Çorum'da Mescidi Aksa ve Kudüs İçin Eylem

Çorum’da Mescidi Aksa için yapılan eyleminde öne çıkan vurgu: “Kudüs özgür olmazsa, Şam da Bağdat da İstanbul da özgür olamaz!”

İşgalci İsrail’in son günlerde Mescid-i Aksa’ya yönelik politikaları Çorum’da Büro Memur-Sen, Çorum İHH, Eğitim Bir-Sen, İlke-Der ve Özgür-Der tarafından düzenlenen eylemle Hürriyet Meydanı’nda protesto edildi. Eyleme Akıncılar Derneği de destek verdi.

Eylemde “Katil İsrail, Filistin’ten Defol”, “Birrruh Biddem Nefdike Ya Aksa”, “Kudüs’e Selam Direnişe Devam”, “Yaşasın Küresel İntifada”, “Müslüma Uyuma İlk Kıblene Sahip Çık”, “Çorum’dan Kudüs’e Direnişe Bin Selam” sloganları atılarak tekbirler getirildi.

Eylemde platform adına basın açıklamasını Özgür-Der Çorum Şb.bşk. Bülent Gökgöz sundu. Gökgöz, Gazze halkını Refah bölgesinde tamamıyla kuşatmak ve teslim almak üzere darbeci Sisi’nin yeni bir çalışma içerisinde olduğunu belirterek açıklamasına başladı.

İsrail’in Gazze’de aldığı son yenilgiden sonra Gazze kuşatmasını Sisi’nin devam ettirdiğini ve siyonist çetenin ise Kudüs’teki ve Mescid-i Aksa’daki işgal politikalarına hız verdiğini belirttiği konuşmasında, işgalci İsrail’in Müslümanların tepki durumlarına göre Mescid-i Aksa’da hedeflediği siyon tapınağı projesine hız verdiğini söyledi. Son bir yılda onlarca defa Harem-i Şerif’i Müslümanlara kapatan İsrail, adım adım tümden işgal etmeye çalışıyor.

Gökgöz konuşmasının devamında şunları belirtti:

Ancak dikkat çekilmesi gereken nokta İsrail’in gücü değil, bu çeteye mübarek mekanlarımızı kirletme cüretini suskun İslam dünyasının veriyor olmasıdır. Yani şimdi İsrail askerleri Çorum’da Ulucami’ye postalları ve silahları ile girseler, ilahi rehberimiz Kur’an-ı Kerimleri yerlere savursalar Çorum’daki Müslümanların tavrı ne olurdu? İşte ilk kıblemiz Mescid-i Aksa için çok daha fazla tepkiyi dillendirmemiz gerekir, değilse siyonist çete bildiğini okumaya devam edecektir.

Fotoğrafın bütününü görebilmeliyiz. Tunus'ta devrim sonrası İslamcı Nahda'nın engellenmesi için Batı diktatörlük yanlılarını destekliyor, Yemen'de İran destekli Husi'lerin devrimi geriye döndürmeleri için halkı katletmelerine göz yumuluyor, Libya'da Amerika yanlısı Hafter'e silah verilerek inisiyatifi elinde bulunduran İslamcılara savaş açıldı. Mısır'da devrim sonrası iktidara gelen Mursi darbe ile indirildi. Batı ülkeleri ile işbirlikçi körfez ülkeleri askeri ve ekonomik imkanlarını darbeci Sisi'ye sundular. Suriye'de katil Esed ve destekçisi İran, 200 binden fazla insanı katlederken ses çıkartmayanlar, sivillerin bile bulunmadığı bir avuç Kobani için koalisyon oluşturdular. Koalisyon güçlerinin uçakları dün yine Işid mevzilerinin dışında Ahrarüş Şam, İslami Cephe ve Nusra'nında mevzilerini bombaladılar. Katil Esed'e hayat öpücüğünü verdiler.

İşte Türkiye'deki Gezi olayları, 17 Aralık darbe girişimi ve Kobani gerilimleri de Türkiye'yi emperyalist Batı'nın politikalarından kopmaması için hizaya çekme, nizam verme amacını güttü. Hedef sadece Türkiye değildi. Hedef tüm İslam dünyasında Batı'ya meydan okuyabilecek, Müslümanların yeniden ayağa kalkmasını sağlayabilecek İslami hareketler ve hükümetlerdi.

Mescid-i Aksa sadece ilk kıblemiz olmasından ötürü önem arzetmiyor. Aksa'yı ve Kudüs'ü önemli kılan iki boyut var: Birincisi sembolik boyut ki ilk kıblemiz olması hasebiyledir.

İkincisi ise emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı direnişi ve onuru besleyen bir kaynak, mektep olmasıdır.

Rabbimiz, bizleri iyiliği emreden kötülükten nehy eden ve bir zulümle karşılaştıklarında hep birlikte karşı koyan muslihundan eylesin”

Eylem Hacı Ömer Bayram’ın duası ile son buldu.

BASIN AÇIKLAMASI:

Değerli Çorum Halkı ve Katılımcı Kardeşler,

İşgalci İsrail, Gazze'de aldığı son yenilgiden sonra Kudüs'te yeni yerleşim kararları ile işgal politikalarını hızlandırmış durumda. Çünkü bu günlerde Gazze'yi boğmaya çalışan ve bunun için İsrail'e gönülden çalışan Mısır'da Sisi cuntası mevcut. Mursi'yi darbe ile indirdikten sonra Gazze'deki direnişi ve Gazze halkını teslim almak için İsrail ile elbirliği halinde Refah bölgesindeki tünelleri yok etmek için çalışma başlattılar. 8 yıldır ambargo altındaki açık hava hapishanesi olan Gazze'den Mısır'a açılan ve adeta nefes borusu olan tünellerin yok edilmesi ve bir daha tünel açılamaması için refah bölgesi, askeri bölge ilan edildi. Yerleşimden arındıralacak bu bölgede tünel yapımını engelleyecek coğrafi değişiklikler yapılması kararlaştırıldı.

Diğer taraftan Müslümaların ilk kıblesi ve peygamberlerimizin mübarek mirası Mescid-i Aksa ve Kudüs çok tehlikeli gelişmelere gebe. Siyonistlerin belirledikleri program doğrultusunda giderek daha pervasızlaştıkları ve daha önce “Bu kadarına cesaret edemezler!” diye tahmin edilen adımları birbiri ardına attıkları görülüyor. Kudüs’ü bütünüyle Yahudileştirme ve Mescid-i Aksa’yı yıkıp Haremi Şerif bölgesinde Siyon Tapınağı inşa etme faaliyetine hız verdikleri anlaşılıyor.

Taktik değişmiyor. Siyonistler bir yandan provokatif eylemlerle sinsi programlarını icraya çalışırken, buna karşı Filistin halkının verdiği tepkileri de yeni baskılar, yasaklar ve sindirme kampanyasının gerekçesi olarak kullanıyorlar. Bu çerçevede 29 Ekim akşamı Siyonist işgal çetelerinden birinin liderliğini yapan Haham Yehuda Glick’in, Mutaz Hicazi adlı Filistinli bir mücahit tarafından vurulması üzerine bugüne kadar hiç yaşanmamış bir adım atıldı ve Mescid-i Aksa yaklaşık 1 gün boyunca ibadete kapatıldı. 31 Ekim’de Mescid-i Aksa ibadete açıldığında sadece 50 yaşını geçenlere izin verildi.

Harem-i Şerif’in Müslümanların girişine kapatılması uygulamasında dikkat çekici bir planın uygulanmakta olduğu görülmeli. 2012’de toplam 3 kere, 2013’te ise 8 kere kapatılan Harem-i Şerif’e bu yıl şimdiye dek tam 76 kez Müslümanların girişi engellendi. Yani yaklaşık dört günde bir Harem’in kapatıldığı görülmekte. Bu seyir böyle devam ettiğinde Harem-i Şerif’in önce daha uzun sürelerle ve ardından da bütünüyle kapatılması hiç de sürpriz olmayacaktır.

Ancak dikkat çekilmesi gereken nokta İsrail’in gücü değil, bu çeteye mübarek mekanlarımızı kirletme cüretini suskun İslam dünyasının veriyor olmasıdır. Yani şimdi İsrail askerleri Çorum’da Ulucami’ye postalları ve silahları ile girseler, ilahi rehberimiz Kur’an-ı Kerimleri yerlere savursalar Çorum’daki Müslümanların tavrı ne olurdu? İşte ilk kıblemiz Mescid-i Aksa için çok daha fazla tepkiyi dillendirmemiz gerekir değilse, siyonist çete bildiğini okumaya devam edecektir.

Ve 5 Kasım'da acı bir ilk daha yaşandı. Siyonist askerler Mescid-i Aksa’nın içine girdiler. Bir grup Yahudinin sabah saatlerinde Megarib kapısından içeri alınmasını protesto eden Filistinlilere saldıran Siyonist askerler Mescid-i Aksa’nın içine girerek işgali bir adım daha öteye taşımış oldular.

Sürecin nereye doğru gittiğini görmek için dünden bugüne yaşananları hatırlamakta yarar var.

Eylül 2000’de Likud Partisinin liderliğini yapan Ariel Şaron bütün tepkilere rağmen 1.000 polis eşliğinde Harem-i Şerif’in avlusuna adımını attığında bu cüretkâr eylemi 2. İntifadanın patlamasına neden olmuş ve tüm İslam coğrafyasında büyük bir öfke patlamasına yol açmıştı. Dün Şaron’un Aksa’nın avlusuna adım atması büyük bir infiale yol açarken, bugün Siyonist işgal kuvvetlerinin Mescidin içine girip mihraba kadar kirletmelerinin sıradan bir hadise gibi algılanması gidişatın yönünü göstermektedir.

Filistin halkı elinden geleni yapmakta, kadınlarıyla, gençleriyle direnmektedirler. Yazdan bu yana Kudüs’te bilhassa gençler sürekli sokaklardadır. Kadınlar Aksa’yı canla başla savunmakta, işgalcilere karşı direnmektedirler. Ne var ki, işgal ve kuşatma altındaki Filistin halkıyla birlikte İslam Ümmetinin de Kudüs’e yönelik Siyonist saldırganlığa karşı harekete geçmesi elzemdir.

Fotoğrafın bütününü görebilmeliyiz. Tunus'ta devrim sonrası İslamcı Nahda'nın engellenmesi için Batı diktatörlük yanlılarını destekliyor, Yemen'de İran destekli Husi'lerin devrimi geriye döndürmeleri için halkı katletmelerine göz yumuluyor, Libya'da Amerika yanlısı Hafter'e silah verilerek inisiyatifi elinde bulunduran İslamcılara savaş açıldı. Mısır'da devrim sonrası iktidara gelen Mursi darbe ile indirildi. Batı ülkeleri ile işbirlikçi körfez ülkeleri askeri ve ekonomik imkanlarını darbeci Sisi'ye sundular. Suriye'de katil Esed ve destekçisi İran, 200 binden fazla insanı katlederken ses çıkartmayanlar, sivillerin bile bulunmadığı bir avuç Kobani için koalisyon oluşturdular. Koalisyon güçlerinin uçakları dün yine Işid mevzilerinin dışında Ahrarüş Şam, İslami Cephe ve Nusra'nında mevzilerini bombaladılar. Katil Esed'e hayat öpücüğünü verdiler.

İşte Türkiye'deki Gezi olayları, 17 Aralık darbe girişimi ve Kobani gerilimleri de Türkiye'yi emperyalist Batı'nın politikalarından kopmaması için hizaya çekme, nizam verme amacını güttü. Hedef sadece Türkiye değildi. Hedef tüm İslam dünyasında Batı'ya meydan okuyabilecek, Müslümanların yeniden ayağa kalkmasını sağlayabilecek İslami hareketler ve hükümetlerdi.

Bu savaş ve çatışma sadece sınırlı bir bölgeyle ilgili değildir. Bu savaş, bütün bölgeyle alakalıdır. Kudüs özgür olmazsa Şam'da, Bağdat da, İstanbul'da özgür olamaz.

Bunlardan dolayı şayet Batı'nın ileri karakolu olarak görevlendirilen Siyonist İsrail bu savaşında başarılı olur ve zafer kazanırsa, bunu bölgede bulunan batılı işgalcilerin ellerindeki kirli planlarını bölgeye yayma ve kökleştirme çabaları takip edecektir. Şayet işgal rejimi muvaffak olmaz ve geri adım atarsa o zaman “Batı'nın ve onun ileri karakolunun bölgedeki gerileyişi” ismiyle yeni bir çağ açılacaktır.

Mescid-i Aksa sadece ilk kıblemiz olmasından ötürü önem arzetmiyor. Aksa'yı ve Kudüs'ü önemli kılan iki boyut var: Birincisi sembolik boyut ki ilk kıblemiz olması hasebiyledir. İkincisi ise emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı direnişi ve onuru besleyen bir kaynak, mektep olmasıdır.

Aksa’ya sahip çıkma sorumluluğu İslam ümmetinin omuzlarındadır. Bunu Mahmud Abbas gibi işbirlikçilerden bekleyemeyiz. Sisi gibi Hamas’ı Gazze’de boğmaya çalışan darbecilerden; Suud gibi, Ürdün gibi tescilli Amerikan uşaklarından; halkını katletmekle meşgul Esed gibi kasaplardan da bekleyemeyiz.

Aynı şekilde yanı başındaki Siyonistlere sürekli tehdit, Suriye’deki Müslümanlara ise füze yağdıran Hizbullah’tan da bekleyecek halimiz yok. Şam’daki Seyyide Zeyneb türbesini koruma adına Afganistan’dan Yemen’den militan toplayıp Suriyeli direnişçilerin üzerine salan İran’ın sahte Kudüs yakınmalarına da karnımız tok!

Sorumluluk Ümmettedir, omuzlarımızdadır. Ne yapabiliyorsak onu yapacağız! Şimdi harekete geçme zamanı! İşgale ve gaspa karşı hiç olmazsa sesimizle soluğumuzla karşı durma, direnen kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırma zamanı!

Müslümanlar olarak ilk kıblemiz aziz Kudüs’ün işgalini önleyemedik. Siyonistlerce adım adım Yahudileştirilmesini engelleyemedik. Hiç olmazsa Mescid-i Aksa’nın gasp edilmesine izin vermeyelim! Siyonist saldırganlığın Ümmete bu ölümcül darbeyi vurmasını engelleyelim! Müslümanlar olarak Mescid-i Aksa’nın gasp edilmesi planını durdurabilirsek eğer, inşallah bu Kudüs’ün ve tüm Filistin topraklarının tekrar özgürlüğe kavuşması yolunda atılmış bir adım olsun! 

Rabbimiz, bizleri iyiliği emreden kötülükten nehy eden ve bir zulümle karşılaştıklarında hep birlikte karşı koyan muslihundan eylesin.

Büro Memur-Sen / Çorum İHH / Eğitim Bir-Sen / İlke-Der / Özgür-Der

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi