Cumhuriyet, Ali Erbaş’ın Sözlerini Çarpıtarak İslam Düşmanlığını Ortaya Koydu

​​​​​​​Cumhuriyet Yazarı Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Sözlerini Çarpıtarak İslam Düşmanlığını Ortaya Koymuş.

Abdullah Erkan / Haksöz Haber

Cumhuriyet gazetesindeki yazarlardan biri yine içindeki İslam düşmanlığını kusamadan yapamamış olacak ki Diyanet İşleri Başkanının Ramazan Bayramı öncesi yaptığı bir konuşmayı gecikmeli de olsa çarpıtarak yazısına konu etmiş.

ÖNDER’in YouTube kanalında bir ay önce yayımlanan “Bayram Özel Sohbeti” programında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın sözlerini çarpıtarak yazısına konu edinen Cumhuriyet gazetesi yazarı konuyu her sorunun sebebinin İmam Hatipler olduğuna getirmiş.

Tabi konuyu İmam Hatiplere getirmek için epey zorlanmış olmalı ki Cuma namazlarından başlamış LGBT ile devam etmiş ve laiklik vs. derken problemin(!)  esas kaynağı olan İmam Hatiplere gelebilmiş.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın uzun pandemi süresinin ardından 74 gün sonra ilk kez Cuma namazı kılınacak olması dolayısıyla camileri doldurmak, akın etmek anlamında söylediği ‘Şimdi vakit geldi. 29 Mayıs Cuma günü, fethin sembolü olan o günde camilerin fethini gerçekleştireceğiz inşallah’ ifadelerinden “camiileri fethetmek” tabirine takılmış. Neymiş sanki camiiler Hristiyanların elindeymiş ve yine sanki camiilerde çanlar çalıyormuş. Cumhuriyet yazarına bu hatırlatma için teşekkür etmek gerekir Diyanet İşleri Başkanı bu bilgi ışığında açıklamasını derhal güncellemeli!

Söz konusu Cumhuriyet yazarı ilgili yazısında Diyanet İşleri Başkanının LGBT adı altında sapkınlığın her türlüsünü meşrulaştıranları eleştirmesinden de rahatsızlık duymuş ve Erbaş’ın eleştirdiği LGBT bireyleri  “onlar, düşman” gibi kavramlarla ifade etmesinden dolayı o kitle için kendince kinaye yaparak “münafık” kavramı kullanmış. Yazarın “münafık” kavramının anlamını bilmediği buradan da belli zira bu kavramın Müslüman gibi gözüküp aslında iman etmemiş kimseler için kullanılan bir kavram olduğunu LGBT’li sapkınlar bile biliyordur. Yazar LGBT+ bireyler için münafık yerine başka kavramları eğer araştırırsa çok rahat bulabilir hem de bu şekilde kavramları daha yerli yerinde de kullanmış olur.

Yazar ülkenin sefil(?) ve rezil(?) diye tabir ettiği bu günleri İmam Hatip neslinin gayretlerine bağlamış. Sefil ve rezil’den kastının ne olduğunu bilmesek de aynı yazıda LGBT gibi rezil ve zelil bir güruhun savunuculuğunu yapıyor olması başlı başına trajikomik bir durum.

Özdemir İnce'nin Cumhuriyet Gazetesindeki söz konusu yazısı:


Şeyhülislam çalımlı Diyanet İşleri Başkanı / Özdemir İnce

Gazetelerden aktarıyorum: Diyanet İşleri Başkanı Bay Ali Erbaş küffarın elindeki “camileri fethedeceğiz” demiş. Sanki 11.5 milyar (2020) bütçeli, 130 bin personel sahibi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın emrideki 84 bin 684 camide çanlar çalıyor ve  işgalci Hıristiyanlar ayin yapıyormuş gibi. 

Haber şöyle:

***

“Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, İmam Hatipliler Derneği ÖNDER’in YouTube kanalında yayımlanan ‘Bayram Özel Sohbeti’ programında açıklamalarda bulundu. 29 Mayıs’ın İstanbul’un Osmanlı tarafından alınışının 567’nci yıldönümü olmasına atıfta bulunan Erbaş, cuma namazı kılmayı da ‘fetih’ faaliyetine benzetti. Erbaş, ‘Şimdi vakit geldi. 29 Mayıs Cuma günü, fethin sembolü olan o günde camilerin fethini gerçekleştireceğiz inşallah’ ifadelerini kullandı. Cuma namazının kılınacağı yerin sorulması üzerine de Erbaş, ‘Sultanahmet’le Ayasofya arasında bir yer düşünüyoruz’ diye konuştu.”

***

‘Bugünlerimiz imam hatip neslinin gayretleri sayesinde’

“LGBTİ+ bireyleri hedef gösteren açıklamalarıyla Ankara Barosu başta olmak üzere birçok insan hakları örgütü ve aktivistin tepkisini toplayan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Önder İmam Hatipliler Derneği’nin YouTube’daki Ramazan Bayramı’na özel programında, ‘Diyanet’e yönelik saldırılar oldu. Diyanet hedef gösterildi’ savunmasını yaptı.

Bay Erbaş, Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Ey düşmanım, sen benim ışığım ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın’ sözlerine atıfta bulunarak ‘Demek ki teşkilatımız onları rahatsız edecek bir şeyler yapıyor ki yıpratmaya çalışıyorlar. Onlar yıpratmaya çalıştıkça da teşkilatımız daha güçleniyor ve kuvvetleniyor’ dedi. Erbaş, imam hatiplere ilişkin ise ‘Ortaokul ve lisede okuyanların yüzde 15’i değil de yüzde 25’i imam hatipte okusun da ondan sonra üniversitelere gitsin istiyoruz. Bunun faydasını yaşıyoruz şu anda. Ülkemiz imam hatip neslinin gayretleriyle bugünleri yaşıyor’ diye konuştu”

***

Bay Erbaş’ın bazen “onlar”,  bazen (Necip Fazıl’dan aldığı ilhamla)  “düşmanlar” diye tesmiye ettiği münafıklar şöyle düşünüyor: Bu Bay Erbaş’ın işvereni kim; işverenle imzaladığı hizmet aktinde neler yazıyor; bu Bay Erbaş hizmet sözleşmesine sadık mı? Münafıklar haklıdır, çünkü Bay Erbaş ve emrinde çalışan 130 binlik personel, onların verdiği vergiyle sefa sürmekte.

Demek ki Bay Erbaş’ın işvereni olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “kâhyası” olan hükümet de Bay Erbaş gibi hizmet sözleşmesine riayet etmemekte. Demek ki durum iyi değil, karakolluk!

***

Ama biz gene  de T.C. Anayasası’nın Diyanet İşleri Başkanlığı’yla ilgi 136 maddesini anımsayalım: “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.”

Bay Erbaş’ın başında bulunduğu Diyanet İşleri genel idare içinde yer aldığına göre bütün devlet kurum ve kuruluşları gibi Cumhuriyet devletinin laiklik ilkesine yüzde yüz bağlı kalacak. 

Bunun lamı cimi yok! Bay Erbaş, yaptığı görevle ilgili olarak anayasaya sadık mı? Değil, anayasa ayağının altında paspas! Bay Erbaş, yaptığı görevle ilgili olarak yasa ve yönetmeliğe sadık mı? Değil, bunlar da ayağının da altında paspas! Bay Erbaş, gerçek işvereni olan devlete vekâlet eden hükümete mi yoksa devlete mi sadık? Bay Erbaş devlete değil, hükümete sadık; oysa Bay Erbaş devlet memuru, hükümet memuru değil! Ama gerçekte devletin değil, hükümetin memuru gibi davranıyor ve Cumhuriyet’e değil hükümetin ideolojisine hizmet ediyor.

***

Bay Erbaş, Necip Fazıl Kısakürek’ten alıntı yaparak, “Ey düşmanım, sen benim ışığım ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın” diyor ve ekliyor: “Demek ki teşkilatımız onları rahatsız edecek bir şeyler yapıyor ki yıpratmaya çalışıyorlar. Onlar yıpratmaya çalıştıkça da teşkilatımız daha güçleniyor ve kuvvetleniyor.”

Necip Fazıl’ın kazınmaz sıfatı bir kitabımın (Cumhuriyetin Şairi Nâzım Hikmet, Cumhuriyetsiz Şair Necio Fazıl) kapağında yazıyor. Böylece Bay Erbaş, Cumhuriyete, onun devrimlerine ve İslamcı olmayan herkese düşman olduğunu itiraf ve ilan ediyor. 

Ancak Bay Erbaş bir konuda çok haklı: Ülkemiz bu sefil ve rezil günleri imam hatip neslinin gayretleri sayesinde yaşıyor.

Medya Haberleri

Facebook, Filistinli haber kaynaklarını yüzde 77 kısıtladı
İsmail Saymaz sen tam bir yalan makinesisin!
Yeni Akit bu saçmalıklara yer vermek zorunda mı?
Milyonların katili Esed'in Halk Tv’de CHP’ye teşekkürünü unuttunuz mu?
Nagehan Alçı’nın başörtülü yayın performansı: Suriye Devrimi’ni DAEŞ’le aynı kefeye koyma çabası