaması yapmaktan harap oluyorum. Binlerce liralık harcamalar, bayılan öğrenciler, velilerin törene çocuklarını göndermeme gayreti, biz devletlülerin baskısı vs.
Cidden sayın hocam biz ne yapıyoruz? Galiba, Carlton J. Hayes'ın 'Milliyetçilik bir din' isimli kitabında bahsettiği gibi galiba biz ulus devletin dini bir ritüelini icra ediyoruz. Asıl gariplik, çelenk sunma törenleri. Asıl mantığın bittiği yer orası.
Hâsılı her bu bayram hazırlıkları başlayınca son komünist devletin can çekişmesi aklıma geliyor. (Bu maili, hem sorgulayan hem de yapan birisi olarak bir selam vermek için yazdım. Çünkü yöneticilik kariyerim, bu bayramların düzgün yapılmasına bağlı. Saygılarımla...)"
Evet, bu törenleri il çapında başından sonuna kadar organize eden ve kariyeri bu törenlerin başarısına bağlı olan hocamız, durumu bize böyle özetliyor. Benim özellikle dikkat çekmek istediğim şey, bu saçmalıkları dile getirdiğiniz zaman karşılaştığınız yobazca tepkiler. Bu faşizan uygulamaları eleştirmekle, Atatürk'e ve Cumhuriyet'e saldırmak arasında kestirme bir yol bulmak için, gerçekten yobaz olmak lâzım. Tersine bu faşist uygulamalardan kurtularak, gençlerin özgür ve bağımsız yetişmelerine, totaliter düşüncelerin karanlığından kurtulup aklı ve özgür düşünceyi rehber edinmelerine katkıda bulunmak Cumhuriyet'in aydınlığına daha çok yakışmaz mı?
İlginç bir yobazlık türü bu. Çok dar, kaba, hoşgörüsüz ve sığ bir yobazlık. Yıkılıp yeniden kurulan dünyayı, bütün muasır gelişmeleri sadece 'benim kutsalıma dokunuyor mu' taassubuyla izleyen bir yobazlık bu. Cumhuriyet yobazlığı. 19 Mayıs kutlamalarının rafine ürünleri. Yobazlara şunu anlatmak zor: Cumhuriyet, iman edilecek bir din değil. Bu yüzden ritüelleri de olmamalı. Cumhuriyet bizim için, daha ileri bir medeniyete ulaşmak, modern dünya ile yarışmak için güçlü bir vasıtadan ibaret.
ZAMAN