Çözüm Süreci'nde İyi ve Kötü Olan...

HAMZA TÜRKMEN

İç hastalıklarımızdan sonra bünyemizi kuşatan Kemalist Türkçülüğün, Baascı Arapçılığın, Garpzeden İrancılığın baskı, inkar, tehcir ve yasaklarının ürettiği sonuç, Kürt uluslaşması ya da yabancılaşması oldu.

Türkçü, Arapçı, İrancı dayatmalar karşısında Kürt kevni kimliği inkâr edilenler, çözümü bu zulüm ve bozulmayı oluşturan yöntemlerde aradıklarında, zalimliğe öykünen yeni sorunlar oluştu. Kürt sorununun yakıcılığı karşılıklı tarafların çözümü seküler ulusçulukta arama yanlışıyla alevlendi.

Tayyip Erdoğan'ın öncü teşebbüsleriyle gündeme gelen 'Çözüm Süreci', silahların taşındığı bir dönemi geride bırakmaya matuf fıtrat, barış ve adaletten yana ilk adımlardır.

Bu süreç aslında eşit vatandaşlık bağlamında Turgut Özal ve sonra da Necmettin Erbakan dönemlerinde başlatılmak istendi. PKK reisi Abdullah Öcalan'ın 1994'ten sonraki demeçleriyle ve İmralı savunmasıyla da...

Ama Kürt sorununun çözümüyle ilgili yerel ve küresel vesayet rejimleri buna izin vermedi.

'Ümmetten bir 'millet'/ulus yarattık' diyen ve 1925 Şark Islah Planı ile herkesi zorla Türk yapmaya çalışan Atatürk'ün sivil ve resmi askerleri buna izin vermedi.

Sınırları bizlere dayatılan bu ülkenin kadîm halklarının eşit vatandaşlık temelinde kardeşliğini Kemalist Ergenekon çeteleri ve derin devlet istemedi.

Emperyalistleri ve ayrılıkçıları rahatsız etse de bugün AK Parti iktidarı ile Abdullah Öcal'ın iradesi buluşmuş durumda. Bu buluşma süreci haktan, adaletten, barıştan yana iyi değerlendirilmeli.

Çözüm süreci ne siyasi iktidarın silah bıraktırmayı öncelemesi gibi tek boyutludur, ne de HDP'nin seçim bildirgesindeki gibi Müslüman Kürt halkının sekülerleştirilmesinin bir gereği vardır.

Evvelki sene Newroz demecinde Türk ve Kürt halkının bin yıldan beri İslam bayrağı altında yaşamasındaki onurdan bahseden Öcalan'ın misyonu Kemalizme dönüştürülmekten sıyrılmalıdır.

Biz Müslümanlar için hedeflenen yeni veya eski seküler ulus ve ulusçuluklar olmamalıdır. Fıtri olan, kevni ayetlerden olan Müslüman halkların kardeşliği eşitlik temelinde ön plana çıkartılmalıdır.

Batman'da ÖZGÜR-DER'in 23-24 Nisan'da 15.ci şubeler arası istişare toplantısı yapıldı. İmece usulüyle yeni yapılan dernek binasının/külliyesinin açılışının da yapıldığı ortamdaki bu toplantıda ilk gündem maddesi Çözüm Süreci'ydi. Yukarıdaki tespitlerimiz biraz da sorunu ve alanı çok iyi bilen arkadaşlarımızın bu toplantıda zikrettikleri son gözlem ve görüşlerine dayanmaktadır.

Dıyarıbekir'de İHH'nın 25-26 Nisan'da düzenlenen 'Ortadoğu'da Kürtler ve Barış' sempozyumunda açış konuşmalarını yapan Bülent Yıldırım ve Muhyiddin Ali Karadaği ile diğer konuşmacıların çoğu da AK Parti lideri Erdoğan'la başlayan çözüm sürecine ve sürecin taşıdığı zaaflara ve muhtemel engellere dikkat çektiler.

Sempozyumda sürecin dini boyutu üzerinde duruldu; ama bu sorunun kaynağını oluşturan ulusçuluk meselesi ve millet-ulus kavramı konusunda konuşma yapan birçok kişinin kafa karışıklığı içinde olunduğu da çok açıktı. Ama Bülent Yıldırım'ın çözüm sürecinde en önemli ilacın İslam olduğuyla ilgili vurgusu istikamet göstericiydi.

HÜDA PAR'dan Mehmet Yavuz'un Kürtleri sekülerleştirmeye ve Kürt dindarlığının içinin boşaltılmasına dönük küresel ajandalarla paralelleşen ifsada dikkat çekmesi de; ÖZGÜR-DER'den Serdar Bülent Yılmaz'ın sürecin Kemalist paradigmaya rağmen başlatılmasının devrim niteliğinde olmasını hatırlatıp, Kürt halkı ve PKK ile yapılan görüşmelerin aynılaştırılması konusundaki ikazı da önemliydi.

Kürtlerin hakları geciktirilemeyecek haklardan olduğu için, Kürtlerin temel haklarıyla ilgili çoğulcu ve acil müzakereler ile; PKK'ye silah bıraktırılması ve onlara sağlanacak haklar konusu ayrı ayrı müzakere edilmesi gerekmekte...

Çözüm süreciyle ilgili hak'tan, adaletten, barıştan ve fıtri özgürlüklerden yana umudumuz çoğaltılmalı.