Cübbeleri çıkarmak...

Ahmet Taşgetiren

Yüksek yargı adına, bazı simalar hep kameralar önünde...

Bunlardan birisi de HSYK Başkanvekili Kadir Özbek.

Ve Kadir Özbek, en sonunda "toplu istifa" söylemiyle çıktı ortaya. Yani bir anlamda "toplu cübbe çıkarma" eylemi!

"Pakistan'da yargıçlar yaptı bunu, biz onlardan daha duyarsız mıyız" dedi.

Ne denebilir?

"Çok korktuk denebilir. Yapmayın, etmeyin, elinize ayağınıza düştük, istifa ederseniz memleket ne hale gelir. Sizsiz biz ne yaparız" denebilir.

Ya da "Buyurun istifa edin. İstifa herkesin en tabii hakkıdır. Siz istifa ederseniz insanlar bundan çok mutlu olur" denebilir.

Anlaşılıyor ki, toplu istifadan söz eden yüksek yargıçlarımız, bu davranışlarının, toplumda çok ciddi bir yankısının olacağını, toplumu kendi yanlarında saf tutmaya yönelteceğini, anayasa değişikliğinde ısrar eden hükümeti korkutup sindireceğini ve yolundan döndüreceğini düşünüyorlar.

Belki de, hiç istifaya gerek kalmadan, hükümetin sonuçtan korkuya kapılıp, pes edeceğini var sayıyorlar.

Bir ara, generaller seviyesinde gündeme geldi böyle bir konu.

Ankara'da generaller toplandı, yüksek rütbeli subaylara yönelik gözaltı ve tutuklamaları gündeme aldı.

Bundan rahatsızlık duymaktaydılar.

Birdenbire ülke gerildi.

Ve işte o sırada, "Generaller toptan istifayı görüşüyor" fısıltıları ortalığı kapladı.

Acaba o fısıltılar, Ergenekon davasında sonuç verdi mi?

Ardından yaşananlara bakıldığında her şeyi söylemek mümkün.

Mesela o olaydan sonra, 25'i general ve amiral olmak üzere 78 muvazzaf askerin daha gözaltına alınması ve yakalanması müzekkeresi çıktı.

Ama yine o müzekkere, İstanbul Başsavcılığı'nın müdahalesi ile yarı yolda durduruldu.

Generaller, bazı soruşturmaları durdurmak için istifa ederse...

Yüksek yargıçlar, anayasa değişikliğini durdurmak için istifa ederse...

Bunlar Türkiye'ye has gelişmeler...

"Türkiye'ye has" dediğimizde, demokrasisi, hukuku sorunlu bir ülkeyi kastetmiş oluyoruz ne yazık ki...

Generallerin özel statüsü olsun.

Yüksek yargıçların özel statüsü olsun.

General konuştu mu yer yerinden oynasın, yüksek yargıçlar ortalarda dolaştı mı, bazı yüreklerde korku oluşsun.

Bilmem, yüksek yargıçlarımız ya da generallerimiz, yaptıkları eylemin toplum nezdinde nasıl karşılandığı gibi bir meseleyi önemsiyorlar mı?

Mesela Başbakan "Siyaset yapmak isteyen cübbesini çıkarsın, gelsin siyaset meydanına" diyor. Buna "İster topluca gelin, ister teke tek" sözlerini de ilave edebilirdi Sayın Başbakan.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ya da Yargıtay Başkanı, Başbakan'ın sözlerine, "Biz siyaset yapmıyoruz, düşüncelerimizi söylüyoruz" diyerek cevap veriyorlar.

Acaba kamuoyunda hangisi inandırıcı bulunuyor?

Toplumun bir kesimi, "Evet yargıçlar siyaset yapıyor, buna hakları yok" mu diyor?

Yoksa bir başka kesim, "Siyasetse siyaset, bu hükümeti durdurmak için kim ne yaparsa meşru" mu diyor?

Ya da bir kesim, "Yok canım, yargıçların siyasetle hiçbir alakaları yok, hepsi saf ve masum davranışlar" görüşünü mü yansıtıyor?

Açık bir gerçek ki, generaller ve yüksek yargıçlar, Türkiye'de hiçbir demokratik ülkede olmadığı kadar gündemde. Meydanda. Medyada. Oyun alanında. Operasyon gücü durumunda...

Bu normal değil.

Toplum nezdinde de bunun normal karşılanmadığı azıcık sağduyu ile görülebilir.

Şu anda, yargı konusunda en azından toplumun iki kampa ayrıldığı bir vakıa.

Toplumun, siyasi görüş noktasında ikiye, üçe, beşe ayrılması çok tabii iken, yargıya güven noktasında parçalara ayrılması sağlık alameti değil.

Toplumun önemli bir kısmı, yüksek yargıdan korkuyor. Yüksek yargının siyasi taraf gibi davranmasından endişe ediyor.

Bu normal mi?

"Cübbenizi çıkarın" çağrısı, "Cübbeyi kişisel politikalarınıza alet etmeyin, yargı yara almasın" demek. Kadir Özbek, "cübbe çıkarmak"tan söz ederken bile yargıyı siyasi güç haline getiriyor.

Şimdi birileri "Cübbeleri topluca çıkaralım" diyorsa, ben sanıyorum, toplumun büyük çoğunluğu "Buyurun çıkarın" diye karşılık verecek. Hiç mi hiç, "Eyvah, memleket elden gitti, Türkiye yargıçsız kaldı" çığlığı duyulmayacak.

Toplumu doğru okumak lazım.

Hükümetle girişilen her polemiğin, yargıyı toplum nazarında daha çok siyasileştirdiğini ve bir kamp hüviyetine büründürdüğünü görmek lazım.

Eğer hükümetin stratejisi, yargının siyasallaştığını ispat etmek ise yargı adına ortaya konan şu gösterilerin tamamı, hükümetin stratejisine hizmetten başka bir şey değildir.

Neredeyse her meydana çıkan yüksek yargı mensubu "Siyasetçiyim, siyasetçisin, siyasetçi" tekerlemesini güncelleştiriyor.

Eğer arzuları bu ise ne diyelim, yapmaya devam etsinler. Biz de onlara "Siyasetçisiniz, siyasetçisiniz, siyasetçi" demekte bir mahzur görmeyeceğiz.

BUGÜN