Çorum İHH, Özgür-Der Çorum Şubesi, İlke-Der, Eğitim Bir Sen Çorum Şubesi Tarafından oluşturulan Çorum Mısır Müslümanlarıyla Dayanışma Platformu Cuma Namazı sonrası Çorum Ulu Camii Bahçesi’nde, Mısır’da Müslüman Kardeşler Teşkilatı’na üye 529 kişinin idam kararını protesto etmek için bir araya geldi.
Çorum Ulucami'den PTT Merkez Şubesi önüne kadar yürüyen Platform üyeleri, ‘Suriye’de, Mısır’da direniş, Müslüman uyuma kardeşliğe sahip çık, Seyyid Kutup, Hasan El Benna selam olsun İhvan’a, Zalimler korkun, intifada büyük, Zalimler için yaşasın cehennem, Üzülme, gevşeme Allah bizimle, Çorum’dan İhvan’a direnişe bin selam’’ sloganları attı.
Protesto, İHH Temsilcisi Selim Özkabakçı, Özgür Der adına Av.Ömer Kılıç ve Eğitim Bir Sen Başkanı Tahir Eşkil’in konuşmalarının ardından Hafız Yusuf Demirer’in duası ile sona erdi.
Basın açıklamasına Müsiad Çorum Şubesi, İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı, Akıncılar Derneği Çorum Şubesi, Öğ-Der, AGD, İhsan-Der, Derman-Der, Memur Sen, ile çok sayıda vatandaş destek verdi.
Çorum İHH ve İlke-Der adına Selim Özkabakçı’nın yaptığı konuşmanın metni:
Değerli Müslümanlar Mısırlı Müslüman Kardeşlerimizin mazlum çığlığına Çorumdan ses vermek için bir araya geldik.
Mısır’da darbeci Firavun Sisinin mahkemesi 3 Temmuz askeri darbesinin ardından sözde hukuki bir karara imza atarak 529 darbe karşıtı Müslüman gösterici için idam cezasına hükmetti. Bu kararın gerekçesine göre söz konusu kişiler “şiddet ve terör” suçlamasıyla bu cezayı hak ettiler. İnsanlığa ve hukuka aykırı bu kararı kınamak, 529 Mısırlı mazlum kardeşimizin sesini yükseltmek için tüm vicdan sahiplerini harekete geçmeye davet ediyoruz.
Kimin elinden ne geliyorsa, şu anda yapmalıdır. Halkların, Devletlerin, Hükümetlerin harekete geçerek bu zulmü durdurması gerekiyor. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Zulüm karşısında susmak Müslümanın şiarından olamaz.
Mısır’da 529 insanın hayatına son verecek olan bir kararın birkaç ay içinde nasıl böylesine hızlı bir yargılama sürecine sığdırıldığı soru işaretleri ile dolu. Hukukun en temel prensiplerinden olan “savunma hakkı” nın kullanılmasına bile izin verilmeyen birkaç oturum ardından, fütursuzca ve özensiz bir karar ortaya çıkmıştır. Bir kısmı tutuklu bulunan sanıkların göstermelik dahi olsa savunma yapmalarına fırsat verilmemiştir. Ülke dışına kaçmak zorunda kalan kimi Müslümanlar da savunmaları dahi alınmadan gıyabında idama mahkûm olmuştur.
Cunta mahkemelerinin son karar duruşmasında neredeyse her dakikaya 26 idam sığdırarak kendi rekorunu kıran Mısır adaleti, kararın ölçüsüzlüğünü izah etme ihtiyacı dahi hissetmemiştir.
Darbe karşıtlarını dünyanın gözleri önünde camilerin içinde katleden cunta, binlerce kişinin öldürüldüğü bu katliamlardan sağ kurtulanları da böyle bir idam kararı ile cezalandırmıştır. Karar, bu devlet terörüne karşı çıkanlara bundan sonrası için adeta gözdağı vermektedir.
Mısır halkı ne yazık ki tüm katliam, yaralama, yasa dışı baskı ve sindirmelere karşı yalnız bırakılmıştır. Halkı yalnız bırakmakla yetinmeyip bir de cuntaya sahip çıkan Batılı ve bazı Arap ülkelerinin tutumu cuntayı cesaretlendirmiştir. Son karar bu açıdan darbecilere verilen siyasi kredinin sonuçlarıdır.
Çiçek, böcek için sokakları savaş alanına çevirmeyi insanlık sananlar, bu çapulculara destek vererek paralelde duranlar, Mısır’da ki idam kararları için utanmadan susanlar, asıl insanlık bu idamların karşısında durmaktır.
Türkiye’de bir ağacın kesilmesi ya da Twitter’ın kapatılmasına gösterdiği sertlikte Mısır’daki idamlara eleştiri getirmesi beklenen Batılı ülkeler, ikiyüzlü yaklaşımları ile bir kez daha sınıfta kalmıştır. Sözde demokratik değerler üzerine inşa edildiği iddiasındaki Batı, Mısır’da darbe olduğunda ses çıkarmadığı gibi, üstelik darbecilere siyasi ve ekonomik kredi açmış, Müslümanlar söz konusu olduğunda demokrasi putunun nasıl yenilebileceğini bir kez daha göstermişlerdir.
Batının güdümündeki kimi Arap ülkeleri de, bu kervana katılarak, Muhammet Mursi döneminde sakındıkları dolarlarını, Mısır’ın ekonomik sorunlarının çözümünde Mısır cuntasına karşı oldukça cömert olmuşlardır.
Mısır’daki son yargı tiyatrosu, ülkede yaşananları ve onun hem bölgesel hem de küresel destekçilerini bir kez daha ifşa etmiştir. Bugün, Müslümanlar söz konusu olduğunda katliam ya da hukuksuz uygulamalar hoş görülebilmektedir.
Dünyanın neresinde olursa olsun, her dinden ve her ırktan insanın canını kutsal sayan bizler, son idam kararlarını ve buna sessiz durmanın ötesinde destek veren tüm cunta severleri kınıyoruz ve onları Allah’a havale ediyoruz.
Allah! Mısırın Tarih Yazan Kahraman Lideri Muhammed Mursi’nin yardımcısı olsun, Mısırın katillerine 529 Müslüman Kardeşimizi idam etme gücünü vermesin.
Allah! Bizleri zulüm karşısında susanlardan eylemesin.
Allah’a eş koşanların dünyası yıkılsın.
Sakın Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz zannetme; sadece gözlerin dehşetten dışarı fırlayacağı bir güne kadar onları ertelemektedir. (İbrahim, 14/42)
Türkiyeli Müslümanların hafızalarında derin izler bırakan Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah adlı romanına konu olan zulümler bugün bir gerçek olarak dünyanın gündeminde; Minyeli Abdullahlar, modern zalimlerin vahşilikleriyle bir kere daha yüz yüzeler!
529 kişiye 2 celse ve toplam 20 dakikalık bir yargılama neticesinde idam cezası veren Minye mahkemesi insanlık tarihinin utanç sayfalarında çoktan yerini aldı. Ve tüm dünyaya İslami harekete karşı düşmanlık yürüten güçlerin ne kadar hukuksuz, ne kadar vicdansız ve vahşi olabildiklerini bir kere daha ispatladı.
Biz bunları yeni tanımıyoruz. Kimse şaşırmasın, kimse bu kadarı da olmaz demesin? Darbenin hukuku budur! Sokaklarda canlı yayınlarda yüzlerce insanı katleden, slogan atanların üstüne kurşun yağdıran, cezaevi aracında 37 insanı boğanların, işkencecilerin hukuku budur!
Bugün insanlık vicdanı kanamış ve harekete geçmiştir. Hele şükür! Hükümetle birlikte Mecliste idam kararlarını kınayan muhalefet partilerine de teşekkürler!
Ama sormak gerekmez mi, zulme karşı çıkmak için illa da 529 idam kararını beklemek mi lazımdı? Öncelikle net bir şekilde, amasız, lakinsiz darbeye karşı çıkmanız daha yakışık almaz mıydı? İhvan’ın terör örgütü ilan edilmesine karşı durmalı değil miydiniz? Seçilmiş cumhurbaşkanının yargılanmasına itiraz etmeniz gerekmiyor muydu? Sorunun Mursi ya da İhvan değil; insanlığımız, adalet duygumuz, vicdanımız olduğunu kavramınız lazım değil miydi?
Bunları yapmadınız, hatta Mısır ile ilişkilerimiz bozulmasın diyerek hükümetin darbecilere tavır almasını dahi eleştirdiniz. Öyle ki, “İhvan için ülke menfaatleri tehlikeye atılıyor” diye feryat ediyor, para ve çıkar hesaplarını insanlığa tercih ediyordunuz!
Şimdi bu kadarı da olmaz diyorsunuz? Hayır, sadece bu kadarı değil, hiçbiri olmamalıydı! Hepsini lanetlemeliydiniz!
Bizler hakları gasp edilenlerin, zulme maruz kalanların ve direnenlerin kardeşleri olarak 3 Temmuz’dan beri işte bunun için meydanlardaydık. Ve yine kardeşlerimizin yanındayız, yanında olmaya da devam edeceğiz! Ne zamana kadar! Zulüm ve zorbalık yeryüzünden silinene kadar!
Sisi gibi zalimleri, Beşşar gibi kasapları, Suudi ya da İran gibi işbirlikçileri ve tüm bu katil diktatörlüklerin patronluğunu yapan ABD’sini, Rusya’sını lanetlemeyi sürdüreceğiz.
Ne mutlu ki, dün kurşunlara, katliamlara rağmen susmayan, sinmeyen kardeşlerimiz bugün de idamlar, hukuksuzluklar karşısında sinmiyor, geri adım atmıyor, bilakis mücadelelerini sürdürüyorlar.
Zillete boyun eğene yazıklar olsun! İzzete talip olanlara bin selam olsun!
Allah Teâla Şuara Suresi 227 Ayetine şöyle buyuruyor:
“Ama inanan, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan, Allah’ı sıkça anan (Sadece) haksızlığa uğratıldıktan sonra kendilerini savunan ve haksızlık yapanların, hangi devrimle devrileceklerini er geç görecekleri bu hükmün dışındadır.
ÇORUM MISIRLI MÜSLÜMANLARLA DAYANIŞMA PLATFORMU:
ÇORUM İ.H.H. / ÖZGÜR-DER ÇORUM / İLKE-DER / EĞİTİM BİR SEN ÇORUM