Değişim kavramı analizi ile sözlerine başlayan Musa Üzer, güncel tartışmaların ve kavramların sol ve liberal menşeli olduğunu ifade edip, teorik ve ideolojik değerlendirmelerle doğru okumanın zorunluluğuna değindi. Bilgi üretilmeyince, kaçınılmaz olarak baskın düşüncelerden ödünç almak zorunda kalındığıni söyleyen Üzer, bilgilenmenin İran, Kürt milliyetçiliği ve dar İslami bakış açısına göre şekillendiğini ve yazarlar eliyle bu argümanların kullanıldığını belirtti.
Türkiye’de İslami cemaatlerde kırılma noktasının 28 Şubat olduğunu hatırlatan Üzer, sözlerine şöyle devam etti: ” Sistemi tanımamaktan kaynaklı 28 Şubat yeterince algılanamadı ve vakıa doğru okunamadı. Bunun sonucu olarak gerek kimliksel, gerekse örgütsel olarak dağılma ve çözülmeler oldu. Yaşananlar Müslümanlar arasında zaten var olan komploculuk hastalığını daha da ilerletti.”
Kitabi olmaktan çok şifai bir bilgilenme söz konusuyken, günümüzde hurafelerin azaldığı, kitabileşmenin arttığı bir süreç yaşandığını belirten Üzer, ancak bu süreç cemaat olma çabası yerine STK formunu hızlandırmış ve gizli kapaklı yapılanmadan, kişisel gelişim ve değerler eğitimi gibi formlar üzerinden seküler merkezli oluşumlara dönüştüğünü söyledi.
İslami camialarının maalesef büyük kısmının siyasal, sosyal bir gelecek tasavvuru olmayan, sahip oldukları unsurları muhafazaya endeksli mikro yapılar olduğunu hatırlatan Üzer, siyasal olaylara karşı metodoloji eksikliğinin varlığına ve Ak Partinin politik tasavvurunun şekillendirdiği son dönem politikaları ile şahsiyet, özgüven kazanan yapıların değişim ve dönüşümüne değindi.
Ak Parti iktidar süreci hakkında da bilgiler veren Üzer, 2003-2007 yılları ekonomik politikalar merkezli toplumsal iyileştirmelerle, Kemalist laik sistemi dönüştürmek değiştirmek çabasına içinde olunduğunu ve bundan kısmen de olsa başarılı olduklarını söyledi.
Gülen Cemaati ile ilişkilere de vurgu yapan konuşmacı, camianın kuruluş tezini küresel güçleri ürkütmeden, sistemi ele geçirmek olarak tanımladı. Ak Parti Gülen Camiası arasında kırılmanın dindar nesil ve İsrail ile olan ilişkilerden kaynakladığını, camianın Altın nesil projesi varken, Dindar nesil projesinin çatışmayı alevlendirdiğini belirtti.
Ak Partinin çözüm süreci ile aldığı riske vurgu yapan Üzer, Türkiye’de var olan milliyetçilik düşüncesine rağmen gelinen noktanın önemine değindi. Ancak; Kürt bölgelerinde yükselen milliyetçik akımının varlığına da değinerek, gelinen noktayı ve kaygıları örnekler vererek anlattı.
Suriye ve Kobani üzerinde yaşanan bilgi kirliğine vurgu yapan Üzer, Esed ve İran lobisinin siyasal ve sosyal gündemlerdeki etkilerden bahsetti. Örgütlü bir yapının medya eli ile neler yapabildiğini söyleyen Üzer, Kobani üzerinden örneklendirerek, oluşturulan algı opersyonuyla IŞİD üzerinden PKK’nın nasıl meşrulaştırılmaya çalışıldığı ve küçük bir şehir olan Kobani’nin nasıl tüm Suriye’de yaşanan zulmün ve zalimliğin önüne geçirildiğinin altını çizdi.
İslami cemaatlerin itikat olarak homojenleşmesinin önemini vurgulayan Üzer, şu anda toplumsal alanın müsaitliğine ve yapılacak çalışmaların gerekliğine değindi. Üzer, her camianın yapabileceği, söyleyeceği bir sözünün olduğunu ve gayret edilmesi gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.
Program soru cevap ve karşılıklı görüş alış verişlerinin ardından sonra erdi.