Cumhuriyet Kutup Partisi...

Markar Esayan

Yılın ilk saatlerinde Reina gece kulübüne yapılan saldırı, adı üstünde bir terör saldırısıydı. Muhtemelen yurtdışından gelmiş profesyonel bir cani tarafından gerçekleştirildi. Saldırıyı DEAŞ üstlendi ve üstlenirken de hedefin “mürtet” ilan ettiği AK Parti hükümeti olduğunu açıkladı. Bu örgütün arkasındaki güçlerin, tüm terör örgütlerini Türkiye’nin üzerine saldığı da bir gerçek.

Ama ana muhalefet partisi CHP ve ekürisi HDP, ısrarla bu saldırıya (ben kendimi bildiğimden beri her yıl sonunda mutat olarak yaşanan) yılbaşı kutlamaları üzerinde dönen tartışmaların neden olduğunu ifade ediyorlar.

Yani bildiğiniz 28 Şubat kafası…

Gaziantep’te bir düğün salonunu hedef alan DEAŞ saldırısı da mı bu yüzdendi mesela? Düğünler, kına geceleri üzerinde bir yaşam biçimi tartışması mı vardı?

İşte bizi bu seviyesizlikte bir tartışmaya çekmeye çalışıyorlar. Ama bunun neye hizmet ettiğini anlamadıklarını düşünmek istiyorum ben.

Bu çok pespayece, sorumsuzca bir tutum çünkü. Ortadoğu’da olan bitenleri, dünyada değişen düzenin yarattığı sancıları, güç savaşlarını, Türkiye’nin bağımsız politikalar geliştirdikçe hedef olması gerçeğini, yedi düvele karşı beka mücadelesi veren ülkemizin içinde bulunduğu nazik durumu tamamen sarf-ı nazar edecek ve yaşanan acıyı Noel Baba tartışmasına bağlayacaksınız.

El insaf!

Esasen tüm dünyanın içinden geçtiği bir güç mücadelesinin yarattığı riskler ve terör örgütleriyle yürütülen vekalet savaşlarına karşı birlik ve beraberliği artırmamız, önlemler almamız, güçbirliği yapmamız gereken noktada, CHP ve HDP ısrarla konuyu “yaşam biçimleri tehlikede” noktasına çekmeye çalışıyor. Bir yandan da dirsek temasında oldukları sözde STK’lar da kahve kahve, otobüs otobüs gezip provokasyona uygun iklimlendirme çalışması yapıyorlar. Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın katillerine övgüler düzen güruhun “laiklik tehlikede” kışkırtmasını demokratik hak olduğunu anlatıyorlar.

Reina’ya saldıran katil ve onun ipini elinde tutanların da amacı bu değil mi? HDP’yi geçtim, CHP içinde aklı başında hiçbir yetkili yok mu? Terör örgütünün amacına uygun şekilde bu saldırıyı araçsallaştırmanın ülkeye ne büyük bir kötülük olduğunu gören, bundan rahatsız olan, bu tamahkâr tutumu eleştiren kişiler çıkmıyor mu CHP’de?

Mutlaka vardır. Ama seslerini yükseltmeleri, en azından bu kolaycı tutumun yıkıcılığını genel başkanlarına anlatmaları gerekiyor.

Batılılara kızıyoruz ama insan Paris saldırısı sonrasında siyaset, medya, STK’lar ve akademide oluşan dayanışmayı görünce imrenmiyor değil. Mesele ülke olduğunda, hepsi sorumlu davranıyor ve devletlerine sahip çıkıyorlar. (Aziz milletimizin asil tutumu bu eleştirinin dışındadır.)

Biz ise, CHP ve HDP sayesinde “Olağanüstü hal”i tartışıyoruz. 15 Temmuz’un, yani ülkeyi işgal etme girişiminin üzerinden daha altı ay geçmemiş. Tüm terör örgütleri Türkiye’ye savaş açmış, ekonomi hedef alınmış, Rus Büyükelçisi Karlov bir FETÖ’cü kripto polis tarafından kahpece bir suikasta kurban gitmiş, CHP’li vekil, OHAL kalkana kadar sakal bırakma eylemi yapıyor, parti sözcüsü OHAL’i en mantıksız argümanlarla acımasızca hedef alıyor.

Ne yani, teslim mi olalım? Mandalara mı maruz kalalım? Suriye’nin uğradığı sonla mı yüzleşelim?

Andolsun ki diz çökmeyecek, birliğimizi dayanışmamızı koruyacak, bilakis daha da artıracağız.

Kutuplaşmadan dem vuran CHP ve HDP’nin kutuplaşmayı arzu eden, buna uygun strateji güden hallerini millet yargılayacaktır.

Bu zor günler geçecek, aydınlık yarınlar gelecektir. Ama bu zor günlerde sorumsuz davranan, yerli ve milli tutum geliştirmeyen, elini taşın altına sokmayanları da bu millet o çok sevdikleri kutuplara gönderecektir.

Belki bu akılsız ve vicdansız savruluşun bir nedeni de bu korkudur.

Akşam