Medyada azımsanmayacak bir kesimin kuşkuyla baktığı, “ihtiyatlı” bir mesafe koyduğu, bazılarının da bardağın sadece boş tarafını göstererek ümitsizlik yaydığı yeni İmralı süreci adım adım ilerliyor. Kardeş Mehmet Öcalan’dan sonra BDP’li bir heyetin de bugün yarın Öcalan’la görüşmesi bekleniyor.
PKK lideri Öcalan ile yapılacak olan görüşmenin önemi, Ada’dan gelecek olan tarihî mesajla ilgili; Öcalan’ın yapacağı çağrıyla Kürt meselesinde bir dönem geride kalacak. Yani silah artık bir hak arama yöntemi olmaktan çıkacak. Örgüt ateşkes ilan ederek silahlı güçlerini sınırdışına çekecek. Tabii bu süreç eşzamanlı atılacak karşılıklı adımlarla ilerleyecek.
Evet, İmralı’da MİT-Öcalan arasındaki mutabakatın özü bu çerçevede. Murat Karayılan, Öcalan’ın, gidecek olan heyete yeni bir yol haritası vereceğini açıkladı. Bu, eski yol haritasının rafa kalktığı anlamına geliyor. Gerek Kandil ve gerekse BDP aslında İmralı’nın açıklayacağı yeni yol haritasının ana hatlarını biliyor. Kandil zaten bu yol haritasına onay vermiş durumda. PKK ve KCK yöneticilerinin Kandil’de yaptığı yedi günlük toplantıda aldıkları kararlar, Hakan Fidan aracılığıyla da İmralı’ya iletildi. Şimdi sadece Öcalan’ın bunu BDP’liler aracılığıyla kamuoyuna deklare etmesi bekleniyor.
İmralı sürecinin bir süredir tıkandığı iddiaları da mevcut. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, ziyaretin gecikmesini İmralı’da devletle Öcalan arasında doğan bir krize bağladı. Paris suikastının süreci biraz yavaşlattığı iddiaları doğru; ancak süreci tıkatacak düzeyde ciddi bir kriz yok. En azından küçük bir krizin ucuz atlatıldığını söyleyebiliriz.
Murat Karayılan, Fırat Haber Ajansı’na verdiği demeçte, Paris suikastı hakkında Başbakan’a sunulan 26 sayfalık MİT raporundan haberdar olduklarını belirterek, sıkıntının nereden kaynaklandığını da açıkladı. 20 Ocak 20013 tarihli “İmralı görüşmesini erteleten suikast” başlıklı yazımda, Öcalan’ın Paris katliamının arkasındaki yapının açığa çıkarılması için süreci biraz rölantiye aldığını belirtmiştim. Dışarıdan ve Kürt hareketi içinden bazı çevrelerin, Paris suikastını kullanarak PKK’yı İmralı sürecine kuşkuyla yaklaşmaya zorlaması, ufak çaplı bir kriz yarattı. Ancak MİT, suikasta ilişkin hazırladığı raporla hem Öcalan’ı hem Kandil’i ikna etmeyi başardı.
Konu “çözüm süreci” olunca, tabiatıyla öncekiler gibi bir yol kazasının meydana gelip gelmeyeceği de merak ediliyor. Kamuoyu, Habur ve Silvan’da olduğu gibi tekrar başa dönülmesinden endişe ediyor. BDP’nin bu süreçte pek kriz yarattığını düşünmüyorum ama heyette yer alacak isimler üzerinden süreci ağırlaştırdıkları da inkâr edilemez. Dağ için de durum farklı değil. Paris sıkıntısı aşılınca, Kandil’in itirazları da aşıldı. Örgüt yöneticilerinin, bu sürece şimdi daha dikkatli yaklaştıkları görülüyor. Nitekim Kandil’deki konferans niteliği taşıyan, KCK-PKK Yürütme Konseyi üyelerinin katıldığı toplantılarda, Öcalan’a kayıtsız şartsız destek verme kararı alındı. İmralı’ya gönderdikleri mesajlarda AKP’ye olan güvensizliğin altını kalın harflerle çizseler de başlayan bu yeni sürece uyacaklarını bildirdiler.
Birtakım pürüzler aşılınca BDP’li heyetin İmralı’ya gidişi de netleşti. Başbakan Erdoğan, önceki günkü Güneydoğu gezisinde “Lütfen silahları bırakın artık, gelin siyaset yapın” diyerek, Öcalan’ın yapacağı çağrı için beklediği mesajı vermiş oldu. Şimdi kamuoyu oradan gelecek mesaja kilitlendi. Abdullah Öcalan’ın 1999’daki gibi örgüte ateşkes ilan edip güçlerini sınırdışına çekmesi için çağrıda bulunması bekleniyor. Bu çağrıyla Kürt meselesinde silahlar tarihe karışacak. Bu sürecin 10 yıllar alacağını öne sürüp hayal kurmamamızı tavsiye edenler az değil; ama bence çözümün uzun bir zamanı gerektirdiği fikri pek gerçekçi değil, aksine süreç uzadıkça provokasyon ihtimali de artıyor. Öcalan’ın çağrısı silahların bir günde devreden çıkmasını sağlayabilir. Sahneye tekrar silah sokmak isteyenler olacaktır elbette; ama bir sefer sahnenin dışına atıldığında o silahların tekrar oyuna dönmesi çok zor...
kurtulustayiz@gmail.com
TARAF