Erdoğan, Katar Emirinin hediyesi olarak Cumhurbaşkanlığı devlet filosuna katılan VIP uçakla ilgili, “O uçak benim şahsımın değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletinindir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne verilecek böyle bir uçak CHP’yi niye rahatsız ediyor?” diye sordu. Azerbaycan ziyaretinden dönerken uçakta soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan özetle şunları söyledi:
SOÇİ, NEW YORK, BERLİN
“Sayın Putin ile ikili konularımızı özellikle Suriye meselesini ele alacağız. İdlib’te bu süreç böyle devam ederse bunun katlanılması ağır sonuçları olabilir. Buna fırsat vermeden, hem Rusya hem koalisyon güçleri ile bir çözüm bulmamız lazım. Ay sonuna doğru BM Genel Kurulu’nda, ayrıca akabinde Almanya’ya yapacağım ziyarette bu konuları ele alma fırsatımız olacak. Temenni ediyorum ki alacağımız olumlu neticelerle bunu bir yere doğru inşallah taşıma imkanı buluruz.
BATI GİBİ DAVRANAMAYIZ
İdlib’te durum iki üç gündür sakin. Yapılan girişimlerin bir neticesini aldık gibi görünüyor. Fakat hâlâ biz tatmin olmuş değiliz. İşin siyasi ve insani yükünü Türkiye çekiyor. 3,5 milyon mülteci bizim ülkemizde. İdlib’ten yine bir göç harekâtı olursa insanların geleceği, sığınacağı yer yine Türkiye gözüküyor. Bizler bazı hazırlıkları yapmış vaziyetteyiz. Bu ön hazırlıklarla Suriye tarafında bazı çalışmalarımız var. Biz batı gibi davranamayız. Bizim davranışımız çok daha koruyucu olacaktır. Fakat yük de hafif değil, yük ağır. Bu ağır yükün altından kalkmak da kolay değil. Sabırla bu işi çözmeye, bunun altından kalkmaya gayret edeceğiz.
ORTADA TERÖR DEVLETİ VAR
(İnsani koridor için Rusya ile ortak operasyon söz konusu mu?) Biz Suriye’de üzerimize düşeni zaten yapıyoruz. Terör örgütlerinin hepsiyle mücadele ediyoruz. Ha keza, İdlib’te de yine terörle mücadelemiz var. İdlib’te 12 gözlem noktamız var, Rusya’nın 10 gözlem noktası var, İran’ın az sayıda var. Bu gözlem noktaları ile oradaki saf, temiz, masum insanları koruma gayreti içerisindeyiz. Ama şu anda rejimin acımasızlığını, oralarda nasıl terör estirdiğini herkes görüyor. Ortada bir terör devleti var. Orada estirilen bu teröre karşı nasıl tedbir alacağız? Koalisyon güçleri ne yapacak? Sayın Putin’in buraya bundan sonraki yaklaşımı ne olacak? İdlib’te içeride muhaliflerin arasında bulunan terör gruplarına karşı hep birlikte adımları atalım, tedbirleri alalım. Ama bahane üreterek orayı bombalamak gibi bir adımın içinde de olmayalım.
BU YÜKÜ PAYLAŞMALARI LAZIM
Silahların bırakılması, ateşkes, herkes için geçerli olan bir şey... İdlib’teki gözlem noktalarımızı güçlendirdiğimiz doğrudur. Bu meselede en sıkıntılı olan ülke Türkiye’dir. Bizim dışımızda oraya sınırı olan yok çünkü. 115 kilometre batıda, 915 kilometre kuzeyden sınırımız var. Her taraftan sınırı olan ülke biziz. Buradan çıkacak insanların geleceği yer de Türkiye. Buradan çıkıp İran’a gitmeyecek, Irak’a gitmeyecek, Rusya’ya, Almanya’ya, Fransa’ya gitmeyecekler. Herkesin geldiği yer Türkiye. Bu nedenle aslında Türkiye’ye yardım etmeleri, bu işin yükünü paylaşmaları lazım. Ama bu hususta yeterince duyarlı olduklarını söyleyemeyiz. O nedenle kusura bakmasınlar, biz de A’dan Z’ye kendi tedbirlerimizi almak durumundayız.
HERKES PARSELASYONU YAPMIŞ
Tablo ortada. Lafta herkes Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz ediyor. Ama uygulamaya baktığınız zaman herkes parselasyonu yapmış. Bir ülkenin 22 üssü var, bir diğerinin 5 üssü var. Üsler kurulmuş. Türkiye olarak bizim ise öyle bir derdimiz yok. Parselasyon, şu, bu derdinde değiliz biz. Nihai düşüncemiz: Bir, anayasanın hazırlığı; ikincisi ise seçimlerin içeride ve dışarıda tüm Suriyelilerin katılımı ile yapılması. Bunun neticesinde orada kimler var ise gelin hep beraber Suriye’yi terk edelim. Bundan daha başka çıkış yolu olamaz.
BİZ REJİMİ TANIMIYORUZ
(ABD terk edecek mi?) Ne diyorum? Hep beraber. Bize diyorlar ki: ‘Bizi buraya rejim çağırdı.’ Biz de diyoruz ki: ‘Sizi rejim çağırdıysa bizi de buraya Suriye halkı çağırdı.’ Aramızdaki fark bu. Biz rejimi tanımıyoruz, Suriye devletini tanımıyoruz, onlar tanıyor. Biz Suriye halkını tanıyoruz. Onlar bizim kardeşlerimiz. Onlar bizi davet etti, biz de bu davet üzerine gittik. Şu anda kimse orada İdlib’te ellerinde Rus bayrakları ile dolaşmıyor, ABD bayrakları ile dolaşmıyor, Alman ya da Fransız bayrakları ile dolaşmıyor. Türk bayrakları ile dolaşıyor. Bunun bir anlamı var. Biz bu mağdur, mazlum insanları yalnız bırakamazdık, kaldı ki bunların birçoğu ile akrabalık ilişkimiz var, ilişkilerimiz bu kadar derin.
SÖZÜMÜZDE DURDUK
(ABD YPG’den vazgeçer mi?) Bizim tavrımız son derece net. Tavrımız ne ise böyle devam edecek. Niye geri adım atalım? Biz, iki ileri bir geri, böyle bir mantıkla hareket eden bir ülke değiliz. Biz Türkiye’yiz. Gereği neyse bunun gereğini yapacağız. Afrin’i malum o terör örgütlerinden temizledik. Bunun için kimseden izin almadık. Biz sadece Suriye halkının davetine icabet ettik. Şimdi de İdlib’de Rusya ile olumlu şekilde bunun ilk adımını Sayın Putin ile biz Hamburg’taki G-20 zirvesinde konuştuk. Şu ana kadar neyi konuştuysak harita üzerinde aynı istikamette yolumuza devam ettik. Sözümüz ne ise o sözümüzde durduk. Ne aldatan olacağız ne aldanan olacağız. Burada bir zulüm var, bu zulmün de karşısında duracağız.