Cumhurbaşkanı’nın Açıklaması İle Ofsayta Düşen Mckinsey Fedaileri

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kızılcahamam'da yaptığı McKinsey’le ilgili açıklaması, bazı Mckinsey savunucularını ters köşe yaptı.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'da gerçekleştirilen 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda konuştu.

Erdoğan konuşmasında McKinsey ile ilgili, “Geçen bütün bakan arkadaşlarıma söyledim, bunlardan fikri danışmanlık hizmeti de almayacaksınız dedim. Hiç gerek yok, biz bize yeteriz” dedi.

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak Akit TV’de yayımlanan bir programda McKinsey’le yapılan anlaşmayı eleştirmişti. Dilipak programda şu ifadeleri kullanmıştı:

“Ya ben kendimi inkar edeceğim ve AK Partililere şirin gözükeceğim, ya da susmayacağım. Bu iktidara hep destek oldum ama yanlışa karşı çıkarım. McKinsey’in FETÖ’den farkı yoktur. ENRON’a danışmanlık yapan bir kirli şirketi Türkiye'ye sokamazsınız. Bunu yapamazsınız. Sokarsanız cehennemin dibine kadar yolunuz var. Geçmişte Irak tezkeresine karşı çıkmıştım. Doğru bildiğimi yaparım ve yapmaya devam edeceğim. Bunlar ne savunma sanayinizi bırakırlar ne tarımınızı. IMF gelse bunlardan daha kötü olmaz. Bunlar sahtekar, bunlar dolandırıcı. Bunlar Rorschild'lerin truva atı.

Büyük bir komplo ile karşı karşıyayız. Ben McKinsey’e karşı çıkarken Tayyip Erdoğan’ı savunuyorum. Bu böyle devam edemez. Yanlış atamalar var. Bu atamalar da komplonun bir parçası. Türkiye'yi Birleşik Arap Emirlikleri'ne ve Suudi Arabistan'a benzetecekler. Erdoğan’ın da buna izin vermeyeceğine inanıyorum. Bu kafayla giderlerse teğet meğet gitmeyecek. Türk ekonomisi batacak. Eğer önlem alınmazsa Türkiye'ye de Tayyip Erdoğan'a da yazık olacak.”

Dilipak’ın bu tepkisini çok sayıda trol gazeteci eleştirmişti.

Erdoğan’ın McKinsey’le ilgili yaptığı açıklamadan sonra çoğu ismin yanlış saf tuttuğu ortaya çıktı.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, üç gün önce ABD’li McKinsey ile yapılan anlaşma hakkında, "Görüş alacağız ama yerli ve milli duruşla yöneteceğiz" demiş ve şöyle devam etmişti: "Yapılan yorumlar cehaletten değilse ihanettir!"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de McKinsey’i savunmuştu. Bahçeli sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları kaydetmişti:

“Yeni Ekonomi Programı bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için danışmanlığa ihtiyaç duyulması, bu hususta siyasi tercih ve takdir hakkının 60’tan fazla ülkede ofisi bulunan uluslararası bir kuruluştan yana kullanılması kendi içinde tutarlıdır.

Mckinsey IMF değil, Duyun-u Umumiye hiç değil. Sorsanız ne IMF’den anlarlar, ne de Duyun-u Umumiye’yi bilirler. Cehalet varsa ihanet tetiktedir, buna da kafaları basmaz.

Muhalefet etmek önüne geleni karalamak, gördüğüyle kavgaya tutuşmak değildir. Muhalefet marazi olursa, muvaffakiyet hüsran olur.

Türkiye’ye yabancı yatırım çekilsin isteniyorsa, küresel ekonomik saldırının toz bulutunun dağıtılması arzulanıyorsa, gerek ve ihtiyaç duyulan konularda icra yetkisi, kredi verme durumu, dayatma ve şantaj planı olmayan bir denetim şirketiyle anlaşmak niye yanlış olsun ki?”

McKinsey’i savunan bir başka isim ise Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Saydam. Saydam bugünkü “Zekâ testi: McKinsey” başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Hal böyleyken durumdan vaziyet çıkarmaya çalışan şeamet tellaları, öküz altında buzağı arama refleksini sürdürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Ne Düyun-u Umumiyesi kalıyor ne IMF’i, ne de maliyemizi yabancıların yöneteceği iddiası… Yerlilik millilik, milli bağımsızlık, ekonomik darbe girişimine karşı püskürtme stratejisini başarıyla uygulamak için yırtınan ekip gidip de işi süreç yönetimi ve kurumsal yönetimde danışmanlık hizmeti veren ve topu Türk danışmanlardan oluşan McKinsey’e ülkenin anahtarını teslim edecek…

İşte, bunu iddia edenlerin zekâ düzeyi konusunda ne düşünürseniz haklısınız. ABD Başkanı bağıra bağıra Türkiye’ye, şu kadar saat tanıdık, dediklerimizi yapmazsa yaptırım uygulayacağız, diye ayan beyan konuşurken; bizim arifler Türkiye’ye uygulanan ekonomik darbe girişimini görmezden gelip nasıl “dış güçler masalı” diye dalga geçmeyi vicdanlarına yedirebiliyorlarsa, McKinsey konusunda da yalana dolana dayalı tezviratı bir matah zannediyorlar.

Bakalım gelecek hafta Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıklayacağını söylediği Enlfasyonla Topyekûn Mücadele konusunda, ne tür gerizekalı bir muhalefetle karşılaşacağız, çok merak ediyorum doğrusu…”

McKinsey’le çalışılmasını canhıraş savunan isimlerden bir diğeri ise Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan’dı. Kaplan, “Neden McKinsey” başlıklı yazısında, şirketi övmüş ve şu ifadeleri kullanmıştı:

“Bundan sonra Türkiye'ye yatırım yapmak isteyecek yabancı yatırımcılar için, Türkiye hakkında rapor alabilecekleri, global piyasalarca tanınan ve güvenilen bir muhatapları var artık. Deniyor ki Türk akademisyenler veya şirketler tercih edilemez miydi? Şayet muhatabımız global piyasalar olmasaydı, haklı bir serzeniş olurdu. Fakat global aktörlerce tanınan ve güvenilen bir muhataplık mekanizmamız maalesef henüz mevcut değil. Atilla Yeşilada ve Mert Yılmaz gibi iktidara mesafeli ekonomistler de McKinsey kararının olumlu karşılanması gerektiğini savunuyorlar.

Almanya ziyaretini izlediğim için muhalefetten gelen tepkileri takip edememiştim. Bir de ne göreyim; IMF kıyasları, Düyun-u Umumîye metaforları havada uçuşuyor.

Öncelikle ortada "borç alınan" bir kurum yok. Hangi IMF'den bahsediyorsunuz? Bu ilişkide patron Türkiye Cumhuriyeti, iş verilen McKinsey. Karar alıcı Hazine ve Maliye Bakanlığı, fikir ve öneri sunan McKinsey. İcracı olan taraf tamamen bizken ve danışmanlık almanın hiçbir bağlayıcı yönü yokken, nasıl IMF ile benzerlik kuruluyor, hayretle izledim.

Şimdiye kadarki tüm adımları ABD'nin boyunduruğundan kurtulmak ve dolar silahıyla tavizsiz mücadele sürdürmek yönünde olan bir Ekonomi Bakanı'na bu yakıştırmayı yapmak, üstelik bunu "Beni Amerikalılar aradı" gururuyla kampanya yürütenlerin iddia etmesi oldukça ironik. Üstelik bunu, seçimden önce "IMF'den borç almış olsaydık, bugün daha iyi bir yerde olurduk" diyen muhalefet figürleri yaptığında ise, gülünçlük zirveye ulaşıyor doğrusu.

Düyun-u Umumîye ise dış borçlarıyla baş edemeyen Osmanlı İmparatorluğu'na alacaklı devletler eliyle vurulan bir prangaydı. Hâlbuki Türkiye bugün, kamu borcunun millî gelire oranla en düşük olduğu dönemini yaşamakta. Öyle ki bu oran 26 AB ülkesinden ve özellikle ABD'den kat be kat iyi bir seviyede. Dün Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan'ın açıkladığı üzere, geçtiğimiz ay ihracatın ithalatı karşılama oranında rekor seviye olan %88.4'e ulaşılmış durumda. Yani McKinsey'den alınacak hedef takibi ve fikir üretiminden ibaret olan danışmanlığı bununla kıyaslamanın iler tutar yanı hakikaten yok.”

Star gazetesi, 3 Ekim'de "McKinsey hamlesi kriz lobisini kızdırdı... Niye bu kadar telaşlandınız" manşetiyle çıkmıştı.

Gazete haberinde "McKinsey'in objektif tespitlerle uluslararası piyasada oluşturacağı alternatif kriterlerin Türkiye'yi 'sıfırcı hocalar'ın tahakkümünden kurtaracak olması operasyoncuları korkuttu" ifadelerini kullanmıştı.

Eski AK Parti milletvekili Mehmet Metiner, Star gazetesindeki köşesinde Dilipak’a seslendi. Metiner şunları kaydetti:

“Üstad Dilipak’a… Baştan ayağa samimisin. Hakiki bir dava adamısın. Zor zamanlarda konuşan mert adamsın. Hasbisin. Hesabi değilsin. Adaletlisin. Bu davanın kilit taşlarından birisin.

Emin ol ki bu özelliklerin dolayısıyla en ağır eleştirilerin bile bu davanın asli sahiplerinde bir rahatsızlık oluşturmaz.

AK Partililerin baştacısın. Vicdanısın. Davalarının güzel örneklerinden birisin. AK Partililerin ne kadar medar-ı iftiharıysan, AKP’lilerin de korkulu rüyasısın.

Geçmiş hukukumuza dayanarak, en önemlisi seni Allah için seven bir kardeşin olarak diyorum ki iki şeye dikkat etmelisin:

Bir: Partiyi ve davamızı güçlü kılmak için yaptığın samimi eleştirilerin Reis’i vurmak için pusuda bekleyenleri sevindirmesin.

İki: AKP’lilere duyduğun haklı tepki, AK Partililerin elini zayıflatmasın.

Şikayetinde haklısın. Pek çok eleştirinde de... Lakin bir konuda haksızsın. Zorunluluktan ötürü teknik danışmanlık hizmeti alınan Mckinsey’in “dost” edinildiğini, senin gibi hakiki dostların da “düşman” olarak görüldüğünü iddia etmen büyük bir haksızlık. Erdoğan’ın hassasiyetini bilen birisi olarak herkesten çok senin ucu Reis’e dokunacak veya malum çevrelerce Reis’e karşı niyetinden bağımsız kullanılacak bir suçlamayı dile getirirken bin düşünmen gerekmez mi? Bence bu iddianı yeniden gözden geçirmelisin.

Her zaman her şey hoşumuza gitmeyebilir. Yanlış gördüklerimizi eleştirirken ima yollu dahi olsa birbirimizi itham etmemeye azami dikkati göstermeliyiz diyorum.

Bilesin ki sevgili üstadım biz seni her halinle seviyoruz.”

Yorum Analiz Haberleri

“Esed’in düşüşüyle Rusya 'süper güç' olmaktan çıktı”
Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango