Aydın Ünal / Yeni Şafak
Yıl 1924… Mustafa Kemal, Köşk'teki sofrada Yunus Nadi'yi karşısına alır; “Bak çocuk!” der, “Ne yapalım seninle… İstanbul'da Babıali'nin göbeğinde bütün cumhuriyet düşmanı ve hilafet yanlılarına karşı mücadele verecek bir gazete çıkaralım…”
Yunus Nadi derhal İstanbul'a gider, hazırlıkları yapar, 7 Mayıs 1924'te, “Hilafet yanlılarına ve cumhuriyet düşmanlarına karşı mücadele verecek” gazetenin ilk nüshasını çıkarır. Adı Cumhuriyet'tir.
Cumhuriyet, 1938'de başlayacak İnönü dönemine kadar rejimi sarsılmaz şekilde savunur. O kadar sarsılmaz şekilde savunur ki, Doğu ve Güneydoğu'daki olaylar karşısında en kanlı manşetleri atmaktan, Kürtleri “yamyam” olarak nitelemekten, Dersim harekâtını övmekten kendisini alamaz. Türkiye'nin ilk güzellik yarışmasını tertip eden de Cumhuriyet'tir.
İtalya ve Almanya'da yükselen faşizmle birlikte Cumhuriyet faşizmin Türkiye'deki şubesi gibi hareket eder. Almanya'nın Türkiye'de zaten propaganda araçları vardır, Cumhuriyet de bu koroya katılır, Gobbels'in Türkiye'deki sesi olur. “Kemalist Türkiye'den Faşist İtalya'ya Selam” manşeti de bu dönemde atılır. Ne var ki, İnönü Cumhuriyet Gazetesi ve Yunus Nadi'den hiç hazzetmez. Hatta bir seferinde, Ankara Garı'na İnönü'yü karşılamaya gelen Yunus Nadi'ye, İsmet İnönü herkesin içinde ağır hakaretler eder, Yunus Nadi'ye, Yunus “Nazi” der.
Almanya'nın yenilmesiyle birlikte Cumhuriyet faşizmden vazgeçer, ama tam bir anti-komünist olarak yayınlarını sürdürür. Nazım Hikmet bu dönemde Cumhuriyet'in hedefidir. Gazete, Nazım Hikmet'i SSCB'nin “peyki” olarak görür, Nazım Hikmet'in Moskova'da çekilmiş resmini yayınlar ve “bu resmi millet yüzüne doyasıya tükürsün diye yayımlıyoruz” yazar.
1946'da çok partili hayata geçilince bu sefer Cumhuriyet Demokrat Partili olur. Yunus Nadi, DP milletvekili olarak siyasete girer ve gazete var gücüyle DP'yi destekler. 1954 yılında DP ile yollar ayrılır. Cumhuriyet yeniden CHP'li olur ve DP'ye karşı muhalefetin merkezi haline gelir. 27 Mayıs'ı hazırlayan provokasyonlarda Cumhuriyet en öndedir. 27 Mayıs darbesine hararetle alkış tutan da yine Cumhuriyet'tir.
1970'lerde Cumhuriyet'in İlhan Selçuk'lu yılları başlar. İlhan Selçuk'la birlikte Cumhuriyet hem cuntacı, hem solcu olur. Marjinal sol gruplar bile Cumhuriyet'i kendi gazeteleri olarak görmeye başlarlar. Kemalizm ve faşizm dönemi bitmiş, Cumhuriyet artık “Devrimci” olmuştur.
12 Eylül darbesini hasretle bekleyenlerin arasında Nadir Nadi ve onun yönettiği Cumhuriyet Gazetesi de vardır. 12 Eylül de hararetle alkışlanır.
1990'ların başında Cumhuriyet Gazetesi kısa süre Özal'cı olur; ardından yine “solcu”luğa döner. Hasan Cemal'in gazeteye Genel Yayın Yönetmeni olmasıyla İttihatçı ruh Cumhuriyet Gazetesi'nde yeniden dirilir.
28 Şubat, önceki diğer tüm darbeler gibi Cumhuriyet Gazetesi tarafından desteklenir.
Darbe desteklemek Cumhuriyet Gazetesi ve İlhan Selçuk'a yeterli gelmemektedir. 2002 sonunda AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte Cumhuriyet Gazetesi darbe desteklemekten darbe yapmaya evrilmek ister. Ergenekon, Balyoz gibi darbe girişimlerinin içinden Cumhuriyet, İlhan Selçuk ve diğer başka Cumhuriyet yazarları çıkar. Aynı zamanda, “Danıştay Baskını”, “Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması” gibi provokatif hadiselerde de gazetenin ve bazı çalışanlarının bizzat yeraldığı ortaya çıkar.
Fetullah Gülen çetesi, başarılı bir operasyonla 2013 yılında Cumhuriyet Gazetesi'ne “el koyar”. Can Dündar'ın gazetenin başına geçmesiyle birlikte, gazete, bir kez daha emperyalist çizgiye oturur. Cumhuriyet sadece Fetullahçı değil, aynı zamanda PKK çizgisinde bir gazetedir. 2013 sonrasında Türkiye'ye yapılan uluslararası operasyonlarda aktif rol alır. Görevi son derece açıktır: FETÖ ve PKK terörünü perdelemek, FETÖ ve PKK terörü üzerinden AK Parti'yi ve Recep Tayyip Erdoğan'ı yıpratmak.
Gezi olaylarını tahrik etme, MİT TIR'ları yalanını yayma, kanlı terör eylemlerine arka çıkma, terör eylemlerini perdeleme, terörü övme, terör üzerinden kaos çıkarma, Fetullah Gülen'i savunma gibi faaliyetler de bu dönemde ağırlık kazanır.
7 Nisan 1924'ten bugüne kadar, Cumhuriyet Gazetesi'nin girmediği boya kalmamıştır. Cumhuriyetçi, Faşist, Anti-komünist, Kemalist, Solcu, Komünist, Devrimci, Darbeci, Liberal, Emperyalist, Kapitalist olduktan sonra en son geldiği durakta Fetullahçı ve PKK'lı olmuştur.
Cumhuriyet, 92 yıllık tarihinde her şey olmuş, tek bir şey, “milletin sesi” olamamıştır. “Hilafete muhalefetle” yola çıkan gazetenin yolu her ideolojiyle kesişmiş, bir tek milletle, milletin sesiyle, milletin değerleri ve kutsallarıyla kesişmemiştir.
Yeni Şafak çalışanı, şehidimiz Mustafa Cambaz'ın ismini dahi duymayan ABD ve AB'nin, Can Dündar'a bu kadar kol kanat germesi, terör operasyonlarına karşı bu kadar “cıyaklaması” boşuna değil. 1960'lardan beri büyüttükleri FETÖ'yü kaybettiler, 1970'lerden beri büyüttükleri PKK zor durumda, şimdi sıra, 1924'den beri büyüttükleri Cumhuriyet Gazetesi'nde.
“Son kalelerini” de yitirmek üzereler. Sesleri onun için çok çıkıyor.
Kim ne derse desin, Türkiye terörle de, teröre yardım, yataklık yapanlarla da en kararlı şekilde mücadele edecek. Artık dönüş yok.