Darbeciler dillerine 3 şeyi doluyorlar. Cumhuriyet, Laiklik ve Atatürkçülük.
Şeriata karşı darbe!
Ya da, ne Şeriat, ne darbe!
Şeriatı da, Laikliği de, Cumhuriyeti de bilmiyorlar aslında..
Bugüne kadar bütün darbeler Atatürkçülük adına ve Cumhuriyeti korumak ve kollamak adına.. Tabiî özellikle de Laik Cumhuriyeti..
Rejimi koruma ve kollamak isterken millete karşı gelenler, aslında rejimin varlık ve meşruiyet temelinin halkın inanç, kültür, kimlik, bireyin hak ve özgürlüklerini korumak olduğunu unutuyorlar..
Halka rağmen halk için!
Halkı adam etmek, bireyi rejimin kulu haline getirmek istiyorlar..
Halkın Cumhuriyeti değil, Cumhuriyetin halkı.
Onun için yurttaşlık bilgisi, milli güvenlik dersi, resmi tarih, resmi ideoloji topluma dayatılıyor. İdeoloji dinleşiyor. Andlar ruhani bir ayini hatırlatıyor. Resimler, heykeller, büstler, duvar panoları, dinleşen ideolojinin ikonaları gibi sanki.
Resmi ideolojinin resmi partisi CHP nedense bunca dayatmalara karşı iktidar olamaz.. CHP'nin aldığı oy, resmi ideolojinin, yani kendilerini devletin sahibi sanan/görenlerin oy toplamının ana gövdesini oluşturur.. Cumhuru da bu sayıya indirgiyorlar..
Darbeler halka rağmen, milli iradenin iktidar yaptığı örgütlere karşı silah zoru ile yapılır..
Bunu yapan irade, aslında varlık ve meşruiyetini iktidardan alır. O kişilerin ellerindeki silahının parasını da, maaşlarını da millet öder.
Bu millet açık oy gizli tasnif dönemi dışında, tek partili dönemden çok partili hayata geçildiği günden bu yana, bazı dönemlerde, savunma, iddia, temyiz hakkının bile kabul edilmediği, yasalara göre değil, kararları yasa kabul edilen İstiklal Mahkemesi ve takriri sukûn gününden beri, darbe dönemleri dışında resmi ideolojinin resmi partisi normal şartlarda iktidar olamadı.. Bu kadrolara iktidar yolunu açmak için, siyasi emellerini masonik kadroların siyasi emelleri ile tevhid eden kadrolar iktidar yapıldı.. Askerler bu karanlık oyuna alet edildi.. Onun içindir ki; her darbeden sonra oluşturulan ara rejim hükümetlerinin üyelerinin üçte ikisi masonlardan oluşturuldu.. Darbeciler CHP'yi, Meclis'i bile kapattılar, ama Mason localarına dokunamadılar.
Bakmayın darbecilerin ulusalcı geçindiklerine, onlar “our boys/bizim çocuklar”dır..
Darbeciler hiçbir zaman milletin desteğine sahip olmadılar. Milleti millet yapan değerlere, onu diğer milletten ayıran alameti farikalar (ayırt edici özellikler)e karşı hep yabancı kaldılar..
Cumhuriyet, millet temeline dayalı bir çoğunluk rejimi olduğuna ve bunların da millet çoğunluğunu karşılarına aldıklarına göre, bunların Cumhuriyetçi olmaları mümkün değil. Onun için “Laik Cumhuriyet” diye bir tanım getiriyorlar. Büyük çoğunluğu oluşturan dindarları bu şekilde dışarıda bırakarak geri kalanının çoğunluğunu arıyorlar..
Toplumun büyük çoğunluğunun dini tercihlerini, kimlik ve geleneğini dışlayan bir ulusçuluk anlayışı ile hareket ediyorlar..
Gerçeklerden, hayattan, adalet duygusundan yoksun bir harekettir bu..
Onun için millet rejimin bekçisi değil, birileri millete rağmen rejim bekçiliğine soyunuyorlar.
İşte darbe ve darbeciler, darbeci zihniyet böyle bir şey.
Bugün yaşadıklarımız da buradan kaynaklanıyor..
Kayıtdışı ekonomi ve kayıtdışı siyaset bu çevrelerin işi.
Bugüne kadar büyük çoğunluğu, dini, mezhebi, ideolojik, politik, vicdani ve felsefi kanaatler, etnik farklılıklar temelinde bölüp, bunları birbirine karşı kışkırtarak, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalıştılar. Sağ-sol, Alevi-Sünni çatışması dedikleri işte böyle bir şeydi.. Sivas ve Başbağlar böyle bir şeydi.. Bu olaylar üzerinden Sünni-Alevi kavgasına odun taşımaya çalışanlar, aslında bu kanlı senaryoya gönüllü figüranlık yapıyorlar..
Alevi çocukları köy enstitülerine gidecek, sol partilere ucuz oy deposu ööğretmenler olacak, Sünni çocukları İmam Hatibe gidip, sağ partilere ucuz oy deposu, köye imam olacak. Bunlar kendi arasında kavga edecek, rejim de bu çatışma temeli üzerinde kendi varlığını sürdürecekti.. Ordo ab chao yani. Kontrollü bunalım stratejisi dedikleri şey işte böyle bir şeydi. Sağa lider yapılması düşünülen adamın CHP'ye milletvekili olduğunu gördük.. Nurlu Süleyman'ın CHP saflarında siyaset yaptığını gördük.. Daha neler neler..
Susurluk, 28 Şubat, Şemdinli, Sarıkız, Ayışığı, Dağlıca derken, gerçekler bütün çıplaklığı ile ortaya döküldü. Her kesimden akıl ve insaf sahibi, vicdan ve adalet duygusunu kaybetmemiş insanlar, sağı ve solu ile, hatta asker içinden insanlar bu gerçeğin farkına vardılar..
“Hakimleri yola getirmek için evlerinin bahçesine bomba attıran subaylar”ı, bunu övünerek anlatanları tanıdık.. Darbe şartlarını oluşturmak için halkın üstüne bomba attıran resmi görevliler varmış.
Bugün bu çevrelerin paniklemelerinin arkasında suçüstü olmaları yatıyor..
Sağır sultanın duyduğu şeyleri duymayanlar ya sistemin bir parçası oldukları için öyle davranıyorlar, ya da vicdanları kararmış. Zaten duymak istemeyenden daha sağır kim olabilir..
Aslında CHP tabanındaki hızlı erime, solun demokrasiye doğru kayması, Cumhuriyet gazetesi ve darbe yanlısı gazetelerin hızlı tiraj kaybı, bu büyük değişimin habercisi gibi..
Bugün, düne kadar birbirine kurşun sıkan çevrelerin oyuna geldiklerini itiraf ederek, darbeye karşı bir araya gelmeleri yeni bir durum..
Darbecilerin kimler olduklarını ve niyetlerini biliyoruz artık..
Bunlara arka çıkanları, bunların media, mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK ve DTÖ'lerdeki uzantıları ve tetikçilerinin de kimler oldukları büyük ölçüde deşifre oldu..
Bundan sonra neler olacak, birlikte göreceğiz.
Bundan sonra darbecilerin hiçbir şansları kalmadı.. Bir darbeye kalkışsalar bile başarmaları imkânsız. Başardıklarını varsayalım, orada kalamazlar..
Yolun sonuna geldiler.. Belirsiz olan, bundan sonra nelerin olacağı..
Görünen o ki; bugün iktidarı ele geçirmek değil, kendilerini adaletin elinden nasıl kurtaracak ve varlıklarını nasıl koruyacakları, bunun hesabını yapıyor olsalar gerek..
Kayıtdışı servetleri (Örtülü KİT hükmündeki şirketler), gizli silah depoları ve onbinlerce sempatizan ve tetikçileri, media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi ve STK içindeki uzantıları ne olacak? Tetikçiler en sondakiler olmalı belki de. Onlar da abileri kendilerini kurtaramadıklarını görünce başlarının çaresine bakacak, belki de itirafçı olacaklardır..
Bu sorunun cevabını verecek olan, iktidar ve yargıdır.. Ve belki önce siyaset, yargı ve media içindeki uzantılarının ayıklanması gerek.
Bu iş kararlılık ve cesaret istiyor..
Selam ve dua ile..
VAKİT