Kenan Alpay - Çok Boyutlu İşgal / Yeni Akit
Suriye Enformasyon Bakanı Ümran el-Zubi, İran Pres TV’ye “İran’ın Suriye’de askeri bulunmuyor.” demiş. Zubi’ye göre İran sadece Esed rejimiyle askerî konularda istişarede bulunuyormuş. Oysa Zubi’nin bu konuşmasının üzerinden henüz bir hafta geçmemişken 8 Ekim’de Halep’ten Tahran’a doğru İran bayrağına özenle sarılmış bir tabut daha yola çıkmıştı bile.
Kimin tabutu mu? İran ordusunun özel harekât birliklerinden olan Devrim Muhafızları İmam Hüseyin Karargâhı Komutan Tuğgeneral Hüseyin Hamedani, Esed rejimini koruma ve kollama görevini kemale erdirmek isterken Suriyeli muhalifler tarafından mezara gönderilen İran ve Hizbullah generallerinden biriydi sadece. Rıza Moghaddam, Ali Allahdadi, Hamid Takavi, Cabbar Darisavi, Abdullah İskenderi, Muhammed Cemalizade, Hasan Şatıri gibi İran ordusunun generalleri sadece işgal ve katliama giriştikleri Suriye halkının değil kendilerinin de anasını, eşini, çocuklarını ağlata ağlata ricat ettiler. Hem de delik deşik edilmiş bedenleri, izzet ve şereften zerre nasibi olmayan karakterleri ve üzerlerine okunmuş binlerce laneti mezarlarına taşıyarak.
Hegemon Heveslerin İştah Açıcısı
Suriye’de yaşananlar sadece İran-Hizbullah bloğunun mezhebî temelde şaha kalkan hegemonya ihtirasını kabartmamıştı elbette. PKK-PYD cephesinin egemen güçlere yaslanarak seküler Kürt kantonları kurmaya ramak kaldığına dair kesin inancının Türkiye ve Irak topraklarında da cepheyi alabildiğine genişleten askerî stratejisine şahit olduk. PKK ve silahlı bileşenleri bu süreçten itibaren daha güçlü bir biçimde Esed rejimi ve İran’ın yanı sıra enteresandır hem ABD hem de Rusya neredeyse yaslanılabilecek biricik ve en önemli ‘kara gücü’ olarak değerlendirilmeye başlandı.
(...)