İsmail Kılıçarslan’ın konuyla ilgili bugünkü Yeni Şafak’ta yayınlanan “Racon” başlıklı yazısı şöyle:
Bundan bir süre önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘benim adıma sadece sözcüm konuşur’ demesi bazıları için yeterli olmamış olacak ki Erdoğan sonunda kendi derin köklerinden bir deyim seçerek ayarı verdi önceki gün: ‘Kimse benim adıma racon kesmesin.’
Buraya nasılsa döneceğiz.
Dilimize İtalyanca'dan geçen güzelim ‘racon’ kelimesinin bendeki ilk çağrışımı, adamımız Güven Adıgüzel’in 2011 yılında arkadaşlarıyla çıkardığı Racon Dergisi. İyi denemeydi lakin uzun ömürlü olmadı.
İstanbul alt kültüründe yaygın olarak kullanılan ‘Kasımpaşalı gibi racon kesmek’ deyiminin de kelimenin bendeki ikinci çağrışımı olduğunu not düşeyim.
Peki ama ne demek ‘racon?’ İtalyanca'daki anlamı ‘saygınlık ve itibar.’ Türkçe'deki ilk anlamları ise ‘kural, yol, yöntem, gösteriş, çalım, fiyaka.’ Gelelim raconun argodaki anlamlarına. İlk akla geleni şu: ‘Kabadayılık âleminde geçerli yöntem ve kurallarla bir anlaşmazlığı neticeye bağlamak.’
‘Racon kesmek’ deyimi ise daha çok ‘gösteriş yapmak’ manasına gelir âlemde. ‘Gibi yapmak’ yani. Bir ünlü kabadayının, bir âlem abisinin adını kullanarak ‘olmadığı biri gibi davranmak, hava atmak’ yani.
Böylelikle birine ‘bana racon kesme ulan’ dediğinizde ona ‘başkasının gölgesinde konuşma, başkasından aldığını varsaydığın güçle bana hava basma, bana ayar vermeye çalışma’ demiş olursunuz.
‘Buraya’ dediğim yere dönebiliriz böylelikle. Cumhurbaşkanı’nın doğrudan sosyal medya trolleri ve bazı köşe yazarları için kurduğu ‘kimse benim adıma racon kesmesin’ cümlesine yani.
Bir vakittir, hatta uzun sayılabilecek bir vakittir kimi isimlerin Cumhurbaşkanı adına racon kesmeye çalıştığına şahit oluyoruz elbette. Doğrudan Cumhurbaşkanı adına konuşuyormuş, yazıyormuş gibi davranan bazı isimlerin kamuoyunu nasıl rahatsız ettiğini de görüyor, biliyoruz.
Açık konuşmak gerekirse ben yine de Erdoğan’ın bu isimleri ciddiye alıp ayar vermeyeceğini, bunu bir ‘medya meselesi’ olarak değerlendireceğini düşündüm uzun süre. Ancak Erdoğan sonunda bu meselenin ‘sosyolojik bir mesele olduğuna’ ikna olmuş olmalı ki, sonunda ‘burada racon kesecek biri varsa o da benim’ diyerek meseleye el koymuş görünüyor.
Hay Allah. Ben de sanki Cumhurbaşkanımız adına ‘racon kesmiş’ gibi oldum değil mi? Hayır. Benimkisi sadece bu meselede bir durum tespiti. Yoksa ‘Reis de yeterince reisçi değil’ diyecek kadar gözünü karartmışlardan değiliz şükür. Hele hele, kafasında kurguladığı sahte düzlemi ‘Reis’in iradesi de bu yönde’ diyerek meşrulaştırmaya çalışan, Reis aksi yönde davrandığında ise ‘aslında, tabii tam olarak, bir de şu açıdan bakarsak...’ gibi yusyuvarlak kalıplarla meseleyi tersyüz etmeye çalışanlardan hiç değiliz.
Erdoğan geçen sefer ‘benim adıma sadece sözcüm konuşur’ dediğinde onun adına konuşan herkes ‘çok doğru, bravo, işte budur, yürü be Reis’ haykırışlarıyla karşılamıştı bunu. Bu cümlenin muhatabının kendileri olmadığını ele güne ilan etme yarışına girmişlerdi. Şimdi de bir benzeri olacak. Erdoğan adına racon kesen hiç kimse bu suçu üzerine almayacak, Erdoğan’ın kendilerini kastettiğini kabule yanaşmayacak. Eh, bari ben alayım suçu üzerime. Gezici, kripto Fetöcü, kırmızı pantolonlu, hocacı, Gülcü ve daha bilmem nelerci bir adam olarak Erdoğan adına racon kesen benim. Hatta içimdeki Tatar Ramazan’ı serbest bırakıp şöyle diyeyim: ‘Burada kesilecek bir racon vardı, onu da ben kestim.’
Böyle diyebileyim ki Erdoğan adına racon kesen arkadaşlara doğru dönüp şunu diyebilme hakkım olsun: ‘Nasıl sabun karakterlersiniz ki elde durmuyorsunuz. Yaptığınız şeyi üzerinize almadan ıslık çalarak hayatınıza devam ediyorsunuz. Birinci sınıf teflon tavalar bile sizin kadar yanmaz-yapışmaz değil. Size bu yüzden hayranım ve size bu yüzden tiksintiyle bakıyorum.’
Ve tabii elbette seni kastetmedim. Ben her seferinde başkasını kastediyorumdur zaten hacı.